Yaratılış
Hayatın Kaynağı
Uzun zamanlar önce, Ayvenas isimli genç ve meraklı bir tanrı, kendi
dünyasını yaratmaya karar verdi. Bu amaçla, tanrılar dilinde yazılmış
olan yaratılış kitabında yeni bir bölüm açıldı. Bu bölümün adı sonradan
‘Taborea’ olarak bilindi. Ayvenas, Taborea üzerinde uçsuz bucaksız
ovalar ve yem yeşil tarlalar yarattı. Masmavi gökyüzü ve nazikce
fısıldayan bir rüzgar tüm yeryüzünü kapladı. Göz alabildiğince uzanan
dağlardan, kapkaranlık denizlere kadar Taborea’nın her köşesinden hayat
fışkırdı. Böylece İnsanoğluğunun Taborea’daki macerası başladı…
Tanrı ve Evlatları
Ayvenas henüz genç bir tanrıydı ve tecrübesizdi. Bu yüzden ilk
yarattığı insanlar bir çok sorunla karşılaştı. Bir çoğu açlıktan ve
hastalıktan yokoldu. Geri kalanlar Ayvenas’a yardım için haykırdılar.
Bunun üzerine Ayvenas tanrıların lisanında taş tabletler üzerine
yazıtlar yaratıp Taborea’nın her bir köşesine dağıttı ve insanoğluna
‘Eğer bu yazıtları bulursanız, kaderinizi kendi ellerinize
alabilirsiniz’ mesajını verdi. Bunun üzerine Taborea üzerindeki
insanlar, kendi dillerinde ‘Rune’ olarak adlandırdıkları yazıtları
toplamaya koyuldular. Ancak bu yarış kısa zamanda kızıştı. Gruplar,
klanlar oluştu ve en çok Runeye sahip olanlar diğer, daha zayıp
grupları kontrolleri altına almaya başladılar. Ayvenas her Rune
tabletinin içine yararlı bir özellik veya yetenek saklamıştı. Bu
yeteneklerin sırrını çözebilenler git gide diğer gruplar arasında güç
kazanmaya başladılar.
Ancak kısa zaman içinde insanoğlunun güç ve kuvvet için yarışı Taborea’daki dengeyi etkilemeye başladı...
Destanlar Devri
Değişen Dünya
İnsanoğlunun Rune tabletlerini toplama yarışı Taborea’daki ırklar
arasındaki dengeyi bozmaya başladı. İnsanoğlu diğer ırklardan farklı
olarak hem çiftçiliğe ve avcılığa hem de hırsızlık ve cinayete
meraklıydı. Kısa zamanda İnsanoğlunun günahları, kontrolsüz bir şekilde
çoğalmaya başladı. Ayvenas bu durumu görünce Taborea’nın eski
masumiyetine kavuşabilmesi için kendi imajından esinlenerek
‘Gardiyanları’ yarattı. Gardiyanların amacı Taborea’daki İnsanoğlu ve
diğer ırkları izleyip gelişmelerine yardımcı olmak ve daha zayıf
toplumları güçlüler altında ezilmekten korumaktı. Ayvenas özgür
iradenin kontrol edilmesinin güçlüğünü İnsanoğlu ile farkına varmıştı
bu yüzden Taborea’daki diğer tüm ırkların aksine Gardiyanlaraözgür
irade bağışlamadı. Nede olsa Gardiyanlar Ayvenas’ın emrini, tereddüt
etmeden ve duraksamadan, kelimesi kelimesine yerine getirmek için
yaratılmışlardı. Yüz yıllar boyunca Gardiyanlar görevlerini kusurusuzca
yerine getirdiler ve Taboreadaki ırklar korumaları altında geliştiler.
