Evet; sistem yenilenir, aile evden kovulur, bilgisayar televizyona bağlanır, ses sonuna kadar açılır ve ışıklar kapatılır. Ne için mi? Tabiki Elder Scrolls 4: Oblivion için.
Hatta bu oyun için fazlası bile yapılır inanın...
Bir kaç senedir devam eden ve her seride gelişen Elder Scrolls, tüm rpgcileri acayip heyecanlandırmış durumda. Tonlarca kişi eve kapanmış, okulu ve işi asmakta. Nereden mi biliyorum? Kendimden tabiki :). Oyunu aldığım gibi telefonumun fişini çektim, odamı kilitledim ve koltuğuma kuruldum. Tabi önümdeki uzun saatler için yanımdan sıvıyı ve kolay ulaşılabilir yerlerde bulundurduğum yiyecekleri ihmal de etmedim. Oyun yüklendikten ve ufak bir grafik ayarlama ekranından sonra (bu can alıcı noktaya daha sonra değineceyim) süper ve LotR tadında bir demoyla karşı karşıya kaldım. Kralımızın ufak konuşmasından sonra, o büyüleyici kuleleriyle Imperial City üzerinde gezinen kamera, tek kelimeyle ağzımı açık bıraktı. Ben bu manzaranın içinde mi oynayacaktım? Tabiki de!
Hemen karakter yaratmaya başladım tabi. Yanlız öyle böyle değil. Normalde karakter sınıfları ve özellikleri çok detaylı olur. Ama ondan daha da detaylı bir menüyü bu sefer dış görünüşe vermişler. Tüm ama tüm yüz kemiği ve kaslarını ayrı ayrı kurcalayabildiğimiz bu menüde yok yok. Beden tenimizi (buna kaşların altı, üstü, dudakların altı, yanları , bilimum bölgeler dahil) , göz rengimizi, saçlarımızı ve yaşımızı (Evet, yaşımıza göre yüzümüz kırışıyor veya bir bebek gibi pürüzsüzleşiyor) ayarladıktan sonra oyuna hemen atılabiliyoruz. Oyun boyunca karakter özellikleri seçmek için tablolar sırası geldiğinde çıkıyor. RPG için güzel bir olgu. Oyundaki akışa hemen kendinizi kaptırıveriyorusunuz. Mesela size Kral burcunuzu soruyor, hemen burç tablosu çıkıyor ve seçmeye koyuluyorsunuz.
Oyuna, yer altında bir hücrede başlıyoruz. Tabi Elder Scrolls'u ilk kez oynayan oyuncular için ufak bir tutorial havasında bu bölüm. Daha çok hikayeyi anlatır cinsten. Hücremizde dolanıp, o muhteşem hdr ve bump mapping efektlerine bakarkene karşı hücreden kara elfin teki bize "Bir imperial (İnsan ırkı) , bir imperial hücresinde ha? Öleceksin!" diye bağırmasa da olmaz hani. Neyse, o arada kral ve bir kaç adamı bizim hücremize doğru geliyor ve aslında bizim hücremizin boş olması gerektiğini, çünkü gizli kaçış yolunun bizim hücremizden geçtiğini tartışıyorlar. Gardiyandan bir fırça yedikten sonra kapıdan uzaklaşıyoruz ve grup içeri dalıyor. O arada kral bizi rüyasında gördüğünü anlatıyor. Yani seçilmiş kişi biziz anlamında, biraz cesaret verici konuşmalar geçiyor. Bu arada kralın yüzüne , konuşma anında yapılan zoom'da değişik bir etki yapmıyor değil. Kralın tüm yüz ifadesini ve hatlarını ince detayına kadar seçebiliyoruz.
Hücremizdeki gizli geçit açıldıktan sonra kralla beraber bir kaç çatışmaya giriyoruz (tabi bu arada tutorial devam ediyor, nasıl ok ve yay kullanacağımızı, düşmanlara nasıl gizlenerek yaklaşacağımız gösteriliyor) ve sonrasında olaylar devam ediyor. Açıkçası oyunun tadını (İlk bölümünde bile) kaçırmak istemiyorum. Çünkü gerçekten kurgu çok güzel ilerliyor. Tadını çıkarmak size kalsın değil mi?
