The
Godfather Mario Puzo'nun en iyi eserlerinden biridir. Aynı şekilde
Francis Ford Coppola tarafından çekilen filmi ise, kitabın başarısını
en iyi şekilde beyaz perdeye yansıtmış az örneklerden birisidir.
Genelde sanat dünyasında şöyle bir terim vardır. Kitapların film
uyarlaması iyi olmaz derler. Gerçi biz bunu filmlerin oyun uyarlaması
iyi olmaz diye kullanıyoruz. İşte The Godfather filmi bu sözü yalancı
çıkartan çok az uyarlamadan biriydi. Anlaşılan filmde kazanan oyun
uyarlamasında kaybediyor çünkü birkaç yıl önce çıkan The Godfather
oyunu, beklentileri gökyüzüne ulaştırıp sonra çok hızlı bir düşüş
yaşanmasını sağlamıştı. Ne yazık ki o düşüşün şokundan hala çıkmayan
insanlar bile var. İlk oyun aslında iki bölüm olarak incelenebilir.
Birinci bölüm film ile paralel giden ve sanki o dünyanın içindeymişiz
gibi bizi hissettiren kısmı ki bu yaklaşık 6-7 saatlik ana hikaye
oluyordu. Bir de bundan sonra süre gelen ve sürekli aynı şeyleri
tekrarlatan oyunu sulandıran ikinci kısım. EA bir servet harcayıp
filmle ilgili sayısız lisansı satın almıştı. Bunlar içerisinde filmden
görüntüler, müzikler, mekanlar, oyunların yüzleri ve bazılarının
sesleri bile vardı. Özellikle sinema dünyasının unutulmaz ismi Marlon
Brando'nun Don Vito Corleone'yi seslendirmeyi kabul etmesi nedeniyle,
The Godfather Game dünya medyasında en çok konuşulan oyunlardan birisi
olmuştu. Oyun yapılırken, yavaş yavaş gelen görüntüler ve haberler
herkesin iştahını kabarttı. Ancak Marlon Brando'nun oyunun yapım
aşaması sırasında hayatını kaybetmesi, hem üzüntüye hem de endişelere
yol açmıştı. Acaba seslendirmesi gereken her sahne bitmiş miydi? Onu
son kez sanal da olsa doğru düzgün görebilecek miydik? Bunun üzerine
EA'den gelen açıklama Brando'nun seslendirmesinin çoğunu yaptığı,
yapmadıklarını ise profesyonel kişiler tarafından en uygun şekilde
yapılacağıydı. Farkı anlamayacağımız vaadi verilmişti. Ama ne yazık ki
olay böyle olmadı, olayın belirli bir yerinden sonra Vito Corleone'nin
sesi alt yazı dışında anlaşılmaz bir haldeydi. Oyun piyasaya sürüldü.
Herkes büyük bir merakla oynamaya başladı. Müthiş detaylı bir karakter
yaratma ekranıyla mest olduk. Klasik Godfather ana teması eşliğinde
gelen çakmak sesi ile iyice kanımız kaynadı. Giriş videosundaki olaylar
ise bizi iyice coşturmuştu. İlk oyunda çocukken, babası gözlerinin
önünde öldürülen ve kendisi de son anda Don Vito Corleone tarafından,
Aldo Trapani'yi canlandırıyorduk. Karakterimiz yeterince büyüyünce,
Vito Corleone'nin sözünü dinleyip babasının intikamını almak için
"Aile" yaşantısına giriyordu. Ufak işlerle başladığımız oyunda yavaş
yavaş Don of New York'a kadar yükseliyorduk...
İlk
oyun filmdeki birçok klasik sahneyi oynamamızı sağlıyordu. Ayrıca Genco
Zeytinyağları şirketi dahil filmdeki bir çok mekanda dolaşabiliyorduk.
Hayranlıkla izlediğimiz bu kişilerle muhabbet bile edebiliyorduk.
Özellikle Don Vito Corleone ile bire bir görüştüğümüz ve "Aile"'ye
alındığımız sahnede tüylerim diken diken olmuştu müthiş bir deneyimdi.
Sonra adamın biriyle tanıştık ve kendini Michael Corleone olarak
tanıttı. İçimden hayır sen Michael değilsin, gerçek Michael'a ne
yaptınız diye bağırmak geldi. Ancak lisans konusunda keseyi bol tutan
EA Al Pacino ile anlaşamamıştı. Bu yüzden kara kuru bir adamı Michael
farz edip maceramıza devam ettik. İlk oyunu başyapıtlıktan son anda
emekli sorun şuydu. Baba öldükten sonra yani oyunun aşağıya yukarı
yarısı bittikten sonra, artık adam akıllı yapacak bir şey kalmıyordu.
