Evet kısa süreli bir tatilin ardından tekrardan yuvamıza geri döndüm arkadaşlar. Artık yeniden büyük bir hızla oyun dünyasının altını üstüne getirmeye devam edebiliriz. Kısa süreli bir geri dönüş konuşmasının ardından artık yazıya ait gerçek girişi yapalım.
Şuan 20'li yaşlarında olan birçok oyun sever eminim ki çocukluklarında oynadıkları atari oyunlarını çok özlüyorlardır. Belki günümüzdeki kadar gelişmiş grafikleri, derin hikayeleri, harika müzikleri yoktu atari oyunlarının ama tüm bunlara rağmen oyun severler için yerleri hep farklı olmuştur. Teknoloji ilerledikçe hep içimizde bir yerlerde o eski 2 boyutlu atari oyunlarının özlemini barındırmışızdır. Belliki bazı oyun yapımcıları da biz oyun severler gibi düşünüyorlar. Çünkü Trine çocukluğumuzda oynadığımız o iki boyutlu atari oyunlarını aratmayacak sıcaklıkta, 2009 en iyi serbest yapım ödülünü de kazanmış, böylelikle kalitesini de ispatlamış bir oyun.
Trine masalsı bir havaya sahip. Bu masalsı havada ki en büyük pay da kuşkusuz, olayların bizlere masal anlatırmış gibi anlatılmasında gizli. Amcamız masalı anlatırken araya espriler sıkıştırmayı da ihmal etmiyor.
Oyunda 3 farklı karakteri yönetiyoruz. Hırsız Zoya, Büyücü Amedeus ve Şövalye Pontius. Bu 3 karakterimizin de birbirinden farklı güçleri ve hikayeleri olmasına karşın hepsinin yolu bir yerde kesişiyor, Trine adlı ruhları birleştiren kutsal bir taşın önünde. Uzak bir Krallıkta her şey çok güzel giderken bir gün kral ölür ve ülkede kaos hakim olur, kötülük yükselmeye başlar, fakat çok yakında her şey değişecektir. Tabi ki de bu 3 karakterimiz sayesinde. Zoya hırsızlık yapmak için tapınağa gider ve sandığı açtığında Trine ile karşılaşır. Ardından çapkın büyücümüz olay yerine gelir ve Zoya'yı kurtarmak için o da Trine'a dokunur. Kendisini Kraliyet Ordusuna ispat etmek isteyen, Kraliyet'e sadık bir şövalye olan Pontius'da tapınaktaki hırsızlığı engellemek için tapınağa gelir ve Trine'a dokunur. Trine'nın onları krallığın çok uzak bir köşesine yollamasıyla da bu 3 karakterimizin macerası başlamış olur.
Oyunda 3 karakteri de kontrol ettiğimizi söylemiştik ancak bu aynı anda olmuyor. İstediğimiz an kontrol ettiğimiz karakteri değiştiriyoruz ve böylece her karakterin özelliklerinden yararlanıyoruz. Oyunu tek bir karakterle bitirmemiz imkansız çünkü oyun bizim 3 karakteri de kullanmamızı sağlıyor. Örneğin uzak mesafeli yerlerden karşıya geçebilmek için Zoey'i kullanmak zorundayız, çünkü Zoey ok kullanma yeteneği sayesinde uzak aralıklardan geçebiliyor. Ya da yolumuzdaki sandıkları kaldırmak onları üst üste koymak gibi işleri de Amedeus sayesinde hallediyoruz. Kendisi her ne kadar beceriksiz bir büyücü olsa da böyle ufak tefek işlerin altından kalkabiliyor. Karakterlerimizin farklılıkları bunlarla da sınırlı kalmıyor. Karakterlerimiz arasındaki farkı düşmanlarımızla karşılaştığımızda anlıyoruz. Amedeus'un düşmanlarınıza karşı hiç bir şansı yok onlara zarar veremediği için çok çabuk ölüyor. Zoey düşmanlarınıza ok atarak zarar veriyor ancak onunda okları çok kısa mesafeli ve güçsüz, ayrıca birden fazla düşman karşısında da çok etkisiz kalıyor ve geriye düşmanlarınızla mücadele ederken kullanabileceğiniz sadece bir karakter kalıyor Pontius.