Oyunda Elder Scrolls 3'e göre oynanışta biraz değişiklikler yapılmış. Birincisi, karakterimize artık farklı şekilde zırh ve silah verebiliyoruz. Önümüzde, sahip olduğumuz edevatların bir listesi var. Bunları kullanışlıklarına göre, hasar durumuna göre sıralayabiliyoruz ve üzerine tıklayarak giydiriyoruz. Herhangi bir sürükle bırak aksiyonu yapmıyoruz. Biraz kullanışlıktan uzak olsa da alıştıktan sonra pek sorun yaratmıyor. Tabi yine skill ve level sayfaları da yeni arayüzlere kavuşmuş, bir iki farklılıklar gelmemiş değil. Büyüleri, silahları ve günlüğümüzü görmek için karakter sayfamızda aşağıdaki çubuktan geçiş yapabiliyoruz. Sayfalar, ikonların ufak kayma efektleriyle daha tatlı açılsa da bu ilerleyen zamanlarda beklemesi sıkıcı bir hal alıyor. Yine klasik Elder Scrolls düzeni devam ediyor; şehirler, alışveriş merkezleri, zindanlar, keşfedebileceğiniz egzantrik mekanlar bulunmakta. Yanlız çok ilginç ve güzel bir yenilik var oyunda, artık ata binebiliyoruz, sırf sizin için (hayır tabiki, kendim o zevki tatmak için, haha! :) ) bir tane çaldım, evet; at hırsızı oldum! :). Oyuna ilk başladığımda eski oyun Morrowind'den çok daha fazla etkilendim, anında kendimi role play dünyasının içinde buldum. Tamam, yapmamız gereken bir şeyler var her zaman, fakat artık çevremizde çok daha geniş etkileşime girilcek alanlar var. Canınız mı sıkılıyor, paraya mı ihtiyacınız var? Gladyatör olun gitsin :). Evet, oyunda sıkıldığınız anda role play'e vurmak hala mümkün, hem de fazlasıyla.
Gelelim hem en güzel, hemde en can alıcı noktaya, grafiklere. Atmosferi, gelişen teknolojiyle giderek gerçeğe yaklaşan grafiklerle, bize çok güzel aktarmışlar. Özellikle oyunda kullanılan (iç mekanlarda her yer desem yanlış olmam) bump mapping ve abartılarak kullanılan HDR özelliği, muhteşem grafiklere izin vermiş. Gölgeler de yumuşatma kullanılarak çok daha gerçekçi hale getirilmiş. Ayrıca karakterlerin yüzleri de, yine çok detaylı. Tüm silahlar ve zırhlarda shader bolca kullanılmış. Su efekti de Half Life 2'ye pek yaklaşamasa da gerçeğe yakın. Bump mapping abartıldığı için poligonlar oyunda azaltılmış, dolayısıyla kullanılan bu efektlerin getireceği hantallıktan kurtulmaya çalışılmış ama nafile. Oyun gerçekten ama gerçekten, akıcı çalışmak için çok iyi bir sistem istiyor. Full grafiklerle oynayabilmek her yiğidin harcı değil arkadaşlar.
Oyunu incelediğim sistem P4 3.0 Dual Core, 7800 GT, 512X2 DDR2 533, Raid 0 2xSamsung 7200RPM 80GB, Asus P5ND2 SLI anakarta sahip, fakat ben bile full ayarlara hiç yanaşmadım desem iyidir. Oyunu 800x600'de, dış mekanlarda çok rahat oynadığım söylenemez (ha tabi tüm efektler full, fakat uzaktaki detayları çizme oranlarını düşürmek zorunda kaldım. Gerçekten çok kasıyor. Ama böyle bir sisteme sahipseniz, sakın HDR'dan ve kaplamalardan ödün vermeyin. Ayrıca uzaktaki yer şekillerini de çizdirin, pek birşey kaybetmezsiniz, aksine manzara gerçekten şahane oluyor.). Fakat oyunda saçma birşey gözüme çarptı; HDR efekti açıkken nedense Anti-Alliasing opsiyonunu kullanamıyoruz. Akıcılık konusunda iç mekanlarda çok fazla sorunum olmadı. Size benden tavsiye, bu oyunu rahat oynamak için en az bir 6600GT ye ve P4 3.0 ile 1 GB RAM'e sahip olmanız gerekiyor. Mekanlar arası yükleme süreleri ise eski oyun Morrowind'e göre biraz daha kısalmış, ama hala uzun. Yine de bu kadar çok kaplama ve detay bulunduran bir oyun için normal diyebilirim. Bu arada oyun 4.6 GB yer kaplıyor, duyurulur.
