Tonight we dine in Hell!
imdi
en başa sarıp elimizde ne var bir bakalım. Gears of War 2. Bir önceki
oyunu bilmeyen çaylak oyuncularımız için bir kaç ipucu vermek gerekirse
Gears of War ilk çıktığında kullandığı Unreal motoru, atmosferi ve
oynanışıyla Xbox 360 almamız için bize sunulan en ciddi gerekçelerden
biriydi. Yer kabuğunun altında ne kadar zamandır orda olduklarını
bilmediğimiz Locust diye tanımlanan ırka karşı insanlığın son umudu
olarak ölümüne, kana kan bir savaş vermiştik ilk oyunda. Başarılı da
olmuştuk. Dünyanın kabuğunun altında açtıkları bütün tünelleri bir ışın
bombasıyla (mass light bomb) tertemiz yapmış, Locust'u bir tehdit
olmaktan çıkarmıştık. Oysa çok yanılmışız. Kısa süren barış döneminde
insanlara aslında oldukça benzeyen Locustlar'ın hayatta kalma
içgüdüsünün bu denli kuvvetli olacağını bilemedik. Şehirlerimiz düştü
bir bir...Hem de gerçek manasıyla düştü. Hepsi yerin dibine gömüldü.
Şimdi son kalan kalemizde savaşı onlara taşıyoruz ve GoW 2 ilkinin
bitiminden altı ay sonra sahne alıyor.
İlk oyundan şöyle bir envanterimize bakacak olursak çok başarılı siper
alma sistemi, silahlarının verdiği gerçekçi vurma hissi, unreal
motorunun getirdiği görsellik, kontrollerin herşeye rağmen rahatlığı,
hikayenin sürükleyiciliği ve tabi oyun dünyasının ikon karakterleri
arasına katılan anti-kahramanımız Marcus Fenix aklımızda kalanlardan.
Son
dönemdeki başarılı oyunlara bakıldığında sürekli bir post-apokaliptik
dünya trendi sürmekte. Bunun çok başarılı bir örneği de yakın zamanda
piyasaya çıkan Fallout 3. Yıkılmış terk edilmiş, viran şehirler, hiç
insan olmayan terk edilmiş sokaklar. İki oyunun atmosferini zaman zaman
birbirine oldukça benzettim. Gears of War'un geçtiği evren de böyle bir
yer. İnsanların son kalesi olan Jacinto insan ırkının var olma savaşını
verdiği son durak. Ancak yine son dönemde moda olan trend üzerine
insanlar bu kez savaşı Locust'a taşımaya karar veriyorlar. İlk başta bu
çok bilindik ve klişe gibi gözüken girişi pek etkileyici
bulmayabilirsiniz, ta ki aksiyon başlayana kadar. Öyle ki kendinizi
epik dozu çok yüksek sahnelere hazırlamanızı ve mümkünse oyunu yüksek
sesle ona yakışır bir görüntü cihazında oynamanızı şiddetle tavsiye
ederim.
GoW 2'nin anlatımı o kadar güçlü, hikayeye yeni soktuğu
karakterler o kadar inandırıcı ki başından sonuna soluğunuzu tutup
oynatacak kadar bağlıyor sizi kendine. Senaryonun tek bir satırını bile
açık etmeye niyetim olmadığı halde şunu söyleyebilirim ki oyunun
başından kalktığınızda şöyle derin bir nefes alacaksınız ve Lost'un
sezon sonu bölümünü izliyormuşçasına bittiğinde aklınızda kalan sorular
elinizde olan cevaplardan çok daha fazla olacak. Eh bu da aslında can
sıkıcı bir durum.
İlk oyunda beni tatmin etmeyen pek çok şey
vardı. Tamam, grafikler güzeldi ama atmosfer yaşanan olaylara göre
biraz fazla tiril tirildi. Evet, çatışmalar heyecanlıydı ama fizikler
sanki biraz ihmal edilmişti. Silahlar vurduğunda hissettiriyorlardı ama
yaratıcı değillerdi. Tamam baş kahramanımızla epey bir kaynaşmıştık ama
Dom dahil diğer insanlar ne yer ne içerdi? Çoklu oyuncu modu ihmal
edilmemişti ancak yeni ve yaratıcı modların yerinde yeller esiyordu.