Oyunda bize tek kalan şey, kafamıza göre kıyafetlerimizi değiştirip,
yeni haraç alacak mekanlar bulup, masum insanları öldürmekti. Ayrıca
Don of New York olmamıza rağmen hala ayak takımı adamların bize laf
sokarcasına konuşması yapay bir duyguydu. Ancak iyisiyle kötüsüyle The
Godfather: Game ilk filmin havasını ve ciddiyetini gayet iyi
yansıtıyordu.
Don öldü yaşasın yeni Don!
Beş yıl içerisinde Corleone ailesi tamamıyla yasal olacak
Don Michael Corleone
İlk
oyunu beğenerek oynamıştım. Her ne kadar eksi yönleri olsa da bir o
kadar da eğlenceli artıları vardı. Ancak EA oyun yüzünden büyük bir
zarara uğradı. Herkes maceranın sonunun geldiğini düşünürken, firma
devam oyununu duyurdu. Aynı film serisi gibi The Godfather Part 2 oyun
dünyasında da devam edecekti. Anlaşılan EA, Sims'den kazandığı paraları
bu oyun için harcıyor. Part 2 seyirciler tarafından beğenilen az
sayıdaki devam filmlerinden biridir. Ancak bu haberi duyduğum zaman
benim için en büyük sorun ikinci filmin tamamıyla Michael Corleone
üzerine kurulmasıydı. EA, Al Pacino'yla anlaşmaya varamadığı için bu
karakteri nasıl yansıtabileceklerdi. EA bir sürü geliştirme sözü verdi,
ilginç ekran görüntüleriyle yine ilgimizi çekti. Yapacağı yeniliklerle
birlikte oyunu beklenilen bir proje yaptı. Şimdi sorun yeni baba
eskisinden güzel mi olacak yoksa klasik bir gelen gideni aratır durumu
mu yaşayacağız. Oyun bol kanlı bir EA reklamıyla başlıyor. Bu reklam
oyunda ketçap gibi kan kullanacağız hazırlıklı olun tarzında bir uyarı
olmuş. Yine çok gelmiş bir karakter yaratma ekranıyla karşılaşıyoruz.
Burada hemen dikkat çekecek şey yeni geliştirdiğimiz karakterin ilk
oyundakine kıyasla daha yaşlı olması. Yüzünde hafif kırışıklıklar var.
Hikayenin geçtiği yıllar oyuna moda olarak yansıtılmış. Açık mavi,
pembe renklerindeki takım elbiseler İspanyol paçalar, insanın yüzünü
kaplayan maske gibi güneş gözlükleri. Ama aynı zamanda günümüze yakın
kıyafetler de oyunda var. Oyun Cubada başlıyor. Aslında bu filme göre
hikayenin ortası. Ama işin komik kısmı kronolojik olarak başlangıçtan
önce geçen kısımları da oynamamız. Kısacası, sadece mafya oyunu değil
zamanda yolculuk tabanlı bir bilimkurgu da olmuş, tabii yerseniz
Her
mafyanın hayali bir devletle anlaşıp tamamıyla yasal hale gelip
istedikleri gibi para kazanmaktır. Fidel Castro'nun devrimci asilerinin
karıştırdığı Küba hükümeti, asileri durdurmak için mafyayla anlaşma
yoluna gider. Hyman Roth'un sağlam kaynakları sayesinde, parasını
Küba'ya yatıran mafya babaları bu ülkede yasallık kazanacaktır. Bir
yandan da artık ömrünün sonuna gelen Roth, ölümünden sonra sahip
olduklarını diğer Don'lar arasında paylaştırmaya başlar. Ancak tüm
bunlar olurken Castro'da devrimini gerçekleştirir ve her şey çöpe
gider. Bu devrim olurken biz de oyunun eğitim bölümünü oynuyoruz. İlk
oyunda yönettiğimiz Aldo Trapani, artık Michael'ın sağ koludur biz de
onun emri altındaki bir adamız. Yeni karakterimizin adı Dominic
Corleone. Bu soyadı nasıl aldığı bilinmiyor ve benim en çok aklımı
karıştıran olayda bu. Anlaşılan Corleone ailesinde birisi rahat
durmamış. Aldo ve Dominic Don Michael için kendilerini siper edip yolu
açarken bizde hareketleri öğreniyoruz. Amacımız hava alanına ulaşmak.
