ram
Stoker, 1897'de kaleme aldığından günümüze türlü şekillerde karşımıza
çıkan Dracula, oyun dünyasında da birçok oyuna esin kaynağı oldu.
Yıllardır emdiği kanlara rağmen, etini, sütünü ve yününü oyun ve film yapımcılarına bırakmış Dracula'yı bir adventure oyunu olarak tekrar
karşımızda görmek, "yine mi hüsran ?" sorusunu mutlak ki getirdi
akıllara. Amma velâkin yapımcı koltuğunda Voyage, Nostradamus,
Cleopatra gibi oyunlarla özel bir kitle edinmiş Kheops Studio nun
olması umudumuzu yeşertmeye yetti. Daha önce dreamcatcher tarafından
çıkarılan, iki vasat sayılabilinecek oyundan sonra Kheops Studio'ya
emanet edilen serinin üçüncü versiyonu Dracula 3: The Path of the
Dragon bakalım kont dracula hazretlerine yaraşır bir oyun haline gelmiş
mi?
Ejderin yolunda Bruce Leenin uzağında
Senaryo
açısından Bram Stoker'ın eserinin tamamlayıcı niteliğindeki ilk iki
oyundan sonra, bu sefer olaya dışarıdan, bir rahibin gözünden
bakıyoruz. Oyundaki baş karakter peder Arno Moriani Vatikan tarafından,
Transilvanya'da hayatını kaybetmiş Doktor Martha Calugaru'nun azize
mertebesine yükseltilip, yükseltilmemesiyle ilgili araştırma yapıp,
rapor sunması amacıyla Transilvanya'ya gönderilir. Martha Calugarul'un
Mezarında dua eden yerli halk, duaların kabul olduğundan ve hastaların
iyileştiğinden bahsetmekte, kilisede Martha'yı azize ilan ederek olaya
dinsel bir kulp bulma amacındadır. Arno Moriani Transilvanya'da yaptığı
çalışmalarında her yolun Dracula'ya çıkmasıyla, kilise pedere yeni bir görev vererek, bu hurafeyi açığa çıkarmasını ve insanları tekrar
dine yönlendirmesini ister. Ve bu şekilde pederin Türkiye'yi de içine
alan ejderin yolu üzerindeki macerası başlamış olur.
Anlayacağınız üzere oyunumuz canavarlar, vampirler ve fantastik masallar üzerine kurulmuş bir oyun değil. Yaşamış karakterleri referans veren, gerçek araştırmalar ve
tarihin üzerine, anlatılan dracula hikâyelerini serpiştiren bir oyun.
1. dünya savaşından, Osmanlı-Romanya-Macar ilişkilerine, Gizli
topluluklardan, Vlad Tepeş'in hayatına kadar birçok gerçek tarihi
olgular ve anlatılan hikâyelerle, yazılan romanların bir sentezini
görebiliyorsunuz oyunda. Şunu da eklemeden geçmeyeyim, oyunun çok(hatta
çok) büyük bir kısmında hiç bir vampire rastlamayacaksınız. Çoğu kimse
bunun oyun için bir eksi olduğunu düşünse ve daha çok kan, vampir
beklese de bence oyunu iyi kılan en önemli tarafı.
Piyasada
birçok eleştirel oyuna rastlamak mümkün. Savaş oyunlarındaki politik
göndermeler ve RPG'lerdeki dini göndermeler vs. Bu göndermeler,
eleştiriler genelde metaforlar kullanılarak ya da gizlenerek
yapılmakta. Yani cesurca yapılan eleştirilere rastlamak zor. Mesela 5-6
ay önce piyasaya çıkan ancak hala Türkiye'de dağıtıcı bulamayan Türk
yapımı Culpa İnnata'da kapitalist düzene karşı yerinde, direkt
göndermelere rastlamıştık. Oyunumuz Dracula'da da iki yönlü yani hem
cesurca, hem de alt mesaj olarak sağlam eleştirilere rastlıyoruz.
Özellikle tabu olmuş din ve politika konusunda çok güzel göndermeleri
ve eleştirileri olduğunu göreceksiniz oynarsanız eğer.