Müziklere ve seslere gelince. Tek kelimeyle ama tek kelimeyle mükemmel. Oyunda müzik türleri; şehir, şehirler arası yollar (bir nevi keşif), zindanlar vb. diye ayrılmış. Ayrı mekanlarda ayrı müzikler çalıyor. Ve müzikler oyunun havasını, ortamı, gerçekten çok iyi yansıtıyor. Sizi anında o havaya sokuveriyor. Efektler de ayni şekilde tartışılmaz. Özellikle oyun EAX destekli bir ses kartı ve hoparlör sisteminde, tamamıyla sizi o dünyaya sokuveriyor. Ormanda sağdan soldan gelen kus sesleri, o sırada çalan müzikler, insanların bağırışları... Bu arada, yayınızı çıkarırken (karakter, yayı sırtında tutuyor) yayı arkadan öne doğru aldığı için önce zırhınıza ve üstünüzdekilere sürünme sesleri arkadan geliyor, sonra öne doğru kayıyor. Bu da beni etkileyen çok ufak ama güzel ayrıntılardan biri.
Sonuç olarak bu yeni oyun, bir çok yenilik, bir çok detay, yeni bir Elder Scrolls' dünyası ve çok ilginç ve oynaması bir o kadar da zevkli yeni bir senaryo getiriyor. Bence beklemeye değdi mi? Evet, hemde fazlasıyla. RPG ve Elder Scrolls hastası arkadaşlar, bu oyunu kesinlikle kaçırmasın derim. Yine alışılmış bir sözle bitirmek istiyorum, bu oyun kesinlikle bir klasik...
Hatta bu oyun için fazlası bile yapılır inanın...
Bir kaç senedir devam eden ve her seride gelişen Elder Scrolls, tüm rpgcileri acayip heyecanlandırmış durumda. Tonlarca kişi eve kapanmış, okulu ve işi asmakta. Nereden mi biliyorum? Kendimden tabiki :). Oyunu aldığım gibi telefonumun fişini çektim, odamı kilitledim ve koltuğuma kuruldum. Tabi önümdeki uzun saatler için yanımdan sıvıyı ve kolay ulaşılabilir yerlerde bulundurduğum yiyecekleri ihmal de etmedim. Oyun yüklendikten ve ufak bir grafik ayarlama ekranından sonra (bu can alıcı noktaya daha sonra değineceyim) süper ve LotR tadında bir demoyla karşı karşıya kaldım. Kralımızın ufak konuşmasından sonra, o büyüleyici kuleleriyle Imperial City üzerinde gezinen kamera, tek kelimeyle ağzımı açık bıraktı. Ben bu manzaranın içinde mi oynayacaktım? Tabiki de!
Hemen karakter yaratmaya başladım tabi. Yanlız öyle böyle değil. Normalde karakter sınıfları ve özellikleri çok detaylı olur. Ama ondan daha da detaylı bir menüyü bu sefer dış görünüşe vermişler. Tüm ama tüm yüz kemiği ve kaslarını ayrı ayrı kurcalayabildiğimiz bu menüde yok yok. Beden tenimizi (buna kaşların altı, üstü, dudakların altı, yanları , bilimum bölgeler dahil) , göz rengimizi, saçlarımızı ve yaşımızı (Evet, yaşımıza göre yüzümüz kırışıyor veya bir bebek gibi pürüzsüzleşiyor) ayarladıktan sonra oyuna hemen atılabiliyoruz. Oyun boyunca karakter özellikleri seçmek için tablolar sırası geldiğinde çıkıyor. RPG için güzel bir olgu. Oyundaki akışa hemen kendinizi kaptırıveriyorusunuz. Mesela size Kral burcunuzu soruyor, hemen burç tablosu çıkıyor ve seçmeye koyuluyorsunuz.