Kübanın devrim yaşadığı o kaotik ortam çok iyi yansıtıldığını not
düşmek isterim. Havaalanına ulaştığımız zaman, yolu tel örgülerle
örtülü olduğunu görüyoruz. Aldo, İsviçre Çakısı ve Mcguyver karışımı
bir şekilde tel örgüyü kesip yolu açıyor. Ancak kör bir kurşunla hemen
orada ölüyor. Bunun üzerine ölenle ölünmez mantığında olan Michael
Corleone Aldo'nun görevini bize veriyor ve artık yeni Don (ya da Don Kişot oluyoruz, ne kadar çok Don ismi geçti, artık ben de sıkıldım bu işten! - Emre Acar) oluyoruz.
Sen gel, sen de gel, sen gelme!
Eminim
herkes Michael Corleone'nin modellemesini merak ediyordur. Ne de olsa
tüm hikaye onun üzerine kurulu. Ancak karakter Al Pacino'dan çok İlyas
Salman ile Andy Garcia kırması biri olmuş. Üstelik giyim zevki de çok
kötü. Yapımcılar Al Pacino'yla kırılan kalbimizi kendi ailemizi
kurmamıza izin vererek düzeltmeye çalışmışlar. Bu oyunun temel
değişikliği artık, kendimize aile kurup sokakta çete olarak
dolaşabilmemiz. Kısacası kahveden adam toplayıp, mekan basıp ve
aksiyona giriyoruz. Adamları sağda solda ve Corleone malikanesinde
bulabiliyoruz. Hepsinin bir yeteneği var. Kundakçı, sıhhiye, kasa
açıcı, bombacı ve mafyanın olmazsa olmazı güçlü kuvvetli bir adam
seçebileceğimiz yeteneklerden. Bu karakterlerin hepsinin ayrıca bir
kişiliği de var. Kişilikleri hareketleriyle kendini gösteriyor. Ama
sakın bir RPG oyunundaki kadar detaylı sanmayın. The Godfather kitabını
ve filmlerini efsane yapan bir başka unsur ise repliklerinde en az
kurşunlar kadar öldürücü olmasıydı. Artık karakterle konuşurken
diyeceğimiz lafları biz seçiyoruz. Ekranda ok tuşlarıyla
yönlendirilebilen farklı replikler var. Hangisini seçersek konuşma o
şekilde devam ediyor. Ama yine RPG'lerin aksine bu konuşmaların karizma
yapmak dışında senaryoya pek bir artısı yok. Konuşma olayının üzerine
gidilip, karakterlerle olan iletişimimiz artabilirdi. Ya da direk
senaryoyu derinden değiştirecek şeyler yaşayabilirdik
Başta yanımızda sadece bir kişiye dolaştırabiliyoruz ancak senaryo
ilerledikçe bu sayı üçe çıkıyor. Yanımızdaki bu adamlar oyunun akışını
çok değiştiriyor. Mekan baskınlarında hepsinin yeteneklerine
ihtiyacımız var. Sıhhiye ise kesinlikle mutlaka her ekipte bulunmalı.
Biz ya da adamlarımızdan birisi ölünce sıhhiye yanına geliyor bir iğne
vuruyor ve o kişi ayaklanıyor. Bu ölüyü dirilten iğneyi de oyunun
fantastik unsurlarından sayabilirsiniz. Kasa açıcı olmadan zengin olmak
mümkün değil. Bombacılar ise girilemeyen her mekanı bizim için yol
geçen hanına çeviriyor. Kaba kuvvetli karakterimiz ise kapalı kapılara
bir omuz atarak açıyor. Ayrıca emir verdiğimiz insanları çaktırmadan
öldürebiliyor. Bu karakterler sayesinde oyuna bir nevi taktik aksiyon
havası da verilmiş. Ancak emir komuta zinciri çok zayıf ve az. Sadece
yapabildiğimiz köpek çağırır gibi ıslık çalıp adamları yanımıza
çağırmak, onların özel güçlerini kullanmasını istemek ve belirli bir
yere gitmelerini emretmek. Bu sistem çok daha geliştirilebilirdi bu
haliyle sırf oyunda bulunsun diye konulmuş gibi duruyor. Kendimize 8
kişilik mini bir aile kurabiliyoruz. Adamlarımızı terfi ettirme
şansımız da var. Onlar terfi ederken seçtiğimiz yeni bir özelliği de
kazanıyorlar. Bu şekilde her birinin en az iki tane özelliği oluyor. Üç
adamımızda terfi ettiği zaman yanımızda hemen her özellikle birileri
olmuş oluyor. Peki, geriye kalan adamlar ne işe yarıyor? Onları da süs
olsun diye almıyoruz
Mafia: Total War
The
Godfather Part 2'nun başka bir özelliği ise Don's View. Aslında bu
içinde bulunduğumuz şehrin haritası. Ancak bu sefer daha da
geliştirilmiş ve bu harita üzerinde emirler verebiliyoruz.