Aradan yıllar geçtikçe Gardiyanlar yavaş yavaş İnsanoğlu ve diğer
ırkların özgür iradesini kıskanmaya başladılar. Sonuçta Taboreanın her
gün gelişmekte olan insanları gönüllerine geleni istedikleri zaman
yapabiliyorlardı ve bu özgürlük Gardiyanların Ayvenas’a olan sadakatını
kökünden salladı. Ayvenas neden kendi Gardiyanlarından özgür iradeyi
sakınmıştı? Gardiyanlara güvenmiyor muydu? Bazı Gardiyanlar kendilerini
özgür kılacakları sözü karşısında değişik İnsanoğlu topluluklarına
katıldılar ve Ayvenas’ın zincirlerini kırmak için diğer insanlarla
üremek gibi akıl almaz şeyler yapmaya başladılar. Ayvenas şaşkınlık
içinde izledi ve kendi imajında yarattığı Gardiyanlarının bu ihaneti
onu derinden sarstı. Ancak Ayvenas’ın gençliğinden kaynaklanan merakı,
ihanetin acısından kuvvetli çıktı. Bir yandan Gardiyanların
İnsanoğluyla üremesinin sonucunda ortaya ne çıkacağını çok merak
ediyordu. Bir yandan da Taborea’daki dengenin bozulmasından korkuyordu.
Ancak Ayvenas izlemeye devam etti.
Gardiyanların İnsanoğluyla birleşmesinin sonucunda ortaya inanılmaz
efsanevi yaratıklar ortaya çıktı. Bu yaratıklardan en ünlülerinden biri
İnsanoğlu tarafından Ejderler olarak anıldı. Bu yaratıklar zaman içinde
tarih kitaplarında destanlar haline geldiler ve binlerce yıl boyunca
Taborea’nın ırkları arasında anlatılmaya devam edildiler. Bu yüzden bu
asıra Destanlar Çağı adı verildi.
Gardiyanların Sonu
Ayvenas, Gardiyanların ihaneti ve Taborea’nın kontrolünün elinden
kaçmaya başladığına karar verince radikal bir önlem almaya karar verdi.
Madem Taborea’daki insanlara gücü o vermişti tekrar geri almak da
elindeydi. Ayvenas Taboreadaki tüm Rune tabletlerini parçalayıp
dünyanın her bir köşesine savurdu! Tüm Rune tabletlerinden kazanılan
güçler ve özellikler bir anda tamamen yokoldu!
Böylece Taborea’daki güç dengesi sıfırlanmış oldu. Runelerin
parçalanmasının üzerine değişik İnsanoğlu gruplarının parçası olmuş
Gardiyanlar, Runeleri tekrar ele geçirmek için savaşmaya başladılar.
Bir çok Gardiyan bu savaşta yokoldu. Geriye kalanlar da tarihin
kitaplarının sayfaları arasında kayboldular.
Rune tabletlerinin parçalanması ve Gardiyanların Taborea’dan yok olması
üzerine, geçici de olsa Taborea’da barış ve denge sağlandı. Böylece
İnsanoğlu’nun değişik toplumları tekrar birlikte bir bünye olarak
kaybolan güçlerini geri kazanma çabasına giriştiler.
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Eski Devirler
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Destanlar Devri
Değişen Dünya
İnsanoğlunun Rune tabletlerini toplama yarışı Taborea’daki ırklar
arasındaki dengeyi bozmaya başladı. İnsanoğlu diğer ırklardan farklı
olarak hem çiftçiliğe ve avcılığa hem de hırsızlık ve cinayete
meraklıydı. Kısa zamanda İnsanoğlunun günahları, kontrolsüz bir şekilde
çoğalmaya başladı. Ayvenas bu durumu görünce Taborea’nın eski
masumiyetine kavuşabilmesi için kendi imajından esinlenerek
‘Gardiyanları’ yarattı. Gardiyanların amacı Taborea’daki İnsanoğlu ve
diğer ırkları izleyip gelişmelerine yardımcı olmak ve daha zayıf
toplumları güçlüler altında ezilmekten korumaktı. Ayvenas özgür
iradenin kontrol edilmesinin güçlüğünü İnsanoğlu ile farkına varmıştı
bu yüzden Taborea’daki diğer tüm ırkların aksine Gardiyanlaraözgür
irade bağışlamadı. Nede olsa Gardiyanlar Ayvenas’ın emrini, tereddüt
etmeden ve duraksamadan, kelimesi kelimesine yerine getirmek için
yaratılmışlardı. Yüz yıllar boyunca Gardiyanlar görevlerini kusurusuzca
yerine getirdiler ve Taboreadaki ırklar korumaları altında geliştiler.
