Vay be, ne yıllardı o yıllar. Unutmak mümkün mü? Tiberian Dawn’daki kel kafa Kane. Sapık ideolojisini, bütün dünyaya yaymaya çalışan bir insan. Bugün, evlere kapanıp Tiberian Sun oynayan bizler, kim bilir gelecekten neler bekliyoruz? Kane gibi insanlar oldukça bizler geleceğimizden şüphelenmeliyiz diyip oyuna geçiyorum.
Oyunun konusuna bir bakalım:
Einstein zaman makinesini icat etmiş, 2.Dünya Savaşı engellenmiş, fakat bu sefer ortaya Sovyetler Birliği çıkmıştır. Onun da kökü kazınmıştır. Yine ortaya bir kötü, teröristlerin başı olan Kane çıkmıştır. Kane de yeraltındaki üssünde topçu ateşine tutularak öldürülmüştür. Ya da öldüğü sanılmıştır. Üçüncü oyun olan Tiberian Sun’da ise Kane geri döner. Biz de onu engellemeye çalışır ya da onun yönetimdeki komutanı canlandırırız. Falan filan. Oyundaki ana karakterleri bir tanıtayım size:
McNeil: Bu, GDI’ları seçtiğimizde canlandırdığımız karakter. Salavik: NOD’ları seçtiğimizde canlandırdığımız karakter. Oxanna: Salavik’in yardımcısı (bence manitası). Kane: Yani ne söyleyeceğim bilemiyorum. Kötü adam işte. Solomon: Bu adam GDI’ların genel kumandanı.
Karakterleri tanıttık şimdi oyuna bir göz atalım.
Oyun, çok güçlü bir sisteme gerek duymuyor ve grafikler fena değil. Seslere de denecek bir şey yok. Birde oyunda ara filmler var. Özenerek yapmışlar. Bu filmlerde birçok tanıdık sima göreceğinize eminim. Şimdi oyunun grafikleriyle ilgili birkaç övgü dolu sözüm var (acaba???). Westwood biraz tembellik yapmış gibi geldi bana. Çünkü ben daha iyi grafikler bekliyordum. Adamlar almış diğer oyunların (C&C serisinden bahsediyorum) grafik motorunu geliştirmiş. Bence yeni bir motor yapsalardı daha iyi olurdu.
Biraz da seslere değinelim ve övgü dolu sözlerimizi yazalım (yine mi????). Sesler de beklediğim kadar iyi değil. Çünkü birçok ünitenin sesleri aynı. Westwood yine tembellik etmiş. Aslında oyunun en dikkat çekici yanı, kullandığı yapay zeka ve haritası. Yapay zeka, çok karmaşık ve zorlu. Düşmanın, her bölümde değişen bir taktiği var.
Örnek olarak, bir köprünün üzerinden geçerken, düşmanın açtığı ateş sonucu; askerler yıkılan köprünün altında kalabiliyorlar. Haritadaki mutantlar, askerlerinizin sağlığına zararlı olabiliyor. Ya da, aniden oluşan ion fırtınaları sizi güç durumda bırakabiliyor. Tiberian meteorları, ordunuzun üzerine düşebiliyor.
Tiberian Sun’da gece-gündüz ayırımı da var. Diyelim ki, bir haritadasınız ve etrafınız, gece donan göllerle çevrili (tabii göllerin donduğunu bilmiyorsunuz, en azından şimdilik). Amfibik ve uçan birliklerden başka, hiçbir şeyden korkunuz yok. Fakat, güneş battıktan on beş dakika sonra donan göllerin üzerinden, "okkalı" bir düşman ordusu geliyor.
Ama, donan bir gölün üzerinden ordu geçirmek, düşman için zor olduğu gibi; bizim için de çok tehlikeli... Hele, karşınızdaki düşman buzu kırabilecek kadar zeki ise, tehlike daha da artmış demektir!!!