Şuan 20'li yaşlarında olan birçok oyun sever eminim ki çocukluklarında oynadıkları atari oyunlarını çok özlüyorlardır. Belki günümüzdeki kadar gelişmiş grafikleri, derin hikayeleri, harika müzikleri yoktu atari oyunlarının ama tüm bunlara rağmen oyun severler için yerleri hep farklı olmuştur. Teknoloji ilerledikçe hep içimizde bir yerlerde o eski 2 boyutlu atari oyunlarının özlemini barındırmışızdır. Belliki bazı oyun yapımcıları da biz oyun severler gibi düşünüyorlar. Çünkü Trine çocukluğumuzda oynadığımız o iki boyutlu atari oyunlarını aratmayacak sıcaklıkta, 2009 en iyi serbest yapım ödülünü de kazanmış, böylelikle kalitesini de ispatlamış bir oyun.
Trine masalsı bir havaya sahip. Bu masalsı havada ki en büyük pay da kuşkusuz, olayların bizlere masal anlatırmış gibi anlatılmasında gizli. Amcamız masalı anlatırken araya espriler sıkıştırmayı da ihmal etmiyor.
Oyunda 3 farklı karakteri yönetiyoruz. Hırsız Zoya, Büyücü Amedeus ve Şövalye Pontius. Bu 3 karakterimizin de birbirinden farklı güçleri ve hikayeleri olmasına karşın hepsinin yolu bir yerde kesişiyor, Trine adlı ruhları birleştiren kutsal bir taşın önünde. Uzak bir Krallıkta her şey çok güzel giderken bir gün kral ölür ve ülkede kaos hakim olur, kötülük yükselmeye başlar, fakat çok yakında her şey değişecektir. Tabi ki de bu 3 karakterimiz sayesinde. Zoya hırsızlık yapmak için tapınağa gider ve sandığı açtığında Trine ile karşılaşır. Ardından çapkın büyücümüz olay yerine gelir ve Zoya'yı kurtarmak için o da Trine'a dokunur. Kendisini Kraliyet Ordusuna ispat etmek isteyen, Kraliyet'e sadık bir şövalye olan Pontius'da tapınaktaki hırsızlığı engellemek için tapınağa gelir ve Trine'a dokunur. Trine'nın onları krallığın çok uzak bir köşesine yollamasıyla da bu 3 karakterimizin macerası başlamış olur.
Oyunda 3 karakteri de kontrol ettiğimizi söylemiştik ancak bu aynı anda olmuyor. İstediğimiz an kontrol ettiğimiz karakteri değiştiriyoruz ve böylece her karakterin özelliklerinden yararlanıyoruz. Oyunu tek bir karakterle bitirmemiz imkansız çünkü oyun bizim 3 karakteri de kullanmamızı sağlıyor. Örneğin uzak mesafeli yerlerden karşıya geçebilmek için Zoey'i kullanmak zorundayız, çünkü Zoey ok kullanma yeteneği sayesinde uzak aralıklardan geçebiliyor. Ya da yolumuzdaki sandıkları kaldırmak onları üst üste koymak gibi işleri de Amedeus sayesinde hallediyoruz. Kendisi her ne kadar beceriksiz bir büyücü olsa da böyle ufak tefek işlerin altından kalkabiliyor. Karakterlerimizin farklılıkları bunlarla da sınırlı kalmıyor. Karakterlerimiz arasındaki farkı düşmanlarımızla karşılaştığımızda anlıyoruz. Amedeus'un düşmanlarınıza karşı hiç bir şansı yok onlara zarar veremediği için çok çabuk ölüyor. Zoey düşmanlarınıza ok atarak zarar veriyor ancak onunda okları çok kısa mesafeli ve güçsüz, ayrıca birden fazla düşman karşısında da çok etkisiz kalıyor ve geriye düşmanlarınızla mücadele ederken kullanabileceğiniz sadece bir karakter kalıyor Pontius.