Aradan yıllar geçtikçe Gardiyanlar yavaş yavaş İnsanoğlu ve diğer
ırkların özgür iradesini kıskanmaya başladılar. Sonuçta Taboreanın her
gün gelişmekte olan insanları gönüllerine geleni istedikleri zaman
yapabiliyorlardı ve bu özgürlük Gardiyanların Ayvenas’a olan sadakatını
kökünden salladı. Ayvenas neden kendi Gardiyanlarından özgür iradeyi
sakınmıştı? Gardiyanlara güvenmiyor muydu? Bazı Gardiyanlar kendilerini
özgür kılacakları sözü karşısında değişik İnsanoğlu topluluklarına
katıldılar ve Ayvenas’ın zincirlerini kırmak için diğer insanlarla
üremek gibi akıl almaz şeyler yapmaya başladılar. Ayvenas şaşkınlık
içinde izledi ve kendi imajında yarattığı Gardiyanlarının bu ihaneti
onu derinden sarstı. Ancak Ayvenas’ın gençliğinden kaynaklanan merakı,
ihanetin acısından kuvvetli çıktı. Bir yandan Gardiyanların
İnsanoğluyla üremesinin sonucunda ortaya ne çıkacağını çok merak
ediyordu. Bir yandan da Taborea’daki dengenin bozulmasından korkuyordu.
Ancak Ayvenas izlemeye devam etti.
Gardiyanların İnsanoğluyla birleşmesinin sonucunda ortaya inanılmaz
efsanevi yaratıklar ortaya çıktı. Bu yaratıklardan en ünlülerinden biri
İnsanoğlu tarafından Ejderler olarak anıldı. Bu yaratıklar zaman içinde
tarih kitaplarında destanlar haline geldiler ve binlerce yıl boyunca
Taborea’nın ırkları arasında anlatılmaya devam edildiler. Bu yüzden bu
asıra Destanlar Çağı adı verildi.
Gardiyanların Sonu
Ayvenas, Gardiyanların ihaneti ve Taborea’nın kontrolünün elinden
kaçmaya başladığına karar verince radikal bir önlem almaya karar verdi.
Madem Taborea’daki insanlara gücü o vermişti tekrar geri almak da
elindeydi. Ayvenas Taboreadaki tüm Rune tabletlerini parçalayıp
dünyanın her bir köşesine savurdu! Tüm Rune tabletlerinden kazanılan
güçler ve özellikler bir anda tamamen yokoldu!
Böylece Taborea’daki güç dengesi sıfırlanmış oldu. Runelerin
parçalanmasının üzerine değişik İnsanoğlu gruplarının parçası olmuş
Gardiyanlar, Runeleri tekrar ele geçirmek için savaşmaya başladılar.
Bir çok Gardiyan bu savaşta yokoldu. Geriye kalanlar da tarihin
kitaplarının sayfaları arasında kayboldular.
Rune tabletlerinin parçalanması ve Gardiyanların Taborea’dan yok olması
üzerine, geçici de olsa Taborea’da barış ve denge sağlandı. Böylece
İnsanoğlu’nun değişik toplumları tekrar birlikte bir bünye olarak
kaybolan güçlerini geri kazanma çabasına giriştiler.
Eski Devirler
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Hayatın Kaynağı
Uzun zamanlar önce, Ayvenas isimli genç ve meraklı bir tanrı, kendi
dünyasını yaratmaya karar verdi. Bu amaçla, tanrılar dilinde yazılmış
olan yaratılış kitabında yeni bir bölüm açıldı. Bu bölümün adı sonradan
‘Taborea’ olarak bilindi. Ayvenas, Taborea üzerinde uçsuz bucaksız
ovalar ve yem yeşil tarlalar yarattı. Masmavi gökyüzü ve nazikce
fısıldayan bir rüzgar tüm yeryüzünü kapladı. Göz alabildiğince uzanan
dağlardan, kapkaranlık denizlere kadar Taborea’nın her köşesinden hayat
fışkırdı. Böylece İnsanoğluğunun Taborea’daki macerası başladı…
Tanrı ve Evlatları
Ayvenas henüz genç bir tanrıydı ve tecrübesizdi. Bu yüzden ilk
yarattığı insanlar bir çok sorunla karşılaştı. Bir çoğu açlıktan ve
hastalıktan yokoldu. Geri kalanlar Ayvenas’a yardım için haykırdılar.
