Dünya Savaşın İçinde
all
of Duty serisinin neredeyse tüm oyunları oyuncular üzerinde büyük bir
etki yapmayı başarmışlardır. İlk oyunu çıktığında başından saatlerce
kalkamadığımı hatırlarım. Tek kişilik bölümler bittiğinde asıl eğlence
başlıyordu; Çoklu oyuncu haritaları bizi ekranın önüne hapsetmeyi
başarmıştı. Hatta ilk ve ikinci oyunların haritalarını oynamaya devam
eden azımsanamayacak bir oyuncu kitlesi mevcut. Dördüncü oyunda
günümüzün çatışmalarının ele alınacağı duyulduğunda oyun hakkında
birçok soru işareti ve oyunun kötü olacağı endişesi ortaya çıktı. Ama
Infinity Ward'ın yaptığı Modern Warfare, bütün endişelerimizi asılsız
çıkardı. Harika bir atmosfer ve hikayeye sahip olmasının yanında çoklu
oyuncu modunda kendi türünde bir devrim yarattı ve bizi günler boyunca
kendine bağladı. Beşinci oyunda tekrar 2. Dünya Savaşı'na dönüleceği
duyuruldu ve bu sefer de yapımcı ise Treyach olarak belirtildi. Dürüst
olmak gerekirse önceleri hiç umutlu değildik ama Call of Duty bizi
tekrar yanılttı.
Açıkçası ilk bölümlerde Medal of Honor oynuyor
gibi hissettim ve Call of Duty'nin kendini ne zaman göstereceğini
bekledim. Bölümler ilerledikçe World at War, o atmosferi yakalamayı
başardı. Tabi Medal of Honor'u da severim ama Call of Duty her zaman
değişik bir havaya sahip olmuştur.
Almanlar yetmedi sıra Japonlarda
Japonlar
tarafından esir alınmış halde bir Japon adasında başlıyoruz. İlk
sahnede işkence sırasında bir arkadaşımız öldürülüyor ve sıra bize
geldiği anda bizim tarafımızdaki askerler gelip çevredeki Japonları
öldürüyor. Elimize bir silah verilmesiyle oradan uzaklaşma amacıyla
adanın bir başka köşesine doğru maceraya atılıyoruz. Hikaye sırasında
gelenek bozulmuyor ve iki ayrı askerin başından geçenlere onların
gözünden tanık oluyoruz. Amerika tarafında Japonlara karşı ve Sovyet
tarafında Almanlara karşı savaşıyoruz. Japonlara karşı oynarken
umduğumun aksine çok değişik ve etkileyici sahnelerle karşılaştım.
Japonların kurduğu tuzaklar ve kullandıkları yöntemler beni yeri
geldikçe fazlasıyla zorlamaya yetti. Açıkçası oyuna başladığımda
gerçekten kötü bir oyunla karşılaştığımı düşündüm ama oynamaya devam
ettikçe oyun beni içine çekmeye başladı ve ilk başta edindiğim kötü
izlenimi silmeyi başardı. Bölümlerdeki çeşitliliğin çok fazla olduğunu
belirtmem gerekir. Kendimi çok değişik bölümleri oynarken buldum ve
oynarken her bölümün farklı bir havası ve oynanışı olduğunu fark ettim.
Atmosfer de başta beni etkilemeyi başaramadı ama o da bölümler
ilerledikçe öyle bir değişiklik gösterdi ki sonunda belki de II. Dünya
Savaşı oyunları arasındaki en derin atmosferle karşılaştığımı fark
ettirdi. Bazı sahneler çok güzel bir şekilde oyuna yerleştirilmiş.
Bilincimiz yanımıza geldiğinde ölü bulduğumuz arkadaşlarımız ya da
durduk yere yapılan baskınlarda yaşananlar gerçekten çok iyi
düşünülmüş. Tabi atmosferi yerle bir eden durumlar da yok değil.