Oyunumuza
1920'lerin Transilvanya'sında geçiyor. Yani tüm 1. dünya savaşına
katılan ülkelerde olduğu gibi Romanya'da da yaraların sarılmaya
çalışıldığı bir dönem. Transilvanya'da bu savaştan oldukça etkilenmiş
bir bölge olarak karşımıza çıkıyor. Yıkık dökük binalar, boşaltılmış
savaş bölgeleri ve insanların psikolojileri bunu oldukça iyi gözler
önüne seriyor. Savaştan çıkan bir ülkenin-şehrin atmosferi oldukça iyi
yansıtılmış olsa da bunun getirisi olan oldukça boş, oldukça yalnız
şehir açıkçası biraz sıkıcı bir atmosfer yaratıyor. Transilvanya
dışında Türkiye ve Bulgaristan'da uğranılan yerler arasında. Çok ipucu
vermek istemiyorum ama Türkiye bölümü ile ilgili çok bir şey beklemeyin.
Kazıkla, sarımsakla olmaz bu işler bulmaca çözmek gerek
Oyunumuz klasik First-Person Adventure'ın tipik bir örneği. Artı olarak Kheops Studio nun önceki oyunlarında da gördüğümüz acımasız puzzle ları ekleyin. Acımasız kelimesini puzzlelar için mecazi anlamda kullanmış olsam da, yapımcıların için kullanmamın hiçbir mecazi tarafını görmüyorum. Bir oyunda puzzle ların zor olması onu kötü bir oyun yapmaz elbette ancak oyuncu profilini daraltması yani antrenmansız oyuncuya şans tanımaması ya da tam çözüme mahkûm bırakması bana göre eksi bir puandır. Gerçi elinizdeki dokümanlar ve peder Arno'nun günlüğü size ipuçları verse de yeterli olduğunu söylemek zor. Bu oyunun kötü olduğu anlamına gelmediği gibi puzzle'ların da kötü oldu anlamına gelmesin. Bir-iki tane saçma puzzle dışında kalanların oldukça yaratıcı ve zekâ işi olduğunu söyleyebiliriz. Ama dediğim gibi çözmesi oldukça zor.
Oyunun inventory kısmı yani eşyaların, dokümanların toplandığı bölümü açıkçası çok kullanışlı değil. Mesela elinize aldığınız bir eşyayı sağ tıklayıp inventory'e bıraktığınızda eşya direkt o bölümde sıralanmıyor, önce üst taraftaki bir kutucuğa yerleşiyor ve siz onu oradan eski yerine koymadıkça da oradan ayrılmıyor ve daha sonra aldığınız eşyalar da o kutuda üst üste biniyor. Aslında bu sistem neredeyse tüm Kheops Studio oyunlarında gördüğümüz bir sistem. Önceki oyunlarda elimize çok fazla eşya aldığımız için, hem aldığımız eşyanın nerede olduğunu kolay bulabilmek, hem de elinizdeki son eşyayı çabucak çıkarabilmek için bu eklenti faydalı oluyordu. Ancak Dracula 3'de ne elinize çok eşya alıyorsunuz nede eşyaları birleştirebiliyorsunuz Bu sebeple de bu sistem oyunu yavaşlatmaktan başka bir işe yaramıyor. Eşyanın zıddına oyunda birçok doküman var. Ancak benzer dokümanları yan yana dizebileceğiniz daha doğrusu düzenli bir şekilde dokümanlarınızı dosyalayacağınız bir sistem maalesef yok. Sadece alfabetik düzene göre ya da aldığınız mekâna göre sıralayabiliyorsunuz. En azından dokümanları print etmek için bir araç koysalarmış, biz çıktı alıp dosyalardık.
Kana kan susadım, Voyvoda'mı arıyorum
Görsel
bir cümbüşten bahsetmek zor ancak bir Adventure oyunu için vasatın
üzerinde grafiklere sahip Dracula 3. Özellikle dış mekânlar hiç göz
tadımızı bozmasa da, karakter modellemeleri(her karakter değil)
sırıtabiliyor. Kapkaranlık mekânlara eklenmiş gren efekti de mantık
dışı olsa da bence günü kurtarır. Oyunun müzikleri hiç kulağı yormuyor,
yerine göre yükselip alçalıyor ve atmosferi tamamlıyor. Oyunun
kontrolleri de klasik adventure tarzında,360 derece dönebilme yetisine
sahipsiniz.
Sonuç olarak elimizde eleştirel yönüyle fark
yaratan, adventure oyuncularını hoşnut edebilecek ama tecrübesizleri
puzzleları ile çileden çıkarabilecek bir oyun var. Eğer kan, vampir,
vahşet falan bekliyor ve Adventurelara mesafeli kalıyorsanız uzak
durun ama tecrübeli bir Adventure oyuncusu iseniz ve eleştirel tarzda
yapıtları beğeniyorsanız tam size göre. Kheops oyunlarını beğenenler
zaten kaçırmasın.