Bunun üzerine Ayvenas tanrıların lisanında taş tabletler üzerine
yazıtlar yaratıp Taborea’nın her bir köşesine dağıttı ve insanoğluna
‘Eğer bu yazıtları bulursanız, kaderinizi kendi ellerinize
alabilirsiniz’ mesajını verdi. Bunun üzerine Taborea üzerindeki
insanlar, kendi dillerinde ‘Rune’ olarak adlandırdıkları yazıtları
toplamaya koyuldular. Ancak bu yarış kısa zamanda kızıştı. Gruplar,
klanlar oluştu ve en çok Runeye sahip olanlar diğer, daha zayıp
grupları kontrolleri altına almaya başladılar. Ayvenas her Rune
tabletinin içine yararlı bir özellik veya yetenek saklamıştı. Bu
yeteneklerin sırrını çözebilenler git gide diğer gruplar arasında güç
kazanmaya başladılar.
Ancak kısa zaman içinde insanoğlunun güç ve kuvvet için yarışı Taborea’daki dengeyi etkilemeye başladı...
Destanlar Devri
Değişen Dünya
İnsanoğlunun Rune tabletlerini toplama yarışı Taborea’daki ırklar
arasındaki dengeyi bozmaya başladı. İnsanoğlu diğer ırklardan farklı
olarak hem çiftçiliğe ve avcılığa hem de hırsızlık ve cinayete
meraklıydı. Kısa zamanda İnsanoğlunun günahları, kontrolsüz bir şekilde
çoğalmaya başladı. Ayvenas bu durumu görünce Taborea’nın eski
masumiyetine kavuşabilmesi için kendi imajından esinlenerek
‘Gardiyanları’ yarattı. Gardiyanların amacı Taborea’daki İnsanoğlu ve
diğer ırkları izleyip gelişmelerine yardımcı olmak ve daha zayıf
toplumları güçlüler altında ezilmekten korumaktı. Ayvenas özgür
iradenin kontrol edilmesinin güçlüğünü İnsanoğlu ile farkına varmıştı
bu yüzden Taborea’daki diğer tüm ırkların aksine Gardiyanlaraözgür
irade bağışlamadı. Nede olsa Gardiyanlar Ayvenas’ın emrini, tereddüt
etmeden ve duraksamadan, kelimesi kelimesine yerine getirmek için
yaratılmışlardı. Yüz yıllar boyunca Gardiyanlar görevlerini kusurusuzca
yerine getirdiler ve Taboreadaki ırklar korumaları altında geliştiler.
Aradan yıllar geçtikçe Gardiyanlar yavaş yavaş İnsanoğlu ve diğer
ırkların özgür iradesini kıskanmaya başladılar. Sonuçta Taboreanın her
gün gelişmekte olan insanları gönüllerine geleni istedikleri zaman
yapabiliyorlardı ve bu özgürlük Gardiyanların Ayvenas’a olan sadakatını
kökünden salladı. Ayvenas neden kendi Gardiyanlarından özgür iradeyi
sakınmıştı? Gardiyanlara güvenmiyor muydu? Bazı Gardiyanlar kendilerini
özgür kılacakları sözü karşısında değişik İnsanoğlu topluluklarına
katıldılar ve Ayvenas’ın zincirlerini kırmak için diğer insanlarla
üremek gibi akıl almaz şeyler yapmaya başladılar. Ayvenas şaşkınlık
içinde izledi ve kendi imajında yarattığı Gardiyanlarının bu ihaneti
onu derinden sarstı. Ancak Ayvenas’ın gençliğinden kaynaklanan merakı,
ihanetin acısından kuvvetli çıktı. Bir yandan Gardiyanların
İnsanoğluyla üremesinin sonucunda ortaya ne çıkacağını çok merak
ediyordu. Bir yandan da Taborea’daki dengenin bozulmasından korkuyordu.
Ancak Ayvenas izlemeye devam etti.
Gardiyanların İnsanoğluyla birleşmesinin sonucunda ortaya inanılmaz
efsanevi yaratıklar ortaya çıktı. Bu yaratıklardan en ünlülerinden biri
İnsanoğlu tarafından Ejderler olarak anıldı. Bu yaratıklar zaman içinde
tarih kitaplarında destanlar haline geldiler ve binlerce yıl boyunca
Taborea’nın ırkları arasında anlatılmaya devam edildiler. Bu yüzden bu
asıra Destanlar Çağı adı verildi.
Gardiyanların Sonu
Ayvenas, Gardiyanların ihaneti ve Taborea’nın kontrolünün elinden
kaçmaya başladığına karar verince radikal bir önlem almaya karar verdi.