Örneğin yanlışlıkla dipçikle öldürdüğümüz arkadaşımızın yerine yenisi
birkaç metre arkadan devam ediyor ve öldürmemiz ardından da kimse bize
tepki göstermiyor. Tabi bazı durumlarda tepki alabiliyoruz ama eski
Call of Duty'lerde bir arkadaşımızı öldürmemiz durumunda son kayıt
noktasına geri sarıyordu ve o sırada ekranda "Sen bir hainsin!" yazısı
çıkıyordu.
Oyuna başlarken karşılaştığımız sahnede arkadaşımız işkence görüyor
Bunların
ötesinde ara sıra karşıma çıkan görünmez duvarlar ise bütün
planlarımızı yıkmaya yetiyor. Yanda duran mitralyöze bir görünmez duvar
yüzünden geçememe ya da siper almak için bir yere koşarken çat diye
karşıma görünmez duvar çıkması fazlasıyla sinirimi bozmaya yetti ama
oyunun akıcılığına kaptırdıkça bu hataları önemsemez oldum. Çevresel
unsurlar ise fazlasıyla gerçekçi olmuş örneğin Japonya çevresinde geçen
görevlerde çeşitli tapınaklar ya da Japonların yer altına kurduğu
pusular ve Rus olarak oynadığımız bölümlerde çevrede votka şişeleri
görmemiz, görevler için bazı yerleri bombalarken oraların
parçalandığını izlemek ayrı bir keyif haline geldi. Japonya'da daha çok
yeşilliklerin arasında dolaşırken Avrupa üzerinde geçen bölümlerde
kasvetli ve ağır bir hava ile karşılaşıyoruz. Japonların deli gibi
üzerimize süngüyle koşmaları ya da alman kurtlarının boynumuzu
parçalamak için üzerimize koşması bazen aşırı derecede ürpertebiliyor.
En zor seviyede oynarken iki alman kurdu yüzünden aynı yeri beş altı
defa tekrarladım. Köpekler üzerimize atladığında çok kısıtlı bir zaman
aralığında "v" tuşuna basarsak kurdu üzerimizden atmayı başarıyoruz.
Genel Oynanış
Modern Warfare'de üzerimize gelen el
bombalarını geriye yollama yeteneğimiz burada da korunmuş durumda.
Başta bombalardan kaçarken sonraları onları geri yollama çabasına
girdim. Ayrıca bombalar belirli bir süre sonra patladığından onların
üzerine koşmak gereksiz bir çaba olabiliyor o yüzden durduğunuz noktaya
bomba düşerse kaçmak yerine onu geri fırlatmayı tercih edin. Tabi bazı
bölümlerde üstünüze gelen dört beş bomba görürseniz hemen oradan
kaçarak uzaklaşın. Amerikan askeriyken dörder adet el bombasıyla sis
bombası taşırken Rus askeriyken sis bombaları yerine molotov kokteyli
taşıyoruz. Sis bombaları bölümler ilerledikçe önem kazandığından onları
gereksiz yere kullanmamaya çalışın. Bazı bölümlerde "flamethrower" yani
ateş püskürtücü silah elimize geçiyor ve o noktada asıl eğlence
başlıyor. Düşman sığınaklarını ateşe verirken ya da üzerimize koşan
Japon askerlerini tutuşturmak ya da eğlencesine çevredeki objeleri
yakmak eğlenceli oluyor. Ama yağmur yağıyorsa yaktıklarımız hemen
sönebiliyor. Eğer düşmanda flamethrower var ise tek vuruş ile
kendisiyle çevresindekileri patlatabiliyoruz. Kurulabilir ağır
makineliler düşman akınlarını püskürtmekte fazlasıyla işe yarıyor. Sık
sık kendinizi yakın çatışmada bulacağınızdan elinizi yakın saldırı
tuşundan ayırmayın derim. Oyunda genellikle cephane sıkıntısı
çekilmiyor ve Call of Duty 2'den beri kullanılan sağlık sistemi var
yani aralanınca birkaç saniye saklanarak isabet almazsak sağlığımız
yerine geliyor. Zaten oyunda orta yerden milleti tarama gibi bir
lüksümüz yok, siper almazsak açık hedef oluyoruz. Tabi en kolay
seviyede bu yapılabilir ama yapay zekada genel bir eksiklik olduğu
açık, düşman zaman zaman ne yapacağını şaşırabiliyor hadi onu geçtim
takım arkadaşlarımız da diplerindeki askeri fark etmekten aciz
olabiliyorlar. Yapay zekanın açığı da bol bol el bombasıyla kapatılmaya
çalışılmış. Tanklı bölümde de aynı durum geçerli; Tank isabet almadıkça
kendini onarıyor.