Oyuna, yer altında bir hücrede başlıyoruz. Tabi Elder Scrolls'u ilk kez oynayan oyuncular için ufak bir tutorial havasında bu bölüm. Daha çok hikayeyi anlatır cinsten. Hücremizde dolanıp, o muhteşem hdr ve bump mapping efektlerine bakarkene karşı hücreden kara elfin teki bize "Bir imperial (İnsan ırkı) , bir imperial hücresinde ha? Öleceksin!" diye bağırmasa da olmaz hani. Neyse, o arada kral ve bir kaç adamı bizim hücremize doğru geliyor ve aslında bizim hücremizin boş olması gerektiğini, çünkü gizli kaçış yolunun bizim hücremizden geçtiğini tartışıyorlar. Gardiyandan bir fırça yedikten sonra kapıdan uzaklaşıyoruz ve grup içeri dalıyor. O arada kral bizi rüyasında gördüğünü anlatıyor. Yani seçilmiş kişi biziz anlamında, biraz cesaret verici konuşmalar geçiyor. Bu arada kralın yüzüne , konuşma anında yapılan zoom'da değişik bir etki yapmıyor değil. Kralın tüm yüz ifadesini ve hatlarını ince detayına kadar seçebiliyoruz.
Hücremizdeki gizli geçit açıldıktan sonra kralla beraber bir kaç çatışmaya giriyoruz (tabi bu arada tutorial devam ediyor, nasıl ok ve yay kullanacağımızı, düşmanlara nasıl gizlenerek yaklaşacağımız gösteriliyor) ve sonrasında olaylar devam ediyor. Açıkçası oyunun tadını (İlk bölümünde bile) kaçırmak istemiyorum. Çünkü gerçekten kurgu çok güzel ilerliyor. Tadını çıkarmak size kalsın değil mi?
Oyunda Elder Scrolls 3'e göre oynanışta biraz değişiklikler yapılmış. Birincisi, karakterimize artık farklı şekilde zırh ve silah verebiliyoruz. Önümüzde, sahip olduğumuz edevatların bir listesi var. Bunları kullanışlıklarına göre, hasar durumuna göre sıralayabiliyoruz ve üzerine tıklayarak giydiriyoruz. Herhangi bir sürükle bırak aksiyonu yapmıyoruz. Biraz kullanışlıktan uzak olsa da alıştıktan sonra pek sorun yaratmıyor. Tabi yine skill ve level sayfaları da yeni arayüzlere kavuşmuş, bir iki farklılıklar gelmemiş değil. Büyüleri, silahları ve günlüğümüzü görmek için karakter sayfamızda aşağıdaki çubuktan geçiş yapabiliyoruz. Sayfalar, ikonların ufak kayma efektleriyle daha tatlı açılsa da bu ilerleyen zamanlarda beklemesi sıkıcı bir hal alıyor. Yine klasik Elder Scrolls düzeni devam ediyor; şehirler, alışveriş merkezleri, zindanlar, keşfedebileceğiniz egzantrik mekanlar bulunmakta. Yanlız çok ilginç ve güzel bir yenilik var oyunda, artık ata binebiliyoruz, sırf sizin için (hayır tabiki, kendim o zevki tatmak için, haha! :) ) bir tane çaldım, evet; at hırsızı oldum! :). Oyuna ilk başladığımda eski oyun Morrowind'den çok daha fazla etkilendim, anında kendimi role play dünyasının içinde buldum. Tamam, yapmamız gereken bir şeyler var her zaman, fakat artık çevremizde çok daha geniş etkileşime girilcek alanlar var. Canınız mı sıkılıyor, paraya mı ihtiyacınız var? Gladyatör olun gitsin :). Evet, oyunda sıkıldığınız anda role play'e vurmak hala mümkün, hem de fazlasıyla.