Ses efektleri çok tatmin ediciydi ama müzikler çok azdı, olanlar da
vasattı. Bu listeyi biraz daha uzatmam mümkün ama elimdeki yeni
oyuncaklardan bahsetmek için fazla sabırsızım.
Give them nothing! But take from them everything!
Grafiklerden
başlayacak olursam; dediğim gibi bir post-apokaliptik dünya nasıl
olmalıysa GoW 2 bunu vermeyi tam anlamıyla başarmış. Unreal 3 motoru
epey bir elden geçmiş. Ancak bu daha önce gördüğünüz "motoru elden
geçirdik" beyanatına sahip pek çok devam oyununun ötesinde atmosferi
çok ciddi biçimde ve olumlu yönde etkilemiş. Şahsi fikrime göre Xbox
360'da görüp görebileceğiniz en iyi grafiklere bakıyorsunuz bu yüzden
her saniyesinin kıymetini bilin derim. Grafiklerle beraber sahne ve
bölüm tasarımları da gözleriniz şölen yaptıracak nitelikte. Her mekan,
her bölüm özenle yaratılmış ve hiçbirinin teması birbirine benzemiyor.
Daha önce verdiğim Fallout örneğinden yola çıkarak şöyle diyebilirim ki
bu oyunda elbette Fallout verdiği özgürlük yok. Elinizde belli bir
görev, kendini bu göreve adamış bir adam ayrıca çizgisel olarak sürekli
gitmeniz gereken yerler var. Ancak sınırlı hareket alanınızdaki bu ölü
dünyanın her metrekaresini yaşayan, canlı kılmış bir oyun olmuş GoW 2.
Sahneleri ve bölüm tasarımlarını çok beğeneceğinize eminim, derinleşmiş
hikaye anlatımıyla birleştiğinde ilk oyunun çok üstüne çıkmış bir genel
atmosfer olduğunu söylemek mümkün. İlk oyunun heyecanlı çatışmaları da
bir kaç adım öteye taşınmış. Hissedilir biçimde yapay zekanın
geliştiğini söyleyebilirim. Bazı zamanlarda düşmanın ne yapacağını
kestirmekte zorlandım ve bu durum çok hoşuma gitti. Fizikler de bu
gelişmeden payını almış. Çevrede kalıcı hasar verebileceğiniz obje
sayısı oldukça artmış. Bu da demektir ki konsolumuzun
yapabileceklerinin bir sınırı olmasına rağmen esas maharet kodu yazan
ve optimize eden programcıda. Gözle görülür biçimde daha iyi grafikler
ve daha iyi fizikler söz konusu olduğu halde frame rate gerçekten çok
artmış.
İlk oyunda özellikle gerçek zamanlı render edilmiş ara
sahnelerde düşen frame rate beni hayal kırıklığına uğratmış ve Xbox'ın
geleceğinden şüphe ettirmişti. U3 motorunun Xbox 360 için endüstri
standartı olduğunu düşünürsek böylece bu konuda da yüreğime su serpmiş
oldu GoW 2. Oyuna yeni eklenen bir takım karakterler var ve bu
karakterler hikayenin arka planını doldurma konusunda oldukça
başarılılar. Fazla renk vermeden söylemek istediğim şeylerde biriyse
Dom'un arka planı tam bir Hollywood klişesiyle doldurulmuş vaziyette.
Ancak yine de sonlara doğru bir sürpriz olabilir. Karakterler oyuna ruh
kazandırmada oldukça başarılı olmuşlar. Mevcut halde ilk oyunla
karşılaştırma yapacak olursam ilk oyun gelişmiş bir shot-em-updan
fazlası değil diyebilirim. Yine de senaryoya dair cevaplanması gereken
çok soru var. Oyunun güzel atmosferine üçüncü büyük katkıyı yapan etmen
de müzikler. İlk oyundaki gibi efektler yine çok başarılı ancak bu kez
şarkı listesi de oldukça doyurucu olmuş. Girdiğiniz her mekanın aynası
niteliğinde müzikler. Nerdeyse tamamı atmosferik tarzda olan otuza
yakın parça var.
