Painkiller
İnsanlar değişti, doğa değişti, dünya değişti, galaksimiz değişti, evren değişti. Eh, bu kadar şey değişince oyunlar da değişti. Daha önce FPS oyunları önüne geleni öldür şeklindeydi ama bu büyük değişim sayesinde oyunlara yapay zeka, bulmacalar ve benzer şeyler eklendi. İş böyle olunca da eski oyunlarda bulduğumuz zevki bulamamaya başladık. Eski oyunlara dönüş çabaları olmuyor değil. Geçtiğimiz yıllarda Serious Sam çıktı ve ortalığı kasıp kavurdu. Daha sonra Serious Sam 2 çıktı ve yine büyük ilgi görerek insanların bu tür oyunlara olan açlığını gösterdi. Veee şimdi de Painkiller (Oyunun adı niye Painkiller acaba??).
Oynadığımız karakterin adı Daniel Garner. Daniel ve sevgilisi doğum günü kutlaması için yola çıkıyorlar. Yağmurlu bir gece. Daniel sevgilisinin elini tutuyor, küçücük bir yakınlaşma, derken Daniel'in dikkati dağılıyor ve üzerlerine gelen kamyonu görmeyip kaza yapıyorlar. İkisi de ölüyor. Birden Daniel kendisini devasa bir katedralde buluyor. Önünde de gizemli biri. Bu gizemli kişi Daniel'e bir görev veriyor: Dört büyük generalle beraber bütün zebanileri öldürmek. Karşılığında büyük bir ödül bizi bekliyor. Eh, adamımız da Max Payne gibi, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan adam. Bir de bahsetmeden edemeyeceğim, oyunun kapağına ve giriş ekranına bakarsanız "Painkiller" yazısının altında 'HEAVEN'S GOT A HITMAN' yazıyor.
Oyunu aldık, yükledik ve oyunu açtık. Hemen grafik ayarlarına girin ve sisteminize uygun olarak ayarlayın. Daha sonra ana menüye geri dönerek Sign The Pact seçeneğini seçtik. Karşımıza zorluk derecesi seçme ekranı çıkacak. Daydream modunda Black Tarot kartlarını toplayamıyoruz. Trauma modunu açmak için de 23 Black Tarot kartını toplamanız gerekiyor. Bence Daydream ile başlayıp ilk bölümü oynayın, kontrollere ve oynanışa alışın. Daha sonra Insomnia moduna geçin. Zorluk derecesini seçtikten sonra karşımıza level seçim ekranı gelecek. Buradaki çarkın içindeki sayılar ana bölümler, dıştaki sayılar ise alt bölümler. Sağ alttaki Black Tarot kartına tıklarsanız kartları gösteren ve bunlardan hangilerini kullanacağınızı seçtiğiniz ekrana geleceksiniz. Bu kartlardan daha sonra bahsedeceğim. Bölüme başlamak için de çarkın ortasındaki kırmızı elmasa basmanız yeterli.
Oyuna başladığınızda kendinizi bir mezarlıkta bulacaksınız. Biraz ilerlediğinizde zebaniler çıkmaya başlayacak. Bunları öldürdüğünüzde yeni kapılar açılacak veya checkpointler çıkacaktır. Yeniden yaratıklar çıktığında ise bütün kapılar kapanıyor, ta ki hepsini öldürene kadar. Yukarıdaki pusula etrafınızda yaratıklar varsa size en yakın yaratığı gösterir. Eğer bir yerde Checkpoint varsa onun yerini gösterir. Bu durumlar dışında her zaman yukarıyı gösterir. Böyle durumlarda gidebileceğiniz tek bir yön vardır, oraya ilerleyin.