Biraz da ünitelerden bahsedeyim. Ordunuzdaki asker ve araçları hayatta tutmanızı öneririm. Çünkü uzun süre hayatta kalan üniteler daha iyi savaşıp, daha akıllıca hareket ediyorlar. Zırhları ve silahları güçleniyor. Düşmanı gördüklerinde saklanıp düşmanın imanını gevretebiliyorlar. Bence asker üretmekten ziyade onları hayatta tutmaya çalışın.
Oyunun konusuna bir bakalım:
Einstein zaman makinesini icat etmiş, 2.Dünya Savaşı engellenmiş, fakat bu sefer ortaya Sovyetler Birliği çıkmıştır. Onun da kökü kazınmıştır. Yine ortaya bir kötü, teröristlerin başı olan Kane çıkmıştır. Kane de yeraltındaki üssünde topçu ateşine tutularak öldürülmüştür. Ya da öldüğü sanılmıştır. Üçüncü oyun olan Tiberian Sun’da ise Kane geri döner. Biz de onu engellemeye çalışır ya da onun yönetimdeki komutanı canlandırırız. Falan filan. Oyundaki ana karakterleri bir tanıtayım size:
McNeil: Bu, GDI’ları seçtiğimizde canlandırdığımız karakter. Salavik: NOD’ları seçtiğimizde canlandırdığımız karakter. Oxanna: Salavik’in yardımcısı (bence manitası). Kane: Yani ne söyleyeceğim bilemiyorum. Kötü adam işte. Solomon: Bu adam GDI’ların genel kumandanı.
Karakterleri tanıttık şimdi oyuna bir göz atalım.
Oyun, çok güçlü bir sisteme gerek duymuyor ve grafikler fena değil. Seslere de denecek bir şey yok. Birde oyunda ara filmler var. Özenerek yapmışlar. Bu filmlerde birçok tanıdık sima göreceğinize eminim. Şimdi oyunun grafikleriyle ilgili birkaç övgü dolu sözüm var (acaba???). Westwood biraz tembellik yapmış gibi geldi bana. Çünkü ben daha iyi grafikler bekliyordum. Adamlar almış diğer oyunların (C&C serisinden bahsediyorum) grafik motorunu geliştirmiş. Bence yeni bir motor yapsalardı daha iyi olurdu.
Biraz da seslere değinelim ve övgü dolu sözlerimizi yazalım (yine mi????). Sesler de beklediğim kadar iyi değil. Çünkü birçok ünitenin sesleri aynı. Westwood yine tembellik etmiş. Aslında oyunun en dikkat çekici yanı, kullandığı yapay zeka ve haritası. Yapay zeka, çok karmaşık ve zorlu. Düşmanın, her bölümde değişen bir taktiği var.
Örnek olarak, bir köprünün üzerinden geçerken, düşmanın açtığı ateş sonucu; askerler yıkılan köprünün altında kalabiliyorlar. Haritadaki mutantlar, askerlerinizin sağlığına zararlı olabiliyor. Ya da, aniden oluşan ion fırtınaları sizi güç durumda bırakabiliyor. Tiberian meteorları, ordunuzun üzerine düşebiliyor.
Tiberian Sun’da gece-gündüz ayırımı da var. Diyelim ki, bir haritadasınız ve etrafınız, gece donan göllerle çevrili (tabii göllerin donduğunu bilmiyorsunuz, en azından şimdilik). Amfibik ve uçan birliklerden başka, hiçbir şeyden korkunuz yok. Fakat, güneş battıktan on beş dakika sonra donan göllerin üzerinden, "okkalı" bir düşman ordusu geliyor.
Ama, donan bir gölün üzerinden ordu geçirmek, düşman için zor olduğu gibi; bizim için de çok tehlikeli... Hele, karşınızdaki düşman buzu kırabilecek kadar zeki ise, tehlike daha da artmış demektir!!!
Biraz da ünitelerden bahsedeyim. Ordunuzdaki asker ve araçları hayatta tutmanızı öneririm. Çünkü uzun süre hayatta kalan üniteler daha iyi savaşıp, daha akıllıca hareket ediyorlar. Zırhları ve silahları güçleniyor. Düşmanı gördüklerinde saklanıp düşmanın imanını gevretebiliyorlar. Bence asker üretmekten ziyade onları hayatta tutmaya çalışın.