Kendini Wookie sanan Japon savaşçısı bize süngüsünü geçirirken.
Yeri
geldiğinde fazlasıyla zorlaşabilen oynanış aynı yeri defalarca tekrar
ettirebiliyor. Demin söylediğim gibi üzerime gelen bomba yığınları ya
da fark edilemeye bir noktaya saklanmış olan düşmanlar sinir bozmakta
çok yetenekliler. Hele ki alman kurtları üzerime atlayıp boynumu
parçalamaktan büyük bir zevk alıyorlar. Üzerime süngüleri ile koşan
Japon savaşçılarını unutmamak lazım. Defalarca üzerime yediğim
süngülere fazlasıyla alıştım. Üç dört düşmanın arasına dalıp hepsini de
bıçak darbeleriyle yıktığım anlar da oldu. Bunlardan pek de şikayetçi
olduğum söylenemez çünkü World at War'da birçok oyunun aksine oyunun
akışı hiç yavaşlamadan tüm hızı ve eğlencesiyle devam ediyor ve sıkılıp
başından kalkmanıza da izin vermiyor. Ayrıca hikaye görevlerini diğer
arkadaşlarımızla co-op üzerinden oynama seçeneğine sahibiz. 4 kişiye
kadar destek sağlayan cop sistemi sayesinde bütün o hikayeyi yaşamak
ayrı bir eğlence oluyor. Ayrıca oyundaki Zombi Modunu oynamak
arkadaşlarımızla apayrı bir deneyim oluyor. Alman subayları adlı bu
mini oyunu açmak için hikaye bölümlerini bitirmek gerekiyor. Zaten bu
modu tek başına oynamak neredeyse imkansız olduğundan zombileri
öldürdükçe puan aldığımız bu modda puanlarımızla gizli kapıyı açabilir,
pencerelerin zombiler tarafından kırılan tahtalarını onarabilir ya da
silah ve cephane alabilirsiniz. Bölümde seviye ilerledikçe daha çok ve
daha yetenekli zombiler karşımıza çıkmaya başlıyor ve oyun iyice zor
bir hal alıyor. Bazı zombilerden düşen power-up denen gereçler iki kat
puan kazandırmak ya da tek seferde zombileri öldürmek gibi özellikler
kazandırabilir tabi sınırlı süre boyunca. Zombilerin kafasına nişan
almaya çalışırsanız daha rahat oynarsınız aksi halde intikam için
ortaya çıkan Alman askerlerinden oluşan zombi güruhu en sonunda bizi
alt etmeyi başarıyor. Açıkçası bu modu ilk gördüğümde bir tür şaka
sandım ama moda girdiğimde gözleri parlayan, sendeleyen Alman askeri
zombilerine karşı savaştıkça bu mod, bağımlılık yapar hale geliyor.
Zombiler güçlendikçe zombilere karşı verilen hayatta kalma mücadelesi,
inanılmaz zevkli bir hale gelmekle kalmayıp World at War'u
arkadaşlarınıza aldırmak için baskı uygulamanıza neden olabiliyor.
Hikayede ilerlerken saklanmış halde bulunan ve co-op modunda
kullanabileceğiniz kartlar buluyorsunuz. Bu kartlar çeşitli özellikler
açıp oyunu sulandırmaya yarayabiliyor.
Sol alt köşedeki harita, düşmanlar ateş ettikçe onların yerlerini
gösterebiliyor, sağ alttan cephane ve bomba stoğumuzu takip
edebiliyoruz.
Çoklu oyuncu özellikleri, Modern Warfare'den beri
pek bir değişiklik göstermemiş, seviye atladıkça yeni özellik ve
silahlar kazanabiliyor ve bazı eylemleri yapma yetkisi alabiliyorsunuz.