Madem Taborea’daki insanlara gücü o vermişti tekrar geri almak da
elindeydi. Ayvenas Taboreadaki tüm Rune tabletlerini parçalayıp
dünyanın her bir köşesine savurdu! Tüm Rune tabletlerinden kazanılan
güçler ve özellikler bir anda tamamen yokoldu!
Böylece Taborea’daki güç dengesi sıfırlanmış oldu. Runelerin
parçalanmasının üzerine değişik İnsanoğlu gruplarının parçası olmuş
Gardiyanlar, Runeleri tekrar ele geçirmek için savaşmaya başladılar.
Bir çok Gardiyan bu savaşta yokoldu. Geriye kalanlar da tarihin
kitaplarının sayfaları arasında kayboldular.
Rune tabletlerinin parçalanması ve Gardiyanların Taborea’dan yok olması
üzerine, geçici de olsa Taborea’da barış ve denge sağlandı. Böylece
İnsanoğlu’nun değişik toplumları tekrar birlikte bir bünye olarak
kaybolan güçlerini geri kazanma çabasına giriştiler.
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Eski Devirler
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.
Destanlar Devri
Değişen Dünya
İnsanoğlunun Rune tabletlerini toplama yarışı Taborea’daki ırklar
arasındaki dengeyi bozmaya başladı. İnsanoğlu diğer ırklardan farklı
olarak hem çiftçiliğe ve avcılığa hem de hırsızlık ve cinayete
meraklıydı. Kısa zamanda İnsanoğlunun günahları, kontrolsüz bir şekilde
çoğalmaya başladı. Ayvenas bu durumu görünce Taborea’nın eski
masumiyetine kavuşabilmesi için kendi imajından esinlenerek
‘Gardiyanları’ yarattı. Gardiyanların amacı Taborea’daki İnsanoğlu ve
diğer ırkları izleyip gelişmelerine yardımcı olmak ve daha zayıf
toplumları güçlüler altında ezilmekten korumaktı. Ayvenas özgür
iradenin kontrol edilmesinin güçlüğünü İnsanoğlu ile farkına varmıştı
bu yüzden Taborea’daki diğer tüm ırkların aksine Gardiyanlaraözgür
irade bağışlamadı. Nede olsa Gardiyanlar Ayvenas’ın emrini, tereddüt
etmeden ve duraksamadan, kelimesi kelimesine yerine getirmek için
yaratılmışlardı. Yüz yıllar boyunca Gardiyanlar görevlerini kusurusuzca
yerine getirdiler ve Taboreadaki ırklar korumaları altında geliştiler.
Aradan yıllar geçtikçe Gardiyanlar yavaş yavaş İnsanoğlu ve diğer
ırkların özgür iradesini kıskanmaya başladılar. Sonuçta Taboreanın her
gün gelişmekte olan insanları gönüllerine geleni istedikleri zaman
yapabiliyorlardı ve bu özgürlük Gardiyanların Ayvenas’a olan sadakatını
kökünden salladı. Ayvenas neden kendi Gardiyanlarından özgür iradeyi
sakınmıştı? Gardiyanlara güvenmiyor muydu? Bazı Gardiyanlar kendilerini
özgür kılacakları sözü karşısında değişik İnsanoğlu topluluklarına
katıldılar ve Ayvenas’ın zincirlerini kırmak için diğer insanlarla
üremek gibi akıl almaz şeyler yapmaya başladılar. Ayvenas şaşkınlık
içinde izledi ve kendi imajında yarattığı Gardiyanlarının bu ihaneti
onu derinden sarstı. Ancak Ayvenas’ın gençliğinden kaynaklanan merakı,
ihanetin acısından kuvvetli çıktı. Bir yandan Gardiyanların
İnsanoğluyla üremesinin sonucunda ortaya ne çıkacağını çok merak
ediyordu. Bir yandan da Taborea’daki dengenin bozulmasından korkuyordu.
Ancak Ayvenas izlemeye devam etti.
Gardiyanların İnsanoğluyla birleşmesinin sonucunda ortaya inanılmaz
efsanevi yaratıklar ortaya çıktı. Bu yaratıklardan en ünlülerinden biri
İnsanoğlu tarafından Ejderler olarak anıldı. Bu yaratıklar zaman içinde
tarih kitaplarında destanlar haline geldiler ve binlerce yıl boyunca
Taborea’nın ırkları arasında anlatılmaya devam edildiler. Bu yüzden bu
asıra Destanlar Çağı adı verildi.