Gelelim Black Tarot kartlarına. Bu kartlar bölümleri belli koşullarda geçtiğinizde size ödül olarak verilen güçlendiricilerdir. Bu kartları kazandıktan sonra kullanmak için bölüm seçim ekranında sağ alttaki karta tıklayın. Kazandığınız kartları burada göreceksiniz ve bunları tahtaya yerleştirmek için para harcamanız gerekmektedir. Paraları ise oyun içinde çeşitli şeyleri parçalayarak bulabilirsiniz (tabutlar, fıçılar vs). İki tür kart var: Gümüş ve altın. Gümüş kartları üst taraftan 2 adet, altın kartları ise alt taraftan 3 adet yerleştirebilirsiniz. Peki bunlar arasındaki fark ne? Gümüş kartları yerleştirdiğinizde bölüm boyunca etkisini gösterir. Altın kartları ise oyun sırasında siz aktif etmelisiniz ve etkisi kısa bir süre içindir.
Oyunun en çok dikkat çeken ve övülen yönlerinden biri fizik motoru. Havok motorunu kullanan oyun bu güzel fizik motoru sayesinde daha zevkli oluyor. Zebanilere hangi yönden, hangi silahla saldırdığınıza bağlı olarak farklı yönlere, farklı hızlarda fırlıyorlar. Bazı silahlar düşmanlarınızı parçalarken bazıları da size doğru çekiyor. Ya da zebaninin koluna attığınız kazık zebaniyi kolundan duvara mıhlayabiliyor. Ayrıca attığınız kazıklar yerçekimi etkisiyle ilerledikçe aşağı doğru iniyor. Onları gördükçe daha bir keyifleniyorsunuz ve içinize bir güç doğarak zebanileri daha hızlı öldürmeye başlıyorsunuz. Fizik motorunun tek zayıf noktası çevrenize zarar verememeniz, örneğin duvarlarda delik açamıyorsunuz ya da mezar taşlarını parçalayamıyorsunuz.
Oyunun grafikleri tek kelimeyle kusursuz (kusurları vardır, biraz abarttım). Hatta grafikler Far Cry'ın grafiklerini aratmayacak kadar iyi. Zebaniler ve dev Boss’lar çok ayrıntılı hazırlanmış. Karakter animasyonları çok güzel. Işıklandırma ve gölgeler de bayağı iyi. Çevre tasarımları harika olmuş. Kendinizi tarihi binalardaymış gibi hissediyorsunuz. Hissetmek çok önemli, oyunu hissedebildiğiniz an, o oyun güzel demektir. İşte hissetmenizi sağlayan tüm bu özelliklere rağmen öyle çok iyi bir ekran kartı istediği söylenemez. Arkadaşım oyunu MX ekran kartıyla oynayabiliyor. Ama bazı özellikleri kapatmak zorunda kalıyor. Bu yüzden yukarıda grafik ayarlarını değiştirin dedim.
Oyunun sesleri de fena sayılmaz. Ses kartınız ve hoparlörünüz iyiyse seslerden bayağı hoşlanacaksınız. Zebanilerin hangi yönden geldiğini ve sizden yaklaşık olarak ne kadar uzaklıkta olduğunu anlamanız çok kolay. Zebani türlerinin ses tınıları farklı olduğu için size neyin saldırdığını da anında tespit edebilirsiniz. Müzikler de oldukça hoş. Sakin sakin ilerlerken karşınıza düşmanların çıkmasıyla sizi coşturan türden bir rock müziğin çalmaya başlaması çok hoş olmuş. Hatta bu müzikler sizi oyuna ısındıran en önemli etkenlerden biri olacak.
Oyunu çok mu övüyorum acaba diye düşünmeden edemedim ama Painkiller bu övgüleri gerçekten hak ediyor. Övülme sırası atmosferde. Fizik motoru, grafik motoru, sesler birleşince tabii ki ortaya güzel bir atmosfer çıkıyor. Nasıl bir mekandaysanız, kendinizi gerçekten o mekanda gibi hissediyorsunuz. Bir de oyunu karanlıkta oynarsanız oyunun atmosferinden o kadar çok etkileneceksiniz ki, arkadaşlarınıza oyunu oynamaları için yalvaracaksınız. Hiç tereddüt etmeden oyunu alın.