Oynanış ve kontrollerden bahsetmek gerekirse bu noktada hem oyunla
ilgili hem de bağımsız siz oyunculara vereceğim mesajlar var. İlk oyun
çıktığında birincil şahıs görüş değil de omuz arkası kameradan
oynandığı için bir kısım gelenekçi oyun sever tarafından hatırı sayılır
derecede eleştirilmişti GoW. Ne yalan söyleyeyim ben de bu gelenekçi
oyuncular arasındaydım. Oysa çok uzun oyun seanslarından sonra geldiğim
noktada diyebilirim ki konsollarda klasik oyun tablası ile shooter
tarzı bir oyun oynanacaksa GoW'un kullandığı görüş sistemi size
gelecekte oyunların nasıl olacağına dair çok önemli bir ipucu veriyor.
Sevmiyorsanız bile şimdiden alışmanızı tavsiye ederim. İlk oyunla
tamamen aynı kontrol sistemi sahip oyunumuzda beni tek çileden çıkartan
şey ilk oyunda olduğu gibi araç kullanım konusunda oldu. Tank
kullandığımız bölümde kontrollere tam olarak alışana kadar bir beş on
dakika debelenebilirsiniz.
Kontrollerden bahsetmişken hiç
değişmemesine rağmen oyundaki yansımalarında gelişmeler var. Örneğin
artık öldüğümüzde önce yerde sürünüp bize en yakın takım arkadaşımıza
bizi kaldırması için ulaşmaya çalışıyoruz. Elimizdeki el bombalarını
atmakla kalmayıp sağa sola yapıştırıp mayın gibi kullanabiliyoruz ya da
düşmanın sırtına yapıştırıp kanıyla banyo(!) yapabiliyoruz. Ah, evet,
ilk oyuna nazaran çok daha fazla kan görmeye hazırlanın. İlk oyunda
Lancer tüfeğimizin testeresiyle yonttuğumuz düşmanların bir kısmı aynı
şekilde karşılık verebiliyorlar ya da tabancanızla kafalarına vurmak
suretiyle bitirici hareket yapabiliyoruz. Bütün bunlar gerçekten oyuna
eklenmiş küçük ama eğlenceli yenilikler. Yenilikler bununla sınırlı
değil elbette hemen aklıma gelenlerden biri de uygun boyuttaki
düşmanlarımızı canlıyken yakalayıp canlı kalkan olarak kullanmak. Oyun
boyunca belki en çok eğlendiğim şeylerden biri bu oldu. Çünkü elinizin
altında kendi tarafının mermilerini yerken giderek patatese dönüşen bir
Locust var. Bir Gear başka ne isteyebilir ki? Bir de belli tip
Locustlardan edinebileceğiniz kalkanlar var. Bunlar bildiğiniz
fiziksel kalkanlar. Bir elinizde kalkan bir elinizde tabanca şeklinde
ilerleyebildiğimiz gibi kalkanı yere saplayıp siper olarak da
kullanabiliyoruz. Bu durumda istediğimiz silahı kullanmak serbest.
Görüldüğü üzere ilk oyundan bu yana Fenixin becerileri bir hayli
artmış durumda. Yeni ve yaratıcı silahlar eklendiğini de belirtmekte
fayda var. Burada anlatıp sürprizleri bozmak istemiyorum ancak yeni
silahlardan en çok beğendiğim Mortar yani havan topu oldu. Düşmanın
yapay zekasının geliştiğini söylemiştim. Bunun yanı sıra ilk oyundan
kalan, yeni gelen ya da çıkartılmış Locust türleri mevcut. Bir aksiyon
oyunu olmasına rağmen kimi zaman hafiften tırstığımı itiraf etmek
istiyorum.
Çoklu oyun modlarından bahsedecek olursam, alışılmış
üzere yeni haritalar eklenmiş ve eskileri de Xbox Livedan indirilmek
üzere sizleri bekliyor. Oyunda sizi bekleyen beş çoklu oyuncu modu
bulunmakta bunlardan kısaca söz etmeden olmaz.
Horde:
Çevrim dışı da oynayabileceğiniz bu modda toplamda 50 olmak üzere dalga
dalga Locust gelmekte. Her dalga bir öncekinden daha zor. Bazı
oyuncular casual zorluk derecesinde bile son 10 dalgayı oldukça
uğraştırıcı bulabilirler.
Meat Flag/Submission: Klasik
capture-the-flag. Tek bir farkla; bu kez bayrağımız canlı. Üstelik ateş
de ediyor ve kendi skoru bile var. Siz en iyisi onu vurup dizlerinin
üzerine çökertin ya da kalkan olarak kullanıp cesedini merkezinize
taşıyın. Bayrak tarafından öldürülmemeye dikkat.
