Küçükken, annemin muhabbet kuşu alma isteğime hiç itiraz etmeden “olur” demesine bir mana verememiştim. Malum anneler eve hayvan girmesinden pek hoşlanmazlar (hele ki dört ayaklılarından, bir gün muhakkak alacağım). Bu garip durum, Zoo Tycoon’u oynadıktan sonra açıklığa kavuşuyor. Şimdi, neden anında bir “evet” cevabı aldığımı anlıyorum, sanırsam annem de bir su aygırına bakmanın ne kadar zor olabileceğini biliyormuş (ya da salona bir havuz yaptırmayı pek göze alamadılar).
Zoo Tycoon, kesinlikle bir Tycoon oyunu, bunu her halinden belli ediyor. Niye böyle söyledim, çünkü oyuna başlar başlamaz grafik yapısının, oynanış tarzının, menüsünün önceki Tycoon oyunlarına ne kadar çok benzediğini fark ediyorsunuz. Tycoon’severler için bu oyuna kolay bir alışma süreci gibi görünse de, durum böyle değil. Sadece eller biraz daha çabuk çalışabilir, hepsi o kadar. Oyun çok çeşitli bir yapıya sahip. Hayvanlar, park sakinleri, görevliler, finans derken işin içinden çıkamayabiliyorsunuz.
Yani bu iş, muhabbet kuşuna kafes alıp, kuşu içine atmaya benzemiyor. Oyun, sizi kafes dizaynından öteye götürüyor. Hayvanların doğal ortamlarında yaşamayı sevdikleri toprak türünden tutun, sevdikleri ağaca, kafeslerinde bulunmasından hoşlanacakları doğal malzemelerden, kafeste bulunması gereken hayvan sayısına kadar. Kafesteki su miktarını biraz fazla mı kaçırdınız? Hayvanlarınızda anında mutsuz ifadeler oluşuyor. Kafesteki erkek hayvanların dişilere göre üstünlüğü mü var (hele ki harem kuran hayvanlarınızda), neşeleri kaçıyor, mutsuzlaşıyorlar. Sadece kendilerine zarar vermekle kalmayıp, onları izleyen ziyaretçilere de bunu yansıtıyorlar (sanırsam aralarında anlaşıp bizi yolmaya çalışıyorlar).
Ziyaretçiler mutsuz hayvanlara bakmaktansa parka gelmemeyi tercih edebilir ya da o hayvanlarınızı es geçip başka kafeslere yönelebilirler. Ne yaptınız ettiniz, hayvanlarınıza olan ilgiyi iyice arttırdınız, bu sefer de kimi hayvanlarınız bu fazla ilgiden rahatsız olup, daha az izlenmeyi (buna röntgenlenmek de denebilir, onların da özel yaşamı var) isteyip size yine surat asabilirler. Hayvanlarınız size sürekli sorun çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama ideal ortamı yaratabilirseniz, işte o zaman da işin sefası başlıyor. Parka giren ziyaretçilerinizden tıkır tıkır paralarını alırken, neşe içindeki hayvanlarınızın koşuşturmasını izliyorsunuz. Hayvanlarınızın da sadece koşmak ve yemek gibi kısıtlı hareketleri yok. Pek çok hareket yapabiliyorlar, koşup, oynayıp, zıplayıp, yemeklerini yiyorlar, kenarda köşede, ortada biraz kestirip, birbirlerini kovalıyorlar. Pek çok hareketleri mevcut. Bununla beraber pek çok da hayvan mevcut. Hatta ve hatta oyununu oynarken eğer küçük bir alan seçmişseniz, bir süre sonra geriye kalan daha da küçük alanınıza “acaba hangi hayvanı buraya yerleştirsem” diye bakakalıyorsunuz.
Hayvanlarınızın animasyonları gayet güzel, hareketleri gayet hoş. Göze batar bir tarafları yok. Grafikler, bir tycoon oyunundan beklenecek derecede, renkler yerli yerinde, gerçi insan bunca zamandan sonra grafiklerde biraz da olsa değişmeyi görmek istiyor. Mat bir ortama can katmaya çalışıyoruz gibi bir hava var. Ortam fazla durgun. Mesela kimi parklarınızın yanında yerleşim birimleri bulunabiliyor ama ortada kimsecikler yok. Sanki o evler park için kurulmuş gibi bir hava var. Hayvanlar bütün gün gösterilerini yapıp, mesai saatinden sonra evlerine mi çekiliyorlar acaba?