Bu yeteneklere örnek vermek gerekirse dayanıklılığı artırmak ya da
düşman keşif uçaklarından saklanmak diyebiliriz. Silahlara
yerleştirebileceğimiz eklentiler bizi daha ölümcül yapabiliyor. Mesela
eski oyunda yedi düşmanı ölmeksizin öldürünce bir helikopter
yardımımıza yetişiyor ve düşmanlarımızı kurşuna diziyordu. Şimdi onun
yerine yedi düşman öldürünce yardımımıza bir grup alman kurdu
yetişiyor. Hikaye süresince bize kök söktüren bu köpekleri yanımızda ve
düşmanlarımızı onlar tarafından avlanırken görmek şeytani bir kahkaha
atmanızı sağlayacaktır. Bazı haritalarda ise kullanabileceğimiz tanklar
bulunuyor. Tabi bu tankların kontrolünü kazanmak bizi çok güçlü
yapmıyor. Bu denge Treyarch tarafından çok iyi sağlanmış. Hala birçok
çoklu oyuncu modu bulunmakta ve hepsinin kendine has eğlencesi
bozulmadan hala devam etmekte. Açıkçası Zaten devrim yaratmış olan bu
çoklu oyuncu sistemi hakkında yapılabilecek tek yorum mükemmel
olacaktır. Harita yapıları pek de farklı sayılmaz ki mekanlardaki tek
fark II. Dünya Savaşında olduğunu tam anlamıyla hissettirmesi. Yine
uzun saatler boyunca bizi çoklu oyuncu moduna bağlaması açık olduğu
gibi günlerimizi World at War'un çoklu oyuncu sunucularında
geçireceğimiz şüphesiz. Ayrıca ilk haftadan çoklu oyuncu modunu oynayan
oyuncu sayısı hızla artıyor. Xfire'da en çok oynanan dördüncü oyun
olmayı başarmasının yanında hikaye modu da altıncı sırada yer alıyor.
Bu da gösteriyor ki Call of Duty yine kendini kanıtlamayı başardı. Bir
süre sonra da Modern Warfare ile rekabet edip edemeyeceğini göreceğiz.
Japonların sığınakları da ateş püskürtücülerimizden paylarını aldılar.
Son Olarak
Son
olarak oyunun artılarından ve eksilerinden bahsetmem gerekirse; II.
Dünya Savaşı temalı oyunlara genel hatlarıyla fazlasıyla benzerlik
gösteriyor, yapay zeka saçmalayabiliyor, ufak hatalar zaman zaman
problem olabiliyor tabi bu hatalar yama ile eminim düzeltilecektir. El
bombaları bazen hadlerini aşıyorlar; Üzerimize gelen beş tane el
bombasına karşı korunmak fazlasıyla zor denebilir. Diğer taraftan
bakmak gerekirse çok iyi oyuna yansıtılmış hikaye unsurları ve atmosfer
beni yeterince etkiledi. Co-op sistemi ve Zombi mini oyunu gerçekten
harika olmuş, çoklu oyuncu sistemi pek bir farklılık göstermese de bir
adım ileriye giderek daha zevkli hale gelmiş alevli silahlar iyi
düşünülmüş, hikaye modundaki çeşitlilik sayesinde hikaye bıktırmıyor.
Yeni bir oyun olmasına rağmen Modern Warfare ile teknik benzerlikler
taşıyan yapımın sistem ihtiyaçları da bir önceki oyunlar neredeyse
özdeş tutulmuş. Modern Warfare'i rahat oynayan bir donanımın
kaldırmakta güçlük çekmeyeceği bir yapım World at war.