Wingman: 10
kişi üzerinden 2 kişilik takımlara ayrılmış death-match de
denilebilecek bir mod. Her bir takımın oyuncuları takım arkadaşlarıyla
aynı karakter modelini paylaşıyor.
Guardian: Her iki
takımında bir lideri olduğu bu modda lider öldüğü takdirde o takımın
respawn şansı bulunmuyor ve sahip oldukları can son şansları oluyor.
Ayrıca rakip takımın lideri sürekli ekranınızda olduğundan her iki
takımda rakip lideri öldürmek için adeta yarışıyor.
Warzone: Klasik takım tabanlı death-match modu.
Oyunun
ilk çıktığı hafta Xbox Liveda çoklu oyuncu modlarıyla ilgili bazı
oyuncuların problemler yaşadığı söyleniyordu. Ancak ben bu problemlerin
hiçbiriyle karşılaşmadım ve diyebilirim ki özellikle Meat Flag ve Horde
çok eğlenceli olmuşlar. Oyuncularla testere kapışması gibi
atraksiyonlara girebiliyoruz. Bu durumda düğmeye daha çok ve hızlı
basan kazanıyor.
GoW 2 içerdiği her bir öğeyle gelecek nesil
oyunlar açısından sağlam bir mihenk taşı olarak karşımızda durmakta.
Oyunu iki kez farklı zorluk derecelerinde oynamama rağmen bulabildiğim
tek olumsuz yön araç kontrolleri idi ki gerçekten tam bir felaket.
Kameradan tam randıman almanız için oyunu mutlaka 16:9 formatlı bir
çözünürlükte oynamanızı tavsiye ederim. GoW 2yi oynamaya oldukça ön
yargılı başlamıştım. Ancak Epice beni böylesine ters köşeye yatırdığı
için teşekkür ediyorum. 2008in en iyi oyunlardan birini oynamadan bu
yılı noktalamayın.
Uyarı: Oyunu bitirdikten sonra hayatınızdan "sevimli tırtıl" kavramını sonsuza dek çıkartabilirsiniz.
imdi
en başa sarıp elimizde ne var bir bakalım. Gears of War 2. Bir önceki
oyunu bilmeyen çaylak oyuncularımız için bir kaç ipucu vermek gerekirse
Gears of War ilk çıktığında kullandığı Unreal motoru, atmosferi ve
oynanışıyla Xbox 360 almamız için bize sunulan en ciddi gerekçelerden
biriydi. Yer kabuğunun altında ne kadar zamandır orda olduklarını
bilmediğimiz Locust diye tanımlanan ırka karşı insanlığın son umudu
olarak ölümüne, kana kan bir savaş vermiştik ilk oyunda. Başarılı da
olmuştuk. Dünyanın kabuğunun altında açtıkları bütün tünelleri bir ışın
bombasıyla (mass light bomb) tertemiz yapmış, Locust'u bir tehdit
olmaktan çıkarmıştık. Oysa çok yanılmışız. Kısa süren barış döneminde
insanlara aslında oldukça benzeyen Locustlar'ın hayatta kalma
içgüdüsünün bu denli kuvvetli olacağını bilemedik. Şehirlerimiz düştü
bir bir...Hem de gerçek manasıyla düştü. Hepsi yerin dibine gömüldü.
Şimdi son kalan kalemizde savaşı onlara taşıyoruz ve GoW 2 ilkinin
bitiminden altı ay sonra sahne alıyor.
İlk oyundan şöyle bir envanterimize bakacak olursak çok başarılı siper
alma sistemi, silahlarının verdiği gerçekçi vurma hissi, unreal
motorunun getirdiği görsellik, kontrollerin herşeye rağmen rahatlığı,
hikayenin sürükleyiciliği ve tabi oyun dünyasının ikon karakterleri
arasına katılan anti-kahramanımız Marcus Fenix aklımızda kalanlardan.