Stoker, 1897'de kaleme aldığından günümüze türlü şekillerde karşımıza
çıkan Dracula, oyun dünyasında da birçok oyuna esin kaynağı oldu.
Yıllardır emdiği kanlara rağmen, etini, sütünü ve yününü oyun ve film yapımcılarına bırakmış Dracula'yı bir adventure oyunu olarak tekrar
karşımızda görmek, "yine mi hüsran ?" sorusunu mutlak ki getirdi
akıllara. Amma velâkin yapımcı koltuğunda Voyage, Nostradamus,
Cleopatra gibi oyunlarla özel bir kitle edinmiş Kheops Studio nun
olması umudumuzu yeşertmeye yetti. Daha önce dreamcatcher tarafından
çıkarılan, iki vasat sayılabilinecek oyundan sonra Kheops Studio'ya
emanet edilen serinin üçüncü versiyonu Dracula 3: The Path of the
Dragon bakalım kont dracula hazretlerine yaraşır bir oyun haline gelmiş
mi?
Ejderin yolunda Bruce Leenin uzağında
Senaryo
açısından Bram Stoker'ın eserinin tamamlayıcı niteliğindeki ilk iki
oyundan sonra, bu sefer olaya dışarıdan, bir rahibin gözünden
bakıyoruz. Oyundaki baş karakter peder Arno Moriani Vatikan tarafından,
Transilvanya'da hayatını kaybetmiş Doktor Martha Calugaru'nun azize
mertebesine yükseltilip, yükseltilmemesiyle ilgili araştırma yapıp,
rapor sunması amacıyla Transilvanya'ya gönderilir. Martha Calugarul'un
Mezarında dua eden yerli halk, duaların kabul olduğundan ve hastaların
iyileştiğinden bahsetmekte, kilisede Martha'yı azize ilan ederek olaya
dinsel bir kulp bulma amacındadır. Arno Moriani Transilvanya'da yaptığı
çalışmalarında her yolun Dracula'ya çıkmasıyla, kilise pedere yeni bir görev vererek, bu hurafeyi açığa çıkarmasını ve insanları tekrar
dine yönlendirmesini ister. Ve bu şekilde pederin Türkiye'yi de içine
alan ejderin yolu üzerindeki macerası başlamış olur.
Anlayacağınız üzere oyunumuz canavarlar, vampirler ve fantastik masallar üzerine kurulmuş bir oyun değil. Yaşamış karakterleri referans veren, gerçek araştırmalar ve
tarihin üzerine, anlatılan dracula hikâyelerini serpiştiren bir oyun.
1. dünya savaşından, Osmanlı-Romanya-Macar ilişkilerine, Gizli
topluluklardan, Vlad Tepeş'in hayatına kadar birçok gerçek tarihi
olgular ve anlatılan hikâyelerle, yazılan romanların bir sentezini
görebiliyorsunuz oyunda. Şunu da eklemeden geçmeyeyim, oyunun çok(hatta
çok) büyük bir kısmında hiç bir vampire rastlamayacaksınız. Çoğu kimse
bunun oyun için bir eksi olduğunu düşünse ve daha çok kan, vampir
beklese de bence oyunu iyi kılan en önemli tarafı.
Piyasada
birçok eleştirel oyuna rastlamak mümkün. Savaş oyunlarındaki politik
göndermeler ve RPG'lerdeki dini göndermeler vs. Bu göndermeler,
eleştiriler genelde metaforlar kullanılarak ya da gizlenerek
yapılmakta. Yani cesurca yapılan eleştirilere rastlamak zor. Mesela 5-6
ay önce piyasaya çıkan ancak hala Türkiye'de dağıtıcı bulamayan Türk
yapımı Culpa İnnata'da kapitalist düzene karşı yerinde, direkt
göndermelere rastlamıştık. Oyunumuz Dracula'da da iki yönlü yani hem
cesurca, hem de alt mesaj olarak sağlam eleştirilere rastlıyoruz.
Özellikle tabu olmuş din ve politika konusunda çok güzel göndermeleri
ve eleştirileri olduğunu göreceksiniz oynarsanız eğer.