Gardiyanların Sonu
Ayvenas, Gardiyanların ihaneti ve Taborea’nın kontrolünün elinden
kaçmaya başladığına karar verince radikal bir önlem almaya karar verdi.
Madem Taborea’daki insanlara gücü o vermişti tekrar geri almak da
elindeydi. Ayvenas Taboreadaki tüm Rune tabletlerini parçalayıp
dünyanın her bir köşesine savurdu! Tüm Rune tabletlerinden kazanılan
güçler ve özellikler bir anda tamamen yokoldu!
Böylece Taborea’daki güç dengesi sıfırlanmış oldu. Runelerin
parçalanmasının üzerine değişik İnsanoğlu gruplarının parçası olmuş
Gardiyanlar, Runeleri tekrar ele geçirmek için savaşmaya başladılar.
Bir çok Gardiyan bu savaşta yokoldu. Geriye kalanlar da tarihin
kitaplarının sayfaları arasında kayboldular.
Rune tabletlerinin parçalanması ve Gardiyanların Taborea’dan yok olması
üzerine, geçici de olsa Taborea’da barış ve denge sağlandı. Böylece
İnsanoğlu’nun değişik toplumları tekrar birlikte bir bünye olarak
kaybolan güçlerini geri kazanma çabasına giriştiler.
Eski Devirler
Eski Krallık
Taborea’daki barış, tüm İnsanoğlunun ittifaklar ve devletler
kurmalarına elverişli oldu. Kısa bir sürede değişik kültürler gelişti.
Taborea’da ilk defa medeni sayılabilecek bir yaşam oluşmaya başladı.
Bazı büyük devletler bügün halen kullanılan icatlara bu barış çağında
imzalarını attılar.
İnsanoğlu Taborea’daki ırklar arasında en geniş bilgiye ve Rune
dağarcığına sahiplerdi. Bu onlara Taborea’da şimdiye kadar eşi
görülmemiş bir güç ve bilgelik sağladı. İnsanoğlu’nun tek bir bünye
altında yarattığı muhteşem krallık neredeyse bin yıl sürdü ve sonraki
nesiller tarafından ‘Eski Krallık’ olarak bilindi.
Bu devirin gelecek devirler üzerinde etkisi tartışılmazdı. Eski
Krallıktan arta kalan bilgi ve hazineler modern toplumların
gelişebilmelerinin önünü açtı.
Balanzasar Savaşı
İnsanoğlunun kuvveti arttıkça açgözlülüğü de arttı. Diğer ırklara karşı
küçük başlayan yerel çatışmalar ırklar arası savaşlara dönüştü ve
Taborea tarihinde ilk defa büyülerin gücü zarar vermek ve hatta
öldürmek için kullanıldı.
Yüz yıl süren bir savaş başladı ve yavaş yavaş Taborea’daki tüm ırkları
içine çekti. Savaş o kadar vahşiydi ki bazı, daha az gelişimiş ırklar
Taborea’dan tamamen silindiler ve dünya üzerinde savaştan nasibini
almamış köşe kalmadı. Taborea’nın ilk savaşı ayrıca da en kanlısı oldu.
Balanzasar isimli hırslı bir general İnsanoğlunu kanlı fetih yolunda
başarıyla yürüttü. Taborea’nın ırkları birer birer Balanzasar’ın devasa
ordusunun postalları altında ezildiler. Yarattığı dünyanın alevler ve
kan içinde olduğunu gören Ayvenas sessizliğini daha fazla koruyamadı ve
bir gece inanılmaz bir sel Balanzasar ve ordusunun büyük bir kısmını
silip süpürdü. Bu gece Balanzasar savaşının son gecesi oldu.
Balanzasar ve ordusunun yok olması sonucunda geride kalan boşluğu
doldurmak için İnsanoğlu krallığı arasında anlaşmazlıklar ve iç
savaşlar başladı. İç savaş ve güç yarışı İnsanoğlunun krallığının
Taborea’daki üstünlüğünü derinden sarstı.
Kaos Çağı
İnsanoğlunun İç savaşı Krallığı bir çok küçük parçalara ayırdı.