Son
dönemdeki başarılı oyunlara bakıldığında sürekli bir post-apokaliptik
dünya trendi sürmekte. Bunun çok başarılı bir örneği de yakın zamanda
piyasaya çıkan Fallout 3. Yıkılmış terk edilmiş, viran şehirler, hiç
insan olmayan terk edilmiş sokaklar. İki oyunun atmosferini zaman zaman
birbirine oldukça benzettim. Gears of War'un geçtiği evren de böyle bir
yer. İnsanların son kalesi olan Jacinto insan ırkının var olma savaşını
verdiği son durak. Ancak yine son dönemde moda olan trend üzerine
insanlar bu kez savaşı Locust'a taşımaya karar veriyorlar. İlk başta bu
çok bilindik ve klişe gibi gözüken girişi pek etkileyici
bulmayabilirsiniz, ta ki aksiyon başlayana kadar. Öyle ki kendinizi
epik dozu çok yüksek sahnelere hazırlamanızı ve mümkünse oyunu yüksek
sesle ona yakışır bir görüntü cihazında oynamanızı şiddetle tavsiye
ederim.
GoW 2'nin anlatımı o kadar güçlü, hikayeye yeni soktuğu
karakterler o kadar inandırıcı ki başından sonuna soluğunuzu tutup
oynatacak kadar bağlıyor sizi kendine. Senaryonun tek bir satırını bile
açık etmeye niyetim olmadığı halde şunu söyleyebilirim ki oyunun
başından kalktığınızda şöyle derin bir nefes alacaksınız ve Lost'un
sezon sonu bölümünü izliyormuşçasına bittiğinde aklınızda kalan sorular
elinizde olan cevaplardan çok daha fazla olacak. Eh bu da aslında can
sıkıcı bir durum.
İlk oyunda beni tatmin etmeyen pek çok şey
vardı. Tamam, grafikler güzeldi ama atmosfer yaşanan olaylara göre
biraz fazla tiril tirildi. Evet, çatışmalar heyecanlıydı ama fizikler
sanki biraz ihmal edilmişti. Silahlar vurduğunda hissettiriyorlardı ama
yaratıcı değillerdi. Tamam baş kahramanımızla epey bir kaynaşmıştık ama
Dom dahil diğer insanlar ne yer ne içerdi? Çoklu oyuncu modu ihmal
edilmemişti ancak yeni ve yaratıcı modların yerinde yeller esiyordu.
Ses efektleri çok tatmin ediciydi ama müzikler çok azdı, olanlar da
vasattı. Bu listeyi biraz daha uzatmam mümkün ama elimdeki yeni
oyuncaklardan bahsetmek için fazla sabırsızım.
Give them nothing! But take from them everything!
Grafiklerden
başlayacak olursam; dediğim gibi bir post-apokaliptik dünya nasıl
olmalıysa GoW 2 bunu vermeyi tam anlamıyla başarmış. Unreal 3 motoru
epey bir elden geçmiş. Ancak bu daha önce gördüğünüz "motoru elden
geçirdik" beyanatına sahip pek çok devam oyununun ötesinde atmosferi
çok ciddi biçimde ve olumlu yönde etkilemiş. Şahsi fikrime göre Xbox
360'da görüp görebileceğiniz en iyi grafiklere bakıyorsunuz bu yüzden
her saniyesinin kıymetini bilin derim. Grafiklerle beraber sahne ve
bölüm tasarımları da gözleriniz şölen yaptıracak nitelikte. Her mekan,
her bölüm özenle yaratılmış ve hiçbirinin teması birbirine benzemiyor.
Daha önce verdiğim Fallout örneğinden yola çıkarak şöyle diyebilirim ki
bu oyunda elbette Fallout verdiği özgürlük yok. Elinizde belli bir
görev, kendini bu göreve adamış bir adam ayrıca çizgisel olarak sürekli
gitmeniz gereken yerler var. Ancak sınırlı hareket alanınızdaki bu ölü
dünyanın her metrekaresini yaşayan, canlı kılmış bir oyun olmuş GoW 2.
Sahneleri ve bölüm tasarımlarını çok beğeneceğinize eminim, derinleşmiş
hikaye anlatımıyla birleştiğinde ilk oyunun çok üstüne çıkmış bir genel
atmosfer olduğunu söylemek mümkün. İlk oyunun heyecanlı çatışmaları da
bir kaç adım öteye taşınmış. Hissedilir biçimde yapay zekanın
geliştiğini söyleyebilirim. Bazı zamanlarda düşmanın ne yapacağını
kestirmekte zorlandım ve bu durum çok hoşuma gitti. Fizikler de bu
gelişmeden payını almış. Çevrede kalıcı hasar verebileceğiniz obje
sayısı oldukça artmış. Bu da demektir ki konsolumuzun
yapabileceklerinin bir sınırı olmasına rağmen esas maharet kodu yazan
ve optimize eden programcıda. Gözle görülür biçimde daha iyi grafikler
ve daha iyi fizikler söz konusu olduğu halde frame rate gerçekten çok
artmış.