Grafikler
ve fizik motoru hiç de fena sayılmaz. Seslendirme ve müzikler atmosfere
uygun ve son derece kaliteli. Oynanabilirlik yüksek. Atmosfer ve
akıcılık gayet iyi durumda. Sadece birkaç hata ve yapay zeka sorun
çıkarabiliyor. Özetlemek gerekirse beklenildiği gibi World at War şu an
altında ıslandığımız oyun yağmurunun çarpıcı yapımlarından biri,
kesinlikle denenmeli.
all
of Duty serisinin neredeyse tüm oyunları oyuncular üzerinde büyük bir
etki yapmayı başarmışlardır. İlk oyunu çıktığında başından saatlerce
kalkamadığımı hatırlarım. Tek kişilik bölümler bittiğinde asıl eğlence
başlıyordu; Çoklu oyuncu haritaları bizi ekranın önüne hapsetmeyi
başarmıştı. Hatta ilk ve ikinci oyunların haritalarını oynamaya devam
eden azımsanamayacak bir oyuncu kitlesi mevcut. Dördüncü oyunda
günümüzün çatışmalarının ele alınacağı duyulduğunda oyun hakkında
birçok soru işareti ve oyunun kötü olacağı endişesi ortaya çıktı. Ama
Infinity Ward'ın yaptığı Modern Warfare, bütün endişelerimizi asılsız
çıkardı. Harika bir atmosfer ve hikayeye sahip olmasının yanında çoklu
oyuncu modunda kendi türünde bir devrim yarattı ve bizi günler boyunca
kendine bağladı. Beşinci oyunda tekrar 2. Dünya Savaşı'na dönüleceği
duyuruldu ve bu sefer de yapımcı ise Treyach olarak belirtildi. Dürüst
olmak gerekirse önceleri hiç umutlu değildik ama Call of Duty bizi
tekrar yanılttı.
Açıkçası ilk bölümlerde Medal of Honor oynuyor
gibi hissettim ve Call of Duty'nin kendini ne zaman göstereceğini
bekledim. Bölümler ilerledikçe World at War, o atmosferi yakalamayı
başardı. Tabi Medal of Honor'u da severim ama Call of Duty her zaman
değişik bir havaya sahip olmuştur.
Almanlar yetmedi sıra Japonlarda
Japonlar
tarafından esir alınmış halde bir Japon adasında başlıyoruz. İlk
sahnede işkence sırasında bir arkadaşımız öldürülüyor ve sıra bize
geldiği anda bizim tarafımızdaki askerler gelip çevredeki Japonları
öldürüyor. Elimize bir silah verilmesiyle oradan uzaklaşma amacıyla
adanın bir başka köşesine doğru maceraya atılıyoruz. Hikaye sırasında
gelenek bozulmuyor ve iki ayrı askerin başından geçenlere onların
gözünden tanık oluyoruz. Amerika tarafında Japonlara karşı ve Sovyet
tarafında Almanlara karşı savaşıyoruz. Japonlara karşı oynarken
umduğumun aksine çok değişik ve etkileyici sahnelerle karşılaştım.
Japonların kurduğu tuzaklar ve kullandıkları yöntemler beni yeri
geldikçe fazlasıyla zorlamaya yetti. Açıkçası oyuna başladığımda
gerçekten kötü bir oyunla karşılaştığımı düşündüm ama oynamaya devam
ettikçe oyun beni içine çekmeye başladı ve ilk başta edindiğim kötü
izlenimi silmeyi başardı. Bölümlerdeki çeşitliliğin çok fazla olduğunu
belirtmem gerekir. Kendimi çok değişik bölümleri oynarken buldum ve
oynarken her bölümün farklı bir havası ve oynanışı olduğunu fark ettim.
Atmosfer de başta beni etkilemeyi başaramadı ama o da bölümler
ilerledikçe öyle bir değişiklik gösterdi ki sonunda belki de II. Dünya
Savaşı oyunları arasındaki en derin atmosferle karşılaştığımı fark
ettirdi. Bazı sahneler çok güzel bir şekilde oyuna yerleştirilmiş.
Bilincimiz yanımıza geldiğinde ölü bulduğumuz arkadaşlarımız ya da
durduk yere yapılan baskınlarda yaşananlar gerçekten çok iyi
düşünülmüş. Tabi atmosferi yerle bir eden durumlar da yok değil.