Oyunun kontrolleri çok kolay. Kontroller klasik FPS stilinde. Birkaç fark var, onlar da Tarot kartlarını aktif etme tuşu ve diğer küçücük farklar. Bunlara da alışmanız zaten çok kolay. Ama diğer FPS'lerden farklı olarak düşmanlar karşınıza ikişer ya da üçer kişi çıkmıyor. 10, 15 hatta bazen 20 kişi çıkıyorlar. Düşmanlarınızı seri ve isabetli atışlarla imha etmelisiniz. Bazen patlayan fıçıları kullanarak ya da bomba atarak toplu katliamlar da yapabilirsiniz. Çok düşman olunca çok cephane harcıyorsunuz ve cephane kısa sürede bitiyor tabii ki. Cephane bittiğinde diğer FPS'lerdeki bıçağın ya da levyenin yerini alan Painkiller adlı silahımız var. Bu silahın iki modu var, pain ve killer. Pain modunda silahınızın ucu gemi pervanelerine benzer bir şeye dönüşüyor zebanileri 567 parçaya kadar bölebiliyorsunuz. Killer modunda ise silahınızın ucunu uzaktaki düşmanlarınıza fırlatıyorsunuz.
Biraz da yapay zekadaki küçük pürüzlere değinelim. Zebaniler öleceklerini anladıklarında “bazen” kaçma girişimlerinde bulunsalar da çoğunlukla ölmeyi bekliyorlar. Ayrıca bazı zebaniler dibinize kadar gelip uzun bir süre size bön bön bakıyorlar. Sonra akılları başlarına geliyor ve saldırmaya başlıyorlar. Ara sıra da bazı nesnelere takılıp öyle kalıyorlar, ta ki siz onları öldürene kadar. Bu küçük pürüzler bir patch ile düzeltilmeli.
Küçük hatalar ve eksikleri olsa da bu muhteşem oyunu kaçırmamanızı öneririm. Hatta önermiyorum, kesinlikle kaçırmayın. Oyunun ek paketinin de resmi duyurusu yapıldı. Ek pakete kadar bunu doya doya oynayın.
ÖZELLİKLE TAFSİYEMDİR!!!!
İnsanlar değişti, doğa değişti, dünya değişti, galaksimiz değişti, evren değişti. Eh, bu kadar şey değişince oyunlar da değişti. Daha önce FPS oyunları önüne geleni öldür şeklindeydi ama bu büyük değişim sayesinde oyunlara yapay zeka, bulmacalar ve benzer şeyler eklendi. İş böyle olunca da eski oyunlarda bulduğumuz zevki bulamamaya başladık. Eski oyunlara dönüş çabaları olmuyor değil. Geçtiğimiz yıllarda Serious Sam çıktı ve ortalığı kasıp kavurdu. Daha sonra Serious Sam 2 çıktı ve yine büyük ilgi görerek insanların bu tür oyunlara olan açlığını gösterdi. Veee şimdi de Painkiller (Oyunun adı niye Painkiller acaba??).
Oynadığımız karakterin adı Daniel Garner. Daniel ve sevgilisi doğum günü kutlaması için yola çıkıyorlar. Yağmurlu bir gece. Daniel sevgilisinin elini tutuyor, küçücük bir yakınlaşma, derken Daniel'in dikkati dağılıyor ve üzerlerine gelen kamyonu görmeyip kaza yapıyorlar. İkisi de ölüyor. Birden Daniel kendisini devasa bir katedralde buluyor. Önünde de gizemli biri. Bu gizemli kişi Daniel'e bir görev veriyor: Dört büyük generalle beraber bütün zebanileri öldürmek. Karşılığında büyük bir ödül bizi bekliyor. Eh, adamımız da Max Payne gibi, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan adam. Bir de bahsetmeden edemeyeceğim, oyunun kapağına ve giriş ekranına bakarsanız "Painkiller" yazısının altında 'HEAVEN'S GOT A HITMAN' yazıyor.