İlk oyunda özellikle gerçek zamanlı render edilmiş ara
sahnelerde düşen frame rate beni hayal kırıklığına uğratmış ve Xbox'ın
geleceğinden şüphe ettirmişti. U3 motorunun Xbox 360 için endüstri
standartı olduğunu düşünürsek böylece bu konuda da yüreğime su serpmiş
oldu GoW 2. Oyuna yeni eklenen bir takım karakterler var ve bu
karakterler hikayenin arka planını doldurma konusunda oldukça
başarılılar. Fazla renk vermeden söylemek istediğim şeylerde biriyse
Dom'un arka planı tam bir Hollywood klişesiyle doldurulmuş vaziyette.
Ancak yine de sonlara doğru bir sürpriz olabilir. Karakterler oyuna ruh
kazandırmada oldukça başarılı olmuşlar. Mevcut halde ilk oyunla
karşılaştırma yapacak olursam ilk oyun gelişmiş bir shot-em-updan
fazlası değil diyebilirim. Yine de senaryoya dair cevaplanması gereken
çok soru var. Oyunun güzel atmosferine üçüncü büyük katkıyı yapan etmen
de müzikler. İlk oyundaki gibi efektler yine çok başarılı ancak bu kez
şarkı listesi de oldukça doyurucu olmuş. Girdiğiniz her mekanın aynası
niteliğinde müzikler. Nerdeyse tamamı atmosferik tarzda olan otuza
yakın parça var.
Oynanış ve kontrollerden bahsetmek gerekirse bu noktada hem oyunla
ilgili hem de bağımsız siz oyunculara vereceğim mesajlar var. İlk oyun
çıktığında birincil şahıs görüş değil de omuz arkası kameradan
oynandığı için bir kısım gelenekçi oyun sever tarafından hatırı sayılır
derecede eleştirilmişti GoW. Ne yalan söyleyeyim ben de bu gelenekçi
oyuncular arasındaydım. Oysa çok uzun oyun seanslarından sonra geldiğim
noktada diyebilirim ki konsollarda klasik oyun tablası ile shooter
tarzı bir oyun oynanacaksa GoW'un kullandığı görüş sistemi size
gelecekte oyunların nasıl olacağına dair çok önemli bir ipucu veriyor.
Sevmiyorsanız bile şimdiden alışmanızı tavsiye ederim. İlk oyunla
tamamen aynı kontrol sistemi sahip oyunumuzda beni tek çileden çıkartan
şey ilk oyunda olduğu gibi araç kullanım konusunda oldu. Tank
kullandığımız bölümde kontrollere tam olarak alışana kadar bir beş on
dakika debelenebilirsiniz.
Kontrollerden bahsetmişken hiç
değişmemesine rağmen oyundaki yansımalarında gelişmeler var. Örneğin
artık öldüğümüzde önce yerde sürünüp bize en yakın takım arkadaşımıza
bizi kaldırması için ulaşmaya çalışıyoruz. Elimizdeki el bombalarını
atmakla kalmayıp sağa sola yapıştırıp mayın gibi kullanabiliyoruz ya da
düşmanın sırtına yapıştırıp kanıyla banyo(!) yapabiliyoruz. Ah, evet,
ilk oyuna nazaran çok daha fazla kan görmeye hazırlanın. İlk oyunda
Lancer tüfeğimizin testeresiyle yonttuğumuz düşmanların bir kısmı aynı
şekilde karşılık verebiliyorlar ya da tabancanızla kafalarına vurmak
suretiyle bitirici hareket yapabiliyoruz. Bütün bunlar gerçekten oyuna
eklenmiş küçük ama eğlenceli yenilikler. Yenilikler bununla sınırlı
değil elbette hemen aklıma gelenlerden biri de uygun boyuttaki
düşmanlarımızı canlıyken yakalayıp canlı kalkan olarak kullanmak. Oyun
boyunca belki en çok eğlendiğim şeylerden biri bu oldu. Çünkü elinizin
altında kendi tarafının mermilerini yerken giderek patatese dönüşen bir
Locust var. Bir Gear başka ne isteyebilir ki? Bir de belli tip
Locustlardan edinebileceğiniz kalkanlar var. Bunlar bildiğiniz
fiziksel kalkanlar. Bir elinizde kalkan bir elinizde tabanca şeklinde
ilerleyebildiğimiz gibi kalkanı yere saplayıp siper olarak da
kullanabiliyoruz. Bu durumda istediğimiz silahı kullanmak serbest.
