google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad); |
Oyunun konusunu anlatmadan önce oyunun adına bakmanız yeterli olacaktır. Atlantis kelimesi her şeyi yeterince açıklıyor. Disney Interactive’in yakın bir zamanda sinema salonlarında gösterilecek olan yeni çizgi filmi Atlantis için yapılmış olan bu oyunda bir Atlantis araştırmacısını canlandırıyoruz. Atlantis’in varolduğuna inanılan yerin kıyılarına gidip, Atlantis’in varolduğu yeri bildiren ipuçlarını toplayıp, bu arada karşımıza çıkan düşmanları da geçmeyi de unutmuyoruz, Atlantis’i bulmak ana görevimizi oluşturuyor.
Oyunu first person kameradan oynuyoruz, ekranda görülen konsolda canımız, cephanemiz ve bize yardımcı olacak bilgiler veren arkadaşlarımızın görüntülerini gösteren minik bir ekranımız var. Bu konsol üzerinden çok fazla kullanışlı olmayan kontrollerimizle ilerliyor, maceradan maceraya atlıyoruz. Oyuna başladığınızda tuşlara alışmak için denemeler yaparken zıplama özürlü olduğunuzu farkediyorsunuz. Bir fil kadar sıçrayamamamız, kaldı ki filler sıçrayamaz, bana bir garip geldi... Maceraya atılan birisi olarak kurbağa gibi olmamız gerekirken...
Kontroller karışık olmadığından kolayca alışıyorsunuz. Bu kontrollerinizle Disney’in kendine özgü çizimleriyle hazırlanmış olan mekanlarda ilerlerken kimi zaman çok güzel çizilmiş objelere rastlarken kimi zaman da es geçilip modellenmiş mekanlara rastlayabiliyorsunuz. Hele ki ellerinizi görememeniz bana daha bir garip geldi. Sanki helikopter kokpitinden dışarı bakarmışsınız gibi bir hava var. Tamam, oyunun araştırmacı bir kısmı var ama bu kısım Myst’daki gibi bir şey değil ki. O taşı alıp bunla birleştir, birleştirdiğin şeyi kafana tak, şimdi git kafanı duvardan duvara vur, bu gibi bir araştırma yapma,k ombinasyon kurma oyunda söz konusu değil.
Basit bulmacaları çözmek için solundaki taşı sağına koy gibi bir yöntemden söz edebilirim. O yüzden aksiyon öğeleri için ellerin ve silahların görülmesi bence gerekirdi. Ekranın alt kısmında bulunan konsol yüzünden ellere pek yer kalmamış ama bu bir bahane olamaz tabi ki. Sanırsam oyunda bir yanlış anlama var, Disney’deki arkadaşlar tamamen bulmaca çözmeye dayalı bir oyun yaptıklarını sanıyorlar veya bizi buna inandırmaya çalışıyorlar, bilemem...
Atmosfer olarak da oyun sizi pek içine çekemiyor. Küçük ekranınızda çıkan arkadaşlarınızın anlattıkları olaya biraz daha kapılmanızı sağlayabiliyor ama yetmiyor. Yüzeysel olarak ilerlediğiniz mekanlarda önünüzdeki düşmanları geçmek tek derdiniz olacak. Ben bulmacaları çözemem diye birşey düşünmeyin, zira ben pek bulmacaya benzer birşeye rastlayamadım. Bu açıdan atmosferin de sönük kaldığını söyleyebiliriz. Gerçi Disney bu konuda gayet güzel çalışmalar yapmıştı, misal Tarzan’da yeşilin iyi bir şekilde kullanıldığı bir orman atmosferi vardı, sanırsam Atlantis için aynı özeni göstermemişler. Atlantis Şehri’nin kayıplığı gibi oyunda da bir atmosfer kayıplığı var. Bu açıdan oyun gerçekçi diyebiliriz :)
Seslere bakacak olursak etrafımızda pek de fazla ses çıkaracak bir şey olmadığından o kadar da dikkatimizi çekecek bir durum yok. Mekanlarda gezerken taş mekandan karlı mekana geçtiğinizde yürüyüş sesinizde meydana gelen değişiklik kulağa hoş geliyor. Aynı şey diğer farklı mekanlarda da meydana geliyor. Kimi bölümlerde rüzgarın uğultusu gibi değişik seslere rastlıyorsunuz, size yardımcı olan arkadaşlarınızın ekrandan gelen sesleri de gayet hoş, bu sayede sesler için orta düzeyde diyebiliriz.