Oyunu aldık, yükledik ve oyunu açtık. Hemen grafik ayarlarına girin ve sisteminize uygun olarak ayarlayın. Daha sonra ana menüye geri dönerek Sign The Pact seçeneğini seçtik. Karşımıza zorluk derecesi seçme ekranı çıkacak. Daydream modunda Black Tarot kartlarını toplayamıyoruz. Trauma modunu açmak için de 23 Black Tarot kartını toplamanız gerekiyor. Bence Daydream ile başlayıp ilk bölümü oynayın, kontrollere ve oynanışa alışın. Daha sonra Insomnia moduna geçin. Zorluk derecesini seçtikten sonra karşımıza level seçim ekranı gelecek. Buradaki çarkın içindeki sayılar ana bölümler, dıştaki sayılar ise alt bölümler. Sağ alttaki Black Tarot kartına tıklarsanız kartları gösteren ve bunlardan hangilerini kullanacağınızı seçtiğiniz ekrana geleceksiniz. Bu kartlardan daha sonra bahsedeceğim. Bölüme başlamak için de çarkın ortasındaki kırmızı elmasa basmanız yeterli.
Oyuna başladığınızda kendinizi bir mezarlıkta bulacaksınız. Biraz ilerlediğinizde zebaniler çıkmaya başlayacak. Bunları öldürdüğünüzde yeni kapılar açılacak veya checkpointler çıkacaktır. Yeniden yaratıklar çıktığında ise bütün kapılar kapanıyor, ta ki hepsini öldürene kadar. Yukarıdaki pusula etrafınızda yaratıklar varsa size en yakın yaratığı gösterir. Eğer bir yerde Checkpoint varsa onun yerini gösterir. Bu durumlar dışında her zaman yukarıyı gösterir. Böyle durumlarda gidebileceğiniz tek bir yön vardır, oraya ilerleyin.
Gelelim Black Tarot kartlarına. Bu kartlar bölümleri belli koşullarda geçtiğinizde size ödül olarak verilen güçlendiricilerdir. Bu kartları kazandıktan sonra kullanmak için bölüm seçim ekranında sağ alttaki karta tıklayın. Kazandığınız kartları burada göreceksiniz ve bunları tahtaya yerleştirmek için para harcamanız gerekmektedir. Paraları ise oyun içinde çeşitli şeyleri parçalayarak bulabilirsiniz (tabutlar, fıçılar vs). İki tür kart var: Gümüş ve altın. Gümüş kartları üst taraftan 2 adet, altın kartları ise alt taraftan 3 adet yerleştirebilirsiniz. Peki bunlar arasındaki fark ne? Gümüş kartları yerleştirdiğinizde bölüm boyunca etkisini gösterir. Altın kartları ise oyun sırasında siz aktif etmelisiniz ve etkisi kısa bir süre içindir.
Oyunun en çok dikkat çeken ve övülen yönlerinden biri fizik motoru. Havok motorunu kullanan oyun bu güzel fizik motoru sayesinde daha zevkli oluyor. Zebanilere hangi yönden, hangi silahla saldırdığınıza bağlı olarak farklı yönlere, farklı hızlarda fırlıyorlar. Bazı silahlar düşmanlarınızı parçalarken bazıları da size doğru çekiyor. Ya da zebaninin koluna attığınız kazık zebaniyi kolundan duvara mıhlayabiliyor. Ayrıca attığınız kazıklar yerçekimi etkisiyle ilerledikçe aşağı doğru iniyor. Onları gördükçe daha bir keyifleniyorsunuz ve içinize bir güç doğarak zebanileri daha hızlı öldürmeye başlıyorsunuz. Fizik motorunun tek zayıf noktası çevrenize zarar verememeniz, örneğin duvarlarda delik açamıyorsunuz ya da mezar taşlarını parçalayamıyorsunuz.