Zoo Tycoon, kesinlikle bir Tycoon oyunu, bunu her halinden belli ediyor. Niye böyle söyledim, çünkü oyuna başlar başlamaz grafik yapısının, oynanış tarzının, menüsünün önceki Tycoon oyunlarına ne kadar çok benzediğini fark ediyorsunuz. Tycoon’severler için bu oyuna kolay bir alışma süreci gibi görünse de, durum böyle değil. Sadece eller biraz daha çabuk çalışabilir, hepsi o kadar. Oyun çok çeşitli bir yapıya sahip. Hayvanlar, park sakinleri, görevliler, finans derken işin içinden çıkamayabiliyorsunuz.
Yani bu iş, muhabbet kuşuna kafes alıp, kuşu içine atmaya benzemiyor. Oyun, sizi kafes dizaynından öteye götürüyor. Hayvanların doğal ortamlarında yaşamayı sevdikleri toprak türünden tutun, sevdikleri ağaca, kafeslerinde bulunmasından hoşlanacakları doğal malzemelerden, kafeste bulunması gereken hayvan sayısına kadar. Kafesteki su miktarını biraz fazla mı kaçırdınız? Hayvanlarınızda anında mutsuz ifadeler oluşuyor. Kafesteki erkek hayvanların dişilere göre üstünlüğü mü var (hele ki harem kuran hayvanlarınızda), neşeleri kaçıyor, mutsuzlaşıyorlar. Sadece kendilerine zarar vermekle kalmayıp, onları izleyen ziyaretçilere de bunu yansıtıyorlar (sanırsam aralarında anlaşıp bizi yolmaya çalışıyorlar).
Ziyaretçiler mutsuz hayvanlara bakmaktansa parka gelmemeyi tercih edebilir ya da o hayvanlarınızı es geçip başka kafeslere yönelebilirler. Ne yaptınız ettiniz, hayvanlarınıza olan ilgiyi iyice arttırdınız, bu sefer de kimi hayvanlarınız bu fazla ilgiden rahatsız olup, daha az izlenmeyi (buna röntgenlenmek de denebilir, onların da özel yaşamı var) isteyip size yine surat asabilirler. Hayvanlarınız size sürekli sorun çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama ideal ortamı yaratabilirseniz, işte o zaman da işin sefası başlıyor. Parka giren ziyaretçilerinizden tıkır tıkır paralarını alırken, neşe içindeki hayvanlarınızın koşuşturmasını izliyorsunuz. Hayvanlarınızın da sadece koşmak ve yemek gibi kısıtlı hareketleri yok. Pek çok hareket yapabiliyorlar, koşup, oynayıp, zıplayıp, yemeklerini yiyorlar, kenarda köşede, ortada biraz kestirip, birbirlerini kovalıyorlar. Pek çok hareketleri mevcut. Bununla beraber pek çok da hayvan mevcut. Hatta ve hatta oyununu oynarken eğer küçük bir alan seçmişseniz, bir süre sonra geriye kalan daha da küçük alanınıza “acaba hangi hayvanı buraya yerleştirsem” diye bakakalıyorsunuz.
Hayvanlarınızın animasyonları gayet güzel, hareketleri gayet hoş. Göze batar bir tarafları yok. Grafikler, bir tycoon oyunundan beklenecek derecede, renkler yerli yerinde, gerçi insan bunca zamandan sonra grafiklerde biraz da olsa değişmeyi görmek istiyor. Mat bir ortama can katmaya çalışıyoruz gibi bir hava var. Ortam fazla durgun. Mesela kimi parklarınızın yanında yerleşim birimleri bulunabiliyor ama ortada kimsecikler yok. Sanki o evler park için kurulmuş gibi bir hava var. Hayvanlar bütün gün gösterilerini yapıp, mesai saatinden sonra evlerine mi çekiliyorlar acaba?