Örneğin yanlışlıkla dipçikle öldürdüğümüz arkadaşımızın yerine yenisi
birkaç metre arkadan devam ediyor ve öldürmemiz ardından da kimse bize
tepki göstermiyor. Tabi bazı durumlarda tepki alabiliyoruz ama eski
Call of Duty'lerde bir arkadaşımızı öldürmemiz durumunda son kayıt
noktasına geri sarıyordu ve o sırada ekranda "Sen bir hainsin!" yazısı
çıkıyordu.
Oyuna başlarken karşılaştığımız sahnede arkadaşımız işkence görüyor
Bunların
ötesinde ara sıra karşıma çıkan görünmez duvarlar ise bütün
planlarımızı yıkmaya yetiyor. Yanda duran mitralyöze bir görünmez duvar
yüzünden geçememe ya da siper almak için bir yere koşarken çat diye
karşıma görünmez duvar çıkması fazlasıyla sinirimi bozmaya yetti ama
oyunun akıcılığına kaptırdıkça bu hataları önemsemez oldum. Çevresel
unsurlar ise fazlasıyla gerçekçi olmuş örneğin Japonya çevresinde geçen
görevlerde çeşitli tapınaklar ya da Japonların yer altına kurduğu
pusular ve Rus olarak oynadığımız bölümlerde çevrede votka şişeleri
görmemiz, görevler için bazı yerleri bombalarken oraların
parçalandığını izlemek ayrı bir keyif haline geldi. Japonya'da daha çok
yeşilliklerin arasında dolaşırken Avrupa üzerinde geçen bölümlerde
kasvetli ve ağır bir hava ile karşılaşıyoruz. Japonların deli gibi
üzerimize süngüyle koşmaları ya da alman kurtlarının boynumuzu
parçalamak için üzerimize koşması bazen aşırı derecede ürpertebiliyor.
En zor seviyede oynarken iki alman kurdu yüzünden aynı yeri beş altı
defa tekrarladım. Köpekler üzerimize atladığında çok kısıtlı bir zaman
aralığında "v" tuşuna basarsak kurdu üzerimizden atmayı başarıyoruz.
Genel Oynanış
Modern Warfare'de üzerimize gelen el
bombalarını geriye yollama yeteneğimiz burada da korunmuş durumda.
Başta bombalardan kaçarken sonraları onları geri yollama çabasına
girdim. Ayrıca bombalar belirli bir süre sonra patladığından onların
üzerine koşmak gereksiz bir çaba olabiliyor o yüzden durduğunuz noktaya
bomba düşerse kaçmak yerine onu geri fırlatmayı tercih edin. Tabi bazı
bölümlerde üstünüze gelen dört beş bomba görürseniz hemen oradan
kaçarak uzaklaşın. Amerikan askeriyken dörder adet el bombasıyla sis
bombası taşırken Rus askeriyken sis bombaları yerine molotov kokteyli
taşıyoruz. Sis bombaları bölümler ilerledikçe önem kazandığından onları
gereksiz yere kullanmamaya çalışın. Bazı bölümlerde "flamethrower" yani
ateş püskürtücü silah elimize geçiyor ve o noktada asıl eğlence
başlıyor. Düşman sığınaklarını ateşe verirken ya da üzerimize koşan
Japon askerlerini tutuşturmak ya da eğlencesine çevredeki objeleri
yakmak eğlenceli oluyor. Ama yağmur yağıyorsa yaktıklarımız hemen
sönebiliyor. Eğer düşmanda flamethrower var ise tek vuruş ile
kendisiyle çevresindekileri patlatabiliyoruz. Kurulabilir ağır
makineliler düşman akınlarını püskürtmekte fazlasıyla işe yarıyor. Sık
sık kendinizi yakın çatışmada bulacağınızdan elinizi yakın saldırı
tuşundan ayırmayın derim. Oyunda genellikle cephane sıkıntısı
çekilmiyor ve Call of Duty 2'den beri kullanılan sağlık sistemi var
yani aralanınca birkaç saniye saklanarak isabet almazsak sağlığımız
yerine geliyor. Zaten oyunda orta yerden milleti tarama gibi bir
lüksümüz yok, siper almazsak açık hedef oluyoruz. Tabi en kolay
seviyede bu yapılabilir ama yapay zekada genel bir eksiklik olduğu
açık, düşman zaman zaman ne yapacağını şaşırabiliyor hadi onu geçtim
takım arkadaşlarımız da diplerindeki askeri fark etmekten aciz
olabiliyorlar. Yapay zekanın açığı da bol bol el bombasıyla kapatılmaya
çalışılmış. Tanklı bölümde de aynı durum geçerli; Tank isabet almadıkça
kendini onarıyor.