Gelelim hem en güzel, hemde en can alıcı noktaya, grafiklere. Atmosferi, gelişen teknolojiyle giderek gerçeğe yaklaşan grafiklerle, bize çok güzel aktarmışlar. Özellikle oyunda kullanılan (iç mekanlarda her yer desem yanlış olmam) bump mapping ve abartılarak kullanılan HDR özelliği, muhteşem grafiklere izin vermiş. Gölgeler de yumuşatma kullanılarak çok daha gerçekçi hale getirilmiş. Ayrıca karakterlerin yüzleri de, yine çok detaylı. Tüm silahlar ve zırhlarda shader bolca kullanılmış. Su efekti de Half Life 2'ye pek yaklaşamasa da gerçeğe yakın. Bump mapping abartıldığı için poligonlar oyunda azaltılmış, dolayısıyla kullanılan bu efektlerin getireceği hantallıktan kurtulmaya çalışılmış ama nafile. Oyun gerçekten ama gerçekten, akıcı çalışmak için çok iyi bir sistem istiyor. Full grafiklerle oynayabilmek her yiğidin harcı değil arkadaşlar.
Oyunu incelediğim sistem P4 3.0 Dual Core, 7800 GT, 512X2 DDR2 533, Raid 0 2xSamsung 7200RPM 80GB, Asus P5ND2 SLI anakarta sahip, fakat ben bile full ayarlara hiç yanaşmadım desem iyidir. Oyunu 800x600'de, dış mekanlarda çok rahat oynadığım söylenemez (ha tabi tüm efektler full, fakat uzaktaki detayları çizme oranlarını düşürmek zorunda kaldım. Gerçekten çok kasıyor. Ama böyle bir sisteme sahipseniz, sakın HDR'dan ve kaplamalardan ödün vermeyin. Ayrıca uzaktaki yer şekillerini de çizdirin, pek birşey kaybetmezsiniz, aksine manzara gerçekten şahane oluyor.). Fakat oyunda saçma birşey gözüme çarptı; HDR efekti açıkken nedense Anti-Alliasing opsiyonunu kullanamıyoruz. Akıcılık konusunda iç mekanlarda çok fazla sorunum olmadı. Size benden tavsiye, bu oyunu rahat oynamak için en az bir 6600GT ye ve P4 3.0 ile 1 GB RAM'e sahip olmanız gerekiyor. Mekanlar arası yükleme süreleri ise eski oyun Morrowind'e göre biraz daha kısalmış, ama hala uzun. Yine de bu kadar çok kaplama ve detay bulunduran bir oyun için normal diyebilirim. Bu arada oyun 4.6 GB yer kaplıyor, duyurulur.
Müziklere ve seslere gelince. Tek kelimeyle ama tek kelimeyle mükemmel. Oyunda müzik türleri; şehir, şehirler arası yollar (bir nevi keşif), zindanlar vb. diye ayrılmış. Ayrı mekanlarda ayrı müzikler çalıyor. Ve müzikler oyunun havasını, ortamı, gerçekten çok iyi yansıtıyor. Sizi anında o havaya sokuveriyor. Efektler de ayni şekilde tartışılmaz. Özellikle oyun EAX destekli bir ses kartı ve hoparlör sisteminde, tamamıyla sizi o dünyaya sokuveriyor. Ormanda sağdan soldan gelen kus sesleri, o sırada çalan müzikler, insanların bağırışları... Bu arada, yayınızı çıkarırken (karakter, yayı sırtında tutuyor) yayı arkadan öne doğru aldığı için önce zırhınıza ve üstünüzdekilere sürünme sesleri arkadan geliyor, sonra öne doğru kayıyor. Bu da beni etkileyen çok ufak ama güzel ayrıntılardan biri.
Sonuç olarak bu yeni oyun, bir çok yenilik, bir çok detay, yeni bir Elder Scrolls' dünyası ve çok ilginç ve oynaması bir o kadar da zevkli yeni bir senaryo getiriyor. Bence beklemeye değdi mi? Evet, hemde fazlasıyla. RPG ve Elder Scrolls hastası arkadaşlar, bu oyunu kesinlikle kaçırmasın derim. Yine alışılmış bir sözle bitirmek istiyorum, bu oyun kesinlikle bir klasik...