Runelerin güçünü toplamakta başarılı olan ülkeler kendilerinden daha
zayıf ve küçük ülkelerin halklarını kendi nüfuslarına katmaya
başladılar. Bu, nadiren barışçıl genellikle ise kanlı bir işlem oldu.
Bölünen devletlerin liderleri, diğer devletlere karşı avantaj
sağlayabilmek için ve güç elde etmek için Runelerin gücünü çok fazla
kullanmaktan kendi vücutlarını şeytansı formlara yozlaştırdılar.
İç savaş sürdükçe savaşı kazanmakta olan daha güçlü devletlerin
halkları bile devamlı saldırı korkusu altında yaşamaktan bıkmaya ve
Runelerin gücüyle sarhoşa dönmüş liderlerine kin ve nefret ile bakmaya
başladılar. Ancak bu liderlerin güçleri eşsizdi ve rejimlerine karşı
çıkmaya çalışan bir kaç cesur kişi de çabuk ve vahşi bir şekilde
cezalandırıldılar. İç savaş süresince devam eden Kaos Çağı tamamen bu
şeytani liderlerin kontrolü altında gelişti.
İnsanoğlunun iç savaşı ilerledikçe, savaşı kazanmakta olan bir kaç
büyük devletin liderlerine tehlike yaratacak çok fazla devlet
kalmamıştı. Runelerin gücüyle şeytansı yaratıklara dönüşmüş olan kana
susamış liderler arasında acmasız bir savaş patlak verdi ve en güçlü
devletlerin liderleri zayıflamış İnsanoğlunu tekrardan tüm Taborea’yı
içine kapsayan bir savaşa giriştiler. Bu vahşi savaş, Taborea’daki
diğer ırklar tarafından ‘Büyük İttifakın’ kurulmasına sebep oldu...
Büyük Sürgün
Bü İttifak’ın ırklarının önde gelen büyücüleri bir hapishane
oluşturdular. Bu hapishanenin adı Boşluk Küresi’ydı ve bu küreye
Taborea’dan açılan bir çok kapı yaratıldı.
Boşluk Küresinin yaratılmasının sonrasında Büyük Sürgün olarak bilinen
ve tüm Taborea’yı kapsayan bir savaş başladı. İnsanoğlunun Şeytani
Krallarının kontrolü altında bulunmayan tüm ırklardan oluşan ve
aralardında bir çok insanın da bulunduğu ‘Büyük İttifak’ kana ve güce
susamış kralları ve ordularını Boşluk Küresine açılan kapılara
yönlendirdiler. Milyonlarca ittifak askeri şeytani kralları Boşlük
Küresine sürmek için canlarını verdiler ve ardından tüm kapılar
mühürlendi.
Geriye kalan bir kaç şeytan tüm ordularını ve güçlerini kaybettikten
sonra teker teker avlanmaya başladılar. Bir kaç tanesinin Taborea’nın
karanlık köşelerinde saklanarak ittifak ordusundan kurtuldukları
söyleniyor. İttifak büyücüleri tarafından şeytani krallarını Boşluk
Küresine hapsetmek için kullanılan büyü zaman içinde büyücü
kitaplarından yok oldu.
Ancak özgürlük için ödenen fiyat kolayca unutulabilir değildi. Savaşın
katliamından ve kül ve ateş içinde yok olan şehirlerden sonra
Taboreanın sadace onda biri yaşamlarına kaldıkları yerden devam
edebildiler.
Ceza Devri
Barış Çağı
Büyük Sürgünün ardından bir süreliğine Taborea’daki tüm ırklar barış
içinde ve birbiriyle uyum içerisinde yaşadılar. Ancak kanlı geçmişin
yarattığı korku ve Büyük İttifak savaşı sonunda kaçıp saklanarak
hayatta kalan bir kaç şeytan da tüm Taborea için büyük tedirginlik
kaynağıydı.
İnsanoğlunun en zeki büyücüleri diğer ırkların da yardımıyla, koruma
amaçlı dev heykeller yarattılar. Bu heykeller, büyü ile hareket
edebiliyor ve sahiplerinin verdiği komutları son kelimesine kadar
herhangi bir duygu veya irade olmaksızın yerine getirmek için
yaratıldılar. İnsanoğlu taştan ve metalden yarattıkları bu
koruyuculara, sanki tanrı Ayvenas’ın Destanlar Devrindeki
Gardiyanlarına meydan okurmuşcasına ‘Gardiyan’ adını verdiler.