Kendini Wookie sanan Japon savaşçısı bize süngüsünü geçirirken.
Yeri
geldiğinde fazlasıyla zorlaşabilen oynanış aynı yeri defalarca tekrar
ettirebiliyor. Demin söylediğim gibi üzerime gelen bomba yığınları ya
da fark edilemeye bir noktaya saklanmış olan düşmanlar sinir bozmakta
çok yetenekliler. Hele ki alman kurtları üzerime atlayıp boynumu
parçalamaktan büyük bir zevk alıyorlar. Üzerime süngüleri ile koşan
Japon savaşçılarını unutmamak lazım. Defalarca üzerime yediğim
süngülere fazlasıyla alıştım. Üç dört düşmanın arasına dalıp hepsini de
bıçak darbeleriyle yıktığım anlar da oldu. Bunlardan pek de şikayetçi
olduğum söylenemez çünkü World at War'da birçok oyunun aksine oyunun
akışı hiç yavaşlamadan tüm hızı ve eğlencesiyle devam ediyor ve sıkılıp
başından kalkmanıza da izin vermiyor. Ayrıca hikaye görevlerini diğer
arkadaşlarımızla co-op üzerinden oynama seçeneğine sahibiz. 4 kişiye
kadar destek sağlayan cop sistemi sayesinde bütün o hikayeyi yaşamak
ayrı bir eğlence oluyor. Ayrıca oyundaki Zombi Modunu oynamak
arkadaşlarımızla apayrı bir deneyim oluyor. Alman subayları adlı bu
mini oyunu açmak için hikaye bölümlerini bitirmek gerekiyor. Zaten bu
modu tek başına oynamak neredeyse imkansız olduğundan zombileri
öldürdükçe puan aldığımız bu modda puanlarımızla gizli kapıyı açabilir,
pencerelerin zombiler tarafından kırılan tahtalarını onarabilir ya da
silah ve cephane alabilirsiniz. Bölümde seviye ilerledikçe daha çok ve
daha yetenekli zombiler karşımıza çıkmaya başlıyor ve oyun iyice zor
bir hal alıyor. Bazı zombilerden düşen power-up denen gereçler iki kat
puan kazandırmak ya da tek seferde zombileri öldürmek gibi özellikler
kazandırabilir tabi sınırlı süre boyunca. Zombilerin kafasına nişan
almaya çalışırsanız daha rahat oynarsınız aksi halde intikam için
ortaya çıkan Alman askerlerinden oluşan zombi güruhu en sonunda bizi
alt etmeyi başarıyor. Açıkçası bu modu ilk gördüğümde bir tür şaka
sandım ama moda girdiğimde gözleri parlayan, sendeleyen Alman askeri
zombilerine karşı savaştıkça bu mod, bağımlılık yapar hale geliyor.
Zombiler güçlendikçe zombilere karşı verilen hayatta kalma mücadelesi,
inanılmaz zevkli bir hale gelmekle kalmayıp World at War'u
arkadaşlarınıza aldırmak için baskı uygulamanıza neden olabiliyor.
Hikayede ilerlerken saklanmış halde bulunan ve co-op modunda
kullanabileceğiniz kartlar buluyorsunuz. Bu kartlar çeşitli özellikler
açıp oyunu sulandırmaya yarayabiliyor.
Sol alt köşedeki harita, düşmanlar ateş ettikçe onların yerlerini
gösterebiliyor, sağ alttan cephane ve bomba stoğumuzu takip
edebiliyoruz.
Çoklu oyuncu özellikleri, Modern Warfare'den beri
pek bir değişiklik göstermemiş, seviye atladıkça yeni özellik ve
silahlar kazanabiliyor ve bazı eylemleri yapma yetkisi alabiliyorsunuz.