Görüldüğü üzere ilk oyundan bu yana Fenixin becerileri bir hayli
artmış durumda. Yeni ve yaratıcı silahlar eklendiğini de belirtmekte
fayda var. Burada anlatıp sürprizleri bozmak istemiyorum ancak yeni
silahlardan en çok beğendiğim Mortar yani havan topu oldu. Düşmanın
yapay zekasının geliştiğini söylemiştim. Bunun yanı sıra ilk oyundan
kalan, yeni gelen ya da çıkartılmış Locust türleri mevcut. Bir aksiyon
oyunu olmasına rağmen kimi zaman hafiften tırstığımı itiraf etmek
istiyorum.
Çoklu oyun modlarından bahsedecek olursam, alışılmış
üzere yeni haritalar eklenmiş ve eskileri de Xbox Livedan indirilmek
üzere sizleri bekliyor. Oyunda sizi bekleyen beş çoklu oyuncu modu
bulunmakta bunlardan kısaca söz etmeden olmaz.
Horde:
Çevrim dışı da oynayabileceğiniz bu modda toplamda 50 olmak üzere dalga
dalga Locust gelmekte. Her dalga bir öncekinden daha zor. Bazı
oyuncular casual zorluk derecesinde bile son 10 dalgayı oldukça
uğraştırıcı bulabilirler.
Meat Flag/Submission: Klasik
capture-the-flag. Tek bir farkla; bu kez bayrağımız canlı. Üstelik ateş
de ediyor ve kendi skoru bile var. Siz en iyisi onu vurup dizlerinin
üzerine çökertin ya da kalkan olarak kullanıp cesedini merkezinize
taşıyın. Bayrak tarafından öldürülmemeye dikkat.
Wingman: 10
kişi üzerinden 2 kişilik takımlara ayrılmış death-match de
denilebilecek bir mod. Her bir takımın oyuncuları takım arkadaşlarıyla
aynı karakter modelini paylaşıyor.
Guardian: Her iki
takımında bir lideri olduğu bu modda lider öldüğü takdirde o takımın
respawn şansı bulunmuyor ve sahip oldukları can son şansları oluyor.
Ayrıca rakip takımın lideri sürekli ekranınızda olduğundan her iki
takımda rakip lideri öldürmek için adeta yarışıyor.
Warzone: Klasik takım tabanlı death-match modu.
Oyunun
ilk çıktığı hafta Xbox Liveda çoklu oyuncu modlarıyla ilgili bazı
oyuncuların problemler yaşadığı söyleniyordu. Ancak ben bu problemlerin
hiçbiriyle karşılaşmadım ve diyebilirim ki özellikle Meat Flag ve Horde
çok eğlenceli olmuşlar. Oyuncularla testere kapışması gibi
atraksiyonlara girebiliyoruz. Bu durumda düğmeye daha çok ve hızlı
basan kazanıyor.
GoW 2 içerdiği her bir öğeyle gelecek nesil
oyunlar açısından sağlam bir mihenk taşı olarak karşımızda durmakta.
Oyunu iki kez farklı zorluk derecelerinde oynamama rağmen bulabildiğim
tek olumsuz yön araç kontrolleri idi ki gerçekten tam bir felaket.
Kameradan tam randıman almanız için oyunu mutlaka 16:9 formatlı bir
çözünürlükte oynamanızı tavsiye ederim. GoW 2yi oynamaya oldukça ön
yargılı başlamıştım. Ancak Epice beni böylesine ters köşeye yatırdığı
için teşekkür ediyorum. 2008in en iyi oyunlardan birini oynamadan bu
yılı noktalamayın.
Uyarı: Oyunu bitirdikten sonra hayatınızdan "sevimli tırtıl" kavramını sonsuza dek çıkartabilirsiniz.