Gardiyanların koruması altında İnsanoğlu barış ve refah içerisinde
gelişti.
Karanlık Çağ
Zamanla barış içinde yaşayan İnsanoğlu gelişmeye, geçmişin kabuslarını
unutmaya başladı. Yüzyıllar önce yarattıkları gardiyanlara artık
ihtiyaç duymadıklarına karar verip, onları paslanmaya terkettiler.
Zamanla gardiyanların bir çoğu kullanılamaz hale geldi.
İşte tam bu zamanda yaratıcı tanrı Ayvenas, kendi Gardiyanlarının
ihanetiniyle dalga geçen kibirli İnsanoğlunu cezalandırdığı Karanlık
Çağ başladı.
Ayvenas, birer birer, tüm paslı, bozulmuş gardiyanları tekrar
dirilterek İnsanoğlunun korumasız şehirlerine saldırttı. Bir çok şehir
yok oldu ve bir çok insan yarattıkları koruyucular karşısında güçsüz
bir şekilde can verdi.
Gardiyanların katliamından kurtulan sayılı sayıda insan bir arada
atalarının binlerce yıldır yaşamakta olduğu toprakları terk edip,
gardiyanlardan uzağa, bilinmeyen yerlere göç ettiler.
Modern Devir
Düzelme Çağı
Göç çok zorlu geçti. Bir çok insan hastalık ve yorgunluktan canlarını
kaybetti. Aradan aylar, yıllar geçti ve İnsanoğlunun engin bilgisi
yerleşik bir kültür olmadığı için zaman aşımına uğrayıp, sadece günlük
hayatta kalmak çabası içinde olan göçebelerin dağırcıklarından silindi.
Yıllar sonra, hayatta kalan göçebeler ‘Kolydia’ adında kimsenin ayak
basmadığı ve haritalarda bile gözükmeyen bir ülkeye vardılar.
Kolydia’da ilk defa henüz gelişmekte olan garip kabile topluluklarıyla
karşılaştılar.
Bu çağda bir çok göçebe Kolydia’ya gelerek yeni bir medeniyet kurmaya
başladılar. Eski krallıkların aksine Runelerin gücüne ve büyücülerin
bilgisine sahip olmayan bu yeni medeniyet zar zor ve oldukça yavaş
gelişti. Zamanla büyünün yerini mekanik eşyalar ve araçlar almaya
başladı.
Kolydia’nın dört bir köşesinde yeni kasabalar kurulmaya başladı ve
yerli kabileler göç etmiş olan halkla kaynamaya başladılar. Yerli
kabilelerin bilgisiyle göçebe insanlar yeni bir nefes buldular ve
özgürlüğün tadını tekrardan tatmaya başladılar. Bu yüzden bu cağa
Düzelme Çağı adı verildi.
Keşif Çağı
Kolydia’daki İnsanoğlu gelişmeye ve eski krallıklarının gücünü tekrar
kazanmaya başladı. İnsanoğlunun liderleri Taborea’nın dört bir
köşesine, Rune parçalarını tekrar toplamak için keşif ekipleri
gönderdiler. Ancak geçmiş savaşlardan dersini alan İnsanoğlu toplanan
Rune parçalarının ülke ülke toplanmasından çok, tüm ülkelerin de
paylaşabileceği bir grup tarafından toplanıp, korunmasına karar
verdiler.
Bu güçlü ve prestijli grubun adı ‘Bilgeliğin Gözü’ olarak adlandırıldı.
Kaybolan Rune parçalarını toplamak yavaş ve zorlu bir işlemdi. Bu
yüzden Bilgeliğin Gözü grubu devrin teknolojik gelişimlerini
avantajlarına kullanarak Rune parçalarının keşfine odaklandılar.
İnsanoğlu kaybettikleri bilgiye aç bir şekilde, teknolojik icatlarıyla
Taborea’nın her köşesini keşfe başladı. Haritalar çizildi, antik
harabeler ve yok olmuş ırklar keşfedildi. Ancak her keşif beraberinde
yeni sırlar ortaya çıkarttı.
İnsanoğlunun tarihinde en hızlı geliştiği ve Taborea’nın ve antik
krallıkların sırlarını çözmek için el ele çalıştı. Şu anda da halen
devam eden bu çağın adı, tarih kitaplarına altın kalemle Keşif Çağı
olarak geçti.