Bu yeteneklere örnek vermek gerekirse dayanıklılığı artırmak ya da
düşman keşif uçaklarından saklanmak diyebiliriz. Silahlara
yerleştirebileceğimiz eklentiler bizi daha ölümcül yapabiliyor. Mesela
eski oyunda yedi düşmanı ölmeksizin öldürünce bir helikopter
yardımımıza yetişiyor ve düşmanlarımızı kurşuna diziyordu. Şimdi onun
yerine yedi düşman öldürünce yardımımıza bir grup alman kurdu
yetişiyor. Hikaye süresince bize kök söktüren bu köpekleri yanımızda ve
düşmanlarımızı onlar tarafından avlanırken görmek şeytani bir kahkaha
atmanızı sağlayacaktır. Bazı haritalarda ise kullanabileceğimiz tanklar
bulunuyor. Tabi bu tankların kontrolünü kazanmak bizi çok güçlü
yapmıyor. Bu denge Treyarch tarafından çok iyi sağlanmış. Hala birçok
çoklu oyuncu modu bulunmakta ve hepsinin kendine has eğlencesi
bozulmadan hala devam etmekte. Açıkçası Zaten devrim yaratmış olan bu
çoklu oyuncu sistemi hakkında yapılabilecek tek yorum mükemmel
olacaktır. Harita yapıları pek de farklı sayılmaz ki mekanlardaki tek
fark II. Dünya Savaşında olduğunu tam anlamıyla hissettirmesi. Yine
uzun saatler boyunca bizi çoklu oyuncu moduna bağlaması açık olduğu
gibi günlerimizi World at War'un çoklu oyuncu sunucularında
geçireceğimiz şüphesiz. Ayrıca ilk haftadan çoklu oyuncu modunu oynayan
oyuncu sayısı hızla artıyor. Xfire'da en çok oynanan dördüncü oyun
olmayı başarmasının yanında hikaye modu da altıncı sırada yer alıyor.
Bu da gösteriyor ki Call of Duty yine kendini kanıtlamayı başardı. Bir
süre sonra da Modern Warfare ile rekabet edip edemeyeceğini göreceğiz.
Japonların sığınakları da ateş püskürtücülerimizden paylarını aldılar.
Son Olarak
Son
olarak oyunun artılarından ve eksilerinden bahsetmem gerekirse; II.
Dünya Savaşı temalı oyunlara genel hatlarıyla fazlasıyla benzerlik
gösteriyor, yapay zeka saçmalayabiliyor, ufak hatalar zaman zaman
problem olabiliyor tabi bu hatalar yama ile eminim düzeltilecektir. El
bombaları bazen hadlerini aşıyorlar; Üzerimize gelen beş tane el
bombasına karşı korunmak fazlasıyla zor denebilir. Diğer taraftan
bakmak gerekirse çok iyi oyuna yansıtılmış hikaye unsurları ve atmosfer
beni yeterince etkiledi. Co-op sistemi ve Zombi mini oyunu gerçekten
harika olmuş, çoklu oyuncu sistemi pek bir farklılık göstermese de bir
adım ileriye giderek daha zevkli hale gelmiş alevli silahlar iyi
düşünülmüş, hikaye modundaki çeşitlilik sayesinde hikaye bıktırmıyor.
Yeni bir oyun olmasına rağmen Modern Warfare ile teknik benzerlikler
taşıyan yapımın sistem ihtiyaçları da bir önceki oyunlar neredeyse
özdeş tutulmuş. Modern Warfare'i rahat oynayan bir donanımın
kaldırmakta güçlük çekmeyeceği bir yapım World at war.
Grafikler
ve fizik motoru hiç de fena sayılmaz. Seslendirme ve müzikler atmosfere
uygun ve son derece kaliteli. Oynanabilirlik yüksek. Atmosfer ve
akıcılık gayet iyi durumda. Sadece birkaç hata ve yapay zeka sorun
çıkarabiliyor. Özetlemek gerekirse beklenildiği gibi World at War şu an
altında ıslandığımız oyun yağmurunun çarpıcı yapımlarından biri,
kesinlikle denenmeli.