Kullanmadığımız diğer 4 adamı bu harita üzerinde mekan baskınına
yollayabiliyoruz. Böylece her baskına kendimiz gitmek zorunda değiliz.
Zaten koskoca Don olmuşuz her işle biz mi ilgileneceğiz? Oyuna bu
şekilde strateji unsurları da eklenmeye çalışmış. Don's View sayesinde
şehirde olan biten her şeyi görebiliyoruz. Kim nereye saldırıyor, hangi
mekan kime ait gibi temel bilgiler buradan takip ediliyor. Ayrıca,
kendi ailemiz ve düşman ailelerimiz de kimler olduğunu da
görebiliyoruz. Oyundaki mekanlar mağaza zinciri misali bir bağlantıya
sahip. Belirli başlı kategoriler altında toplanıyor. Bu zincirler
tamamlanınca oyun bize bir bonus veriyor. Kurşun geçirmez yelek, zırhlı
araba, daha çok cephane taşıma imkanı, yanıcı mermiler bu bonuslardan
bir kaçı. Ancak bu bonusların görsel olarak oyuna zararı var. Çünkü
karakterin üstünde gözüküyorlar ve onları istediğimiz zaman giyip
çıkartma şansımız yok. Haliyle karizmatik mafya babamız bir anda
belinde, kurşun kemeri ve takım elbise üzerine kurşungeçirmez yelekle
dolaşıyor. Bu haliyle o detaylı kıyafet değiştirme sistemini baltalamış
oluyor. Don's View'de kendi karakterimizi ve yanımızdaki adamların
özelliklerini geliştirebiliyoruz. Daha hızlı kurşun değiştirme, daha
iyi nişan alma, daha dayanıklı olma gibi bir sürü alınabilecek yetenek
var. Bunları satın almakta oyuna eklenen strateji unsurlarından birisi.
Gelelim herkesin merak ettiği mekan basmaya. İlk oyun da her mekanın
iki sahibi vardı birincisi görünen yasal yüzü diğeri ise bizi
ilgilendiren yasa dışı yüzü. İki mekan sahibini de ikna edip mekandan
haraç almaya başlıyorduk. Artık her mekanın tek sahibi var bu yerlerin
büyüklüğüne göre onlara ulaşma zorluğu da giderek artıyor.
Tam
teçhizatlı bir ekip ile mekan basmak daha kolay. Böylece onlarca adamla
dövüşmeden duvarları patlatıp, kolay yolları bulup mekanın sahibine
ulaşabiliyoruz. Mekanın içindeki, adamlar telefonla yardım
çağırabiliyor. Savaşta üstünlük kazanmak için, binanın elektriğini
kesmek ya da yangın çıkartıp kısa sürede panik yaşatmak mümkün. Ancak
yapay zeka o kadar geri zekalı ki, düşmanlar adam gibi karşılık vermek
yerine sadece Allah ne verdiyse üzerimize doğru saldırıyorlar. Bizde
sırayla hepsini temizliyoruz. Burada dövüş sistemi devreye giriyor. Bir
tabanca, bir makineli tüfek, pompalı tüfek, magnum tabanca ve snipera
sahibiz. Ayrıca, bomba, Molotof kokteyli ve dinamit gibi
patlayıcılarımızda var. Bir de insanlığın eski dostu her türlü sopa
cinside kullanabilir silahlar arasında. Eğer yetmediyse sağdan soldan
şişeleri kapıp düşmanın kafasında kırıyoruz. Her silahın kendine has
idam etme yöntemi var. Bu yöntemler oyunun en ilgi çekici yanlarından
birisi. Oynanışı tek düzelikten eğlenceli bir hale getiriyor. Üstelik
idam animasyonları gerçekçi bir şiddete de sahip. Mesela yumrukla idam
ettiğimiz bir adamın ağzı burnu yamuluyor. Kafasına silah dayayıp
vurduğumuz kişilerin kanları etrafa sıçrıyor. Ancak işimiz bittikten
sonra bir bakıyoruz ki o da ne?