Oyunumuza
1920'lerin Transilvanya'sında geçiyor. Yani tüm 1. dünya savaşına
katılan ülkelerde olduğu gibi Romanya'da da yaraların sarılmaya
çalışıldığı bir dönem. Transilvanya'da bu savaştan oldukça etkilenmiş
bir bölge olarak karşımıza çıkıyor. Yıkık dökük binalar, boşaltılmış
savaş bölgeleri ve insanların psikolojileri bunu oldukça iyi gözler
önüne seriyor. Savaştan çıkan bir ülkenin-şehrin atmosferi oldukça iyi
yansıtılmış olsa da bunun getirisi olan oldukça boş, oldukça yalnız
şehir açıkçası biraz sıkıcı bir atmosfer yaratıyor. Transilvanya
dışında Türkiye ve Bulgaristan'da uğranılan yerler arasında. Çok ipucu
vermek istemiyorum ama Türkiye bölümü ile ilgili çok bir şey beklemeyin.
Kazıkla, sarımsakla olmaz bu işler bulmaca çözmek gerek
Oyunumuz klasik First-Person Adventure'ın tipik bir örneği. Artı olarak Kheops Studio nun önceki oyunlarında da gördüğümüz acımasız puzzle ları ekleyin. Acımasız kelimesini puzzlelar için mecazi anlamda kullanmış olsam da, yapımcıların için kullanmamın hiçbir mecazi tarafını görmüyorum. Bir oyunda puzzle ların zor olması onu kötü bir oyun yapmaz elbette ancak oyuncu profilini daraltması yani antrenmansız oyuncuya şans tanımaması ya da tam çözüme mahkûm bırakması bana göre eksi bir puandır. Gerçi elinizdeki dokümanlar ve peder Arno'nun günlüğü size ipuçları verse de yeterli olduğunu söylemek zor. Bu oyunun kötü olduğu anlamına gelmediği gibi puzzle'ların da kötü oldu anlamına gelmesin. Bir-iki tane saçma puzzle dışında kalanların oldukça yaratıcı ve zekâ işi olduğunu söyleyebiliriz. Ama dediğim gibi çözmesi oldukça zor.
Oyunun inventory kısmı yani eşyaların, dokümanların toplandığı bölümü açıkçası çok kullanışlı değil. Mesela elinize aldığınız bir eşyayı sağ tıklayıp inventory'e bıraktığınızda eşya direkt o bölümde sıralanmıyor, önce üst taraftaki bir kutucuğa yerleşiyor ve siz onu oradan eski yerine koymadıkça da oradan ayrılmıyor ve daha sonra aldığınız eşyalar da o kutuda üst üste biniyor. Aslında bu sistem neredeyse tüm Kheops Studio oyunlarında gördüğümüz bir sistem. Önceki oyunlarda elimize çok fazla eşya aldığımız için, hem aldığımız eşyanın nerede olduğunu kolay bulabilmek, hem de elinizdeki son eşyayı çabucak çıkarabilmek için bu eklenti faydalı oluyordu. Ancak Dracula 3'de ne elinize çok eşya alıyorsunuz nede eşyaları birleştirebiliyorsunuz Bu sebeple de bu sistem oyunu yavaşlatmaktan başka bir işe yaramıyor. Eşyanın zıddına oyunda birçok doküman var. Ancak benzer dokümanları yan yana dizebileceğiniz daha doğrusu düzenli bir şekilde dokümanlarınızı dosyalayacağınız bir sistem maalesef yok. Sadece alfabetik düzene göre ya da aldığınız mekâna göre sıralayabiliyorsunuz. En azından dokümanları print etmek için bir araç koysalarmış, biz çıktı alıp dosyalardık.
Kana kan susadım, Voyvoda'mı arıyorum
Görsel
bir cümbüşten bahsetmek zor ancak bir Adventure oyunu için vasatın
üzerinde grafiklere sahip Dracula 3. Özellikle dış mekânlar hiç göz
tadımızı bozmasa da, karakter modellemeleri(her karakter değil)
sırıtabiliyor. Kapkaranlık mekânlara eklenmiş gren efekti de mantık
dışı olsa da bence günü kurtarır. Oyunun müzikleri hiç kulağı yormuyor,
yerine göre yükselip alçalıyor ve atmosferi tamamlıyor. Oyunun
kontrolleri de klasik adventure tarzında,360 derece dönebilme yetisine
sahipsiniz.
Sonuç olarak elimizde eleştirel yönüyle fark
yaratan, adventure oyuncularını hoşnut edebilecek ama tecrübesizleri
puzzleları ile çileden çıkarabilecek bir oyun var. Eğer kan, vampir,
vahşet falan bekliyor ve Adventurelara mesafeli kalıyorsanız uzak
durun ama tecrübeli bir Adventure oyuncusu iseniz ve eleştirel tarzda
yapıtları beğeniyorsanız tam size göre. Kheops oyunlarını beğenenler
zaten kaçırmasın.