Oyunun grafikleri tek kelimeyle kusursuz (kusurları vardır, biraz abarttım). Hatta grafikler Far Cry'ın grafiklerini aratmayacak kadar iyi. Zebaniler ve dev Boss’lar çok ayrıntılı hazırlanmış. Karakter animasyonları çok güzel. Işıklandırma ve gölgeler de bayağı iyi. Çevre tasarımları harika olmuş. Kendinizi tarihi binalardaymış gibi hissediyorsunuz. Hissetmek çok önemli, oyunu hissedebildiğiniz an, o oyun güzel demektir. İşte hissetmenizi sağlayan tüm bu özelliklere rağmen öyle çok iyi bir ekran kartı istediği söylenemez. Arkadaşım oyunu MX ekran kartıyla oynayabiliyor. Ama bazı özellikleri kapatmak zorunda kalıyor. Bu yüzden yukarıda grafik ayarlarını değiştirin dedim.
Oyunun sesleri de fena sayılmaz. Ses kartınız ve hoparlörünüz iyiyse seslerden bayağı hoşlanacaksınız. Zebanilerin hangi yönden geldiğini ve sizden yaklaşık olarak ne kadar uzaklıkta olduğunu anlamanız çok kolay. Zebani türlerinin ses tınıları farklı olduğu için size neyin saldırdığını da anında tespit edebilirsiniz. Müzikler de oldukça hoş. Sakin sakin ilerlerken karşınıza düşmanların çıkmasıyla sizi coşturan türden bir rock müziğin çalmaya başlaması çok hoş olmuş. Hatta bu müzikler sizi oyuna ısındıran en önemli etkenlerden biri olacak.
Oyunu çok mu övüyorum acaba diye düşünmeden edemedim ama Painkiller bu övgüleri gerçekten hak ediyor. Övülme sırası atmosferde. Fizik motoru, grafik motoru, sesler birleşince tabii ki ortaya güzel bir atmosfer çıkıyor. Nasıl bir mekandaysanız, kendinizi gerçekten o mekanda gibi hissediyorsunuz. Bir de oyunu karanlıkta oynarsanız oyunun atmosferinden o kadar çok etkileneceksiniz ki, arkadaşlarınıza oyunu oynamaları için yalvaracaksınız. Hiç tereddüt etmeden oyunu alın.
Oyunun kontrolleri çok kolay. Kontroller klasik FPS stilinde. Birkaç fark var, onlar da Tarot kartlarını aktif etme tuşu ve diğer küçücük farklar. Bunlara da alışmanız zaten çok kolay. Ama diğer FPS'lerden farklı olarak düşmanlar karşınıza ikişer ya da üçer kişi çıkmıyor. 10, 15 hatta bazen 20 kişi çıkıyorlar. Düşmanlarınızı seri ve isabetli atışlarla imha etmelisiniz. Bazen patlayan fıçıları kullanarak ya da bomba atarak toplu katliamlar da yapabilirsiniz. Çok düşman olunca çok cephane harcıyorsunuz ve cephane kısa sürede bitiyor tabii ki. Cephane bittiğinde diğer FPS'lerdeki bıçağın ya da levyenin yerini alan Painkiller adlı silahımız var. Bu silahın iki modu var, pain ve killer. Pain modunda silahınızın ucu gemi pervanelerine benzer bir şeye dönüşüyor zebanileri 567 parçaya kadar bölebiliyorsunuz. Killer modunda ise silahınızın ucunu uzaktaki düşmanlarınıza fırlatıyorsunuz.
Biraz da yapay zekadaki küçük pürüzlere değinelim. Zebaniler öleceklerini anladıklarında “bazen” kaçma girişimlerinde bulunsalar da çoğunlukla ölmeyi bekliyorlar. Ayrıca bazı zebaniler dibinize kadar gelip uzun bir süre size bön bön bakıyorlar. Sonra akılları başlarına geliyor ve saldırmaya başlıyorlar. Ara sıra da bazı nesnelere takılıp öyle kalıyorlar, ta ki siz onları öldürene kadar. Bu küçük pürüzler bir patch ile düzeltilmeli.
Küçük hatalar ve eksikleri olsa da bu muhteşem oyunu kaçırmamanızı öneririm. Hatta önermiyorum, kesinlikle kaçırmayın. Oyunun ek paketinin de resmi duyurusu yapıldı. Ek pakete kadar bunu doya doya oynayın.
ÖZELLİKLE TAFSİYEMDİR!!!!