Godfather Mario Puzo'nun en iyi eserlerinden biridir. Aynı şekilde
Francis Ford Coppola tarafından çekilen filmi ise, kitabın başarısını
en iyi şekilde beyaz perdeye yansıtmış az örneklerden birisidir.
Genelde sanat dünyasında şöyle bir terim vardır. Kitapların film
uyarlaması iyi olmaz derler. Gerçi biz bunu filmlerin oyun uyarlaması
iyi olmaz diye kullanıyoruz. İşte The Godfather filmi bu sözü yalancı
çıkartan çok az uyarlamadan biriydi. Anlaşılan filmde kazanan oyun
uyarlamasında kaybediyor çünkü birkaç yıl önce çıkan The Godfather
oyunu, beklentileri gökyüzüne ulaştırıp sonra çok hızlı bir düşüş
yaşanmasını sağlamıştı. Ne yazık ki o düşüşün şokundan hala çıkmayan
insanlar bile var. İlk oyun aslında iki bölüm olarak incelenebilir.
Birinci bölüm film ile paralel giden ve sanki o dünyanın içindeymişiz
gibi bizi hissettiren kısmı ki bu yaklaşık 6-7 saatlik ana hikaye
oluyordu. Bir de bundan sonra süre gelen ve sürekli aynı şeyleri
tekrarlatan oyunu sulandıran ikinci kısım. EA bir servet harcayıp
filmle ilgili sayısız lisansı satın almıştı. Bunlar içerisinde filmden
görüntüler, müzikler, mekanlar, oyunların yüzleri ve bazılarının
sesleri bile vardı. Özellikle sinema dünyasının unutulmaz ismi Marlon
Brando'nun Don Vito Corleone'yi seslendirmeyi kabul etmesi nedeniyle,
The Godfather Game dünya medyasında en çok konuşulan oyunlardan birisi
olmuştu. Oyun yapılırken, yavaş yavaş gelen görüntüler ve haberler
herkesin iştahını kabarttı. Ancak Marlon Brando'nun oyunun yapım
aşaması sırasında hayatını kaybetmesi, hem üzüntüye hem de endişelere
yol açmıştı. Acaba seslendirmesi gereken her sahne bitmiş miydi? Onu
son kez sanal da olsa doğru düzgün görebilecek miydik? Bunun üzerine
EA'den gelen açıklama Brando'nun seslendirmesinin çoğunu yaptığı,
yapmadıklarını ise profesyonel kişiler tarafından en uygun şekilde
yapılacağıydı. Farkı anlamayacağımız vaadi verilmişti. Ama ne yazık ki
olay böyle olmadı, olayın belirli bir yerinden sonra Vito Corleone'nin
sesi alt yazı dışında anlaşılmaz bir haldeydi. Oyun piyasaya sürüldü.
Herkes büyük bir merakla oynamaya başladı. Müthiş detaylı bir karakter
yaratma ekranıyla mest olduk. Klasik Godfather ana teması eşliğinde
gelen çakmak sesi ile iyice kanımız kaynadı. Giriş videosundaki olaylar
ise bizi iyice coşturmuştu. İlk oyunda çocukken, babası gözlerinin
önünde öldürülen ve kendisi de son anda Don Vito Corleone tarafından,
Aldo Trapani'yi canlandırıyorduk. Karakterimiz yeterince büyüyünce,
Vito Corleone'nin sözünü dinleyip babasının intikamını almak için
"Aile" yaşantısına giriyordu. Ufak işlerle başladığımız oyunda yavaş
yavaş Don of New York'a kadar yükseliyorduk...
İlk
oyun filmdeki birçok klasik sahneyi oynamamızı sağlıyordu. Ayrıca Genco
Zeytinyağları şirketi dahil filmdeki bir çok mekanda dolaşabiliyorduk.
Hayranlıkla izlediğimiz bu kişilerle muhabbet bile edebiliyorduk.
Özellikle Don Vito Corleone ile bire bir görüştüğümüz ve "Aile"'ye
alındığımız sahnede tüylerim diken diken olmuştu müthiş bir deneyimdi.
Sonra adamın biriyle tanıştık ve kendini Michael Corleone olarak
tanıttı. İçimden hayır sen Michael değilsin, gerçek Michael'a ne
yaptınız diye bağırmak geldi. Ancak lisans konusunda keseyi bol tutan
EA Al Pacino ile anlaşamamıştı. Bu yüzden kara kuru bir adamı Michael
farz edip maceramıza devam ettik. İlk oyunu başyapıtlıktan son anda
emekli sorun şuydu. Baba öldükten sonra yani oyunun aşağıya yukarı
yarısı bittikten sonra, artık adam akıllı yapacak bir şey kalmıyordu.
Oyunda bize tek kalan şey, kafamıza göre kıyafetlerimizi değiştirip,
yeni haraç alacak mekanlar bulup, masum insanları öldürmekti. Ayrıca
Don of New York olmamıza rağmen hala ayak takımı adamların bize laf
sokarcasına konuşması yapay bir duyguydu. Ancak iyisiyle kötüsüyle The
Godfather: Game ilk filmin havasını ve ciddiyetini gayet iyi
yansıtıyordu.
Don öldü yaşasın yeni Don!
Beş yıl içerisinde Corleone ailesi tamamıyla yasal olacak
Don Michael Corleone
İlk
oyunu beğenerek oynamıştım. Her ne kadar eksi yönleri olsa da bir o
kadar da eğlenceli artıları vardı. Ancak EA oyun yüzünden büyük bir
zarara uğradı. Herkes maceranın sonunun geldiğini düşünürken, firma
devam oyununu duyurdu. Aynı film serisi gibi The Godfather Part 2 oyun
dünyasında da devam edecekti. Anlaşılan EA, Sims'den kazandığı paraları
bu oyun için harcıyor. Part 2 seyirciler tarafından beğenilen az
sayıdaki devam filmlerinden biridir. Ancak bu haberi duyduğum zaman
benim için en büyük sorun ikinci filmin tamamıyla Michael Corleone
üzerine kurulmasıydı. EA, Al Pacino'yla anlaşmaya varamadığı için bu
karakteri nasıl yansıtabileceklerdi. EA bir sürü geliştirme sözü verdi,
ilginç ekran görüntüleriyle yine ilgimizi çekti. Yapacağı yeniliklerle
birlikte oyunu beklenilen bir proje yaptı. Şimdi sorun yeni baba
eskisinden güzel mi olacak yoksa klasik bir gelen gideni aratır durumu
mu yaşayacağız. Oyun bol kanlı bir EA reklamıyla başlıyor. Bu reklam
oyunda ketçap gibi kan kullanacağız hazırlıklı olun tarzında bir uyarı
olmuş. Yine çok gelmiş bir karakter yaratma ekranıyla karşılaşıyoruz.
Burada hemen dikkat çekecek şey yeni geliştirdiğimiz karakterin ilk
oyundakine kıyasla daha yaşlı olması. Yüzünde hafif kırışıklıklar var.
Hikayenin geçtiği yıllar oyuna moda olarak yansıtılmış. Açık mavi,
pembe renklerindeki takım elbiseler İspanyol paçalar, insanın yüzünü
kaplayan maske gibi güneş gözlükleri. Ama aynı zamanda günümüze yakın
kıyafetler de oyunda var. Oyun Cubada başlıyor. Aslında bu filme göre
hikayenin ortası. Ama işin komik kısmı kronolojik olarak başlangıçtan
önce geçen kısımları da oynamamız. Kısacası, sadece mafya oyunu değil
zamanda yolculuk tabanlı bir bilimkurgu da olmuş, tabii yerseniz
Her
mafyanın hayali bir devletle anlaşıp tamamıyla yasal hale gelip
istedikleri gibi para kazanmaktır. Fidel Castro'nun devrimci asilerinin
karıştırdığı Küba hükümeti, asileri durdurmak için mafyayla anlaşma
yoluna gider. Hyman Roth'un sağlam kaynakları sayesinde, parasını
Küba'ya yatıran mafya babaları bu ülkede yasallık kazanacaktır. Bir
yandan da artık ömrünün sonuna gelen Roth, ölümünden sonra sahip
olduklarını diğer Don'lar arasında paylaştırmaya başlar. Ancak tüm
bunlar olurken Castro'da devrimini gerçekleştirir ve her şey çöpe
gider. Bu devrim olurken biz de oyunun eğitim bölümünü oynuyoruz. İlk
oyunda yönettiğimiz Aldo Trapani, artık Michael'ın sağ koludur biz de
onun emri altındaki bir adamız. Yeni karakterimizin adı Dominic
Corleone. Bu soyadı nasıl aldığı bilinmiyor ve benim en çok aklımı
karıştıran olayda bu. Anlaşılan Corleone ailesinde birisi rahat
durmamış. Aldo ve Dominic Don Michael için kendilerini siper edip yolu
açarken bizde hareketleri öğreniyoruz. Amacımız hava alanına ulaşmak.
Kübanın devrim yaşadığı o kaotik ortam çok iyi yansıtıldığını not
düşmek isterim. Havaalanına ulaştığımız zaman, yolu tel örgülerle
örtülü olduğunu görüyoruz. Aldo, İsviçre Çakısı ve Mcguyver karışımı
bir şekilde tel örgüyü kesip yolu açıyor. Ancak kör bir kurşunla hemen
orada ölüyor. Bunun üzerine ölenle ölünmez mantığında olan Michael
Corleone Aldo'nun görevini bize veriyor ve artık yeni Don (ya da Don Kişot oluyoruz, ne kadar çok Don ismi geçti, artık ben de sıkıldım bu işten! - Emre Acar) oluyoruz.
Sen gel, sen de gel, sen gelme!
Eminim
herkes Michael Corleone'nin modellemesini merak ediyordur. Ne de olsa
tüm hikaye onun üzerine kurulu. Ancak karakter Al Pacino'dan çok İlyas
Salman ile Andy Garcia kırması biri olmuş. Üstelik giyim zevki de çok
kötü. Yapımcılar Al Pacino'yla kırılan kalbimizi kendi ailemizi
kurmamıza izin vererek düzeltmeye çalışmışlar. Bu oyunun temel
değişikliği artık, kendimize aile kurup sokakta çete olarak
dolaşabilmemiz. Kısacası kahveden adam toplayıp, mekan basıp ve
aksiyona giriyoruz. Adamları sağda solda ve Corleone malikanesinde
bulabiliyoruz. Hepsinin bir yeteneği var. Kundakçı, sıhhiye, kasa
açıcı, bombacı ve mafyanın olmazsa olmazı güçlü kuvvetli bir adam
seçebileceğimiz yeteneklerden. Bu karakterlerin hepsinin ayrıca bir
kişiliği de var. Kişilikleri hareketleriyle kendini gösteriyor. Ama
sakın bir RPG oyunundaki kadar detaylı sanmayın. The Godfather kitabını
ve filmlerini efsane yapan bir başka unsur ise repliklerinde en az
kurşunlar kadar öldürücü olmasıydı. Artık karakterle konuşurken
diyeceğimiz lafları biz seçiyoruz. Ekranda ok tuşlarıyla
yönlendirilebilen farklı replikler var. Hangisini seçersek konuşma o
şekilde devam ediyor. Ama yine RPG'lerin aksine bu konuşmaların karizma
yapmak dışında senaryoya pek bir artısı yok. Konuşma olayının üzerine
gidilip, karakterlerle olan iletişimimiz artabilirdi. Ya da direk
senaryoyu derinden değiştirecek şeyler yaşayabilirdik
Başta yanımızda sadece bir kişiye dolaştırabiliyoruz ancak senaryo
ilerledikçe bu sayı üçe çıkıyor. Yanımızdaki bu adamlar oyunun akışını
çok değiştiriyor. Mekan baskınlarında hepsinin yeteneklerine
ihtiyacımız var. Sıhhiye ise kesinlikle mutlaka her ekipte bulunmalı.
Biz ya da adamlarımızdan birisi ölünce sıhhiye yanına geliyor bir iğne
vuruyor ve o kişi ayaklanıyor. Bu ölüyü dirilten iğneyi de oyunun
fantastik unsurlarından sayabilirsiniz. Kasa açıcı olmadan zengin olmak
mümkün değil. Bombacılar ise girilemeyen her mekanı bizim için yol
geçen hanına çeviriyor. Kaba kuvvetli karakterimiz ise kapalı kapılara
bir omuz atarak açıyor. Ayrıca emir verdiğimiz insanları çaktırmadan
öldürebiliyor. Bu karakterler sayesinde oyuna bir nevi taktik aksiyon
havası da verilmiş. Ancak emir komuta zinciri çok zayıf ve az. Sadece
yapabildiğimiz köpek çağırır gibi ıslık çalıp adamları yanımıza
çağırmak, onların özel güçlerini kullanmasını istemek ve belirli bir
yere gitmelerini emretmek. Bu sistem çok daha geliştirilebilirdi bu
haliyle sırf oyunda bulunsun diye konulmuş gibi duruyor. Kendimize 8
kişilik mini bir aile kurabiliyoruz. Adamlarımızı terfi ettirme
şansımız da var. Onlar terfi ederken seçtiğimiz yeni bir özelliği de
kazanıyorlar. Bu şekilde her birinin en az iki tane özelliği oluyor. Üç
adamımızda terfi ettiği zaman yanımızda hemen her özellikle birileri
olmuş oluyor. Peki, geriye kalan adamlar ne işe yarıyor? Onları da süs
olsun diye almıyoruz
Mafia: Total War
The
Godfather Part 2'nun başka bir özelliği ise Don's View. Aslında bu
içinde bulunduğumuz şehrin haritası. Ancak bu sefer daha da
geliştirilmiş ve bu harita üzerinde emirler verebiliyoruz.
Kullanmadığımız diğer 4 adamı bu harita üzerinde mekan baskınına
yollayabiliyoruz. Böylece her baskına kendimiz gitmek zorunda değiliz.
Zaten koskoca Don olmuşuz her işle biz mi ilgileneceğiz? Oyuna bu
şekilde strateji unsurları da eklenmeye çalışmış. Don's View sayesinde
şehirde olan biten her şeyi görebiliyoruz. Kim nereye saldırıyor, hangi
mekan kime ait gibi temel bilgiler buradan takip ediliyor. Ayrıca,
kendi ailemiz ve düşman ailelerimiz de kimler olduğunu da
görebiliyoruz. Oyundaki mekanlar mağaza zinciri misali bir bağlantıya
sahip. Belirli başlı kategoriler altında toplanıyor. Bu zincirler
tamamlanınca oyun bize bir bonus veriyor. Kurşun geçirmez yelek, zırhlı
araba, daha çok cephane taşıma imkanı, yanıcı mermiler bu bonuslardan
bir kaçı. Ancak bu bonusların görsel olarak oyuna zararı var. Çünkü
karakterin üstünde gözüküyorlar ve onları istediğimiz zaman giyip
çıkartma şansımız yok. Haliyle karizmatik mafya babamız bir anda
belinde, kurşun kemeri ve takım elbise üzerine kurşungeçirmez yelekle
dolaşıyor. Bu haliyle o detaylı kıyafet değiştirme sistemini baltalamış
oluyor. Don's View'de kendi karakterimizi ve yanımızdaki adamların
özelliklerini geliştirebiliyoruz. Daha hızlı kurşun değiştirme, daha
iyi nişan alma, daha dayanıklı olma gibi bir sürü alınabilecek yetenek
var. Bunları satın almakta oyuna eklenen strateji unsurlarından birisi.
Gelelim herkesin merak ettiği mekan basmaya. İlk oyun da her mekanın
iki sahibi vardı birincisi görünen yasal yüzü diğeri ise bizi
ilgilendiren yasa dışı yüzü. İki mekan sahibini de ikna edip mekandan
haraç almaya başlıyorduk. Artık her mekanın tek sahibi var bu yerlerin
büyüklüğüne göre onlara ulaşma zorluğu da giderek artıyor.
Tam
teçhizatlı bir ekip ile mekan basmak daha kolay. Böylece onlarca adamla
dövüşmeden duvarları patlatıp, kolay yolları bulup mekanın sahibine
ulaşabiliyoruz. Mekanın içindeki, adamlar telefonla yardım
çağırabiliyor. Savaşta üstünlük kazanmak için, binanın elektriğini
kesmek ya da yangın çıkartıp kısa sürede panik yaşatmak mümkün. Ancak
yapay zeka o kadar geri zekalı ki, düşmanlar adam gibi karşılık vermek
yerine sadece Allah ne verdiyse üzerimize doğru saldırıyorlar. Bizde
sırayla hepsini temizliyoruz. Burada dövüş sistemi devreye giriyor. Bir
tabanca, bir makineli tüfek, pompalı tüfek, magnum tabanca ve snipera
sahibiz. Ayrıca, bomba, Molotof kokteyli ve dinamit gibi
patlayıcılarımızda var. Bir de insanlığın eski dostu her türlü sopa
cinside kullanabilir silahlar arasında. Eğer yetmediyse sağdan soldan
şişeleri kapıp düşmanın kafasında kırıyoruz. Her silahın kendine has
idam etme yöntemi var. Bu yöntemler oyunun en ilgi çekici yanlarından
birisi. Oynanışı tek düzelikten eğlenceli bir hale getiriyor. Üstelik
idam animasyonları gerçekçi bir şiddete de sahip. Mesela yumrukla idam
ettiğimiz bir adamın ağzı burnu yamuluyor. Kafasına silah dayayıp
vurduğumuz kişilerin kanları etrafa sıçrıyor. Ancak işimiz bittikten
sonra bir bakıyoruz ki o da ne?