Yedinci
kitabının henüz çıkmış olduğu ve beşinci filminin de ülkemiz sinema
salonlarına gelmesinin an meselesi olduğu şu günlerde, Harry Potter'ın
yeni oyununu görmek birçoğunuzu şaşırtmamıştır herhalde. Bizde tabi ki
şaşırmadık ve serinin beşinci oyunu olan Order of the Phoenix'i
incelemeye aldık.
Öncelikle oyun, ilk üç oyunun aksine, aynı
Goblet of Fire(Ateş Kadehi)'ın oyunu gibi tamamen filmin üzerine
kurulmuş. Şahsen filmlerinden haz etmesem de kitapların bir fanı
olduğumu söyleyebilirim, ki ilk üç oyunu tamamen kitabın atmosferini
içerdiği için çok seven birisi olarak "filmin oyunu"nu oynamak biraz
hayal kırıklığına uğratmadı değil. Ama hiç değilse Goblet of Fire gibi
bir felaketle karşı karşıya değiliz.
Oyunumuz, 10 Ağustos
itibariyle ülkemizde de vizyona girecek olan Order of the Phoenix
(Zümrüdüanka Yoldaşlığı) filmini konu alıyor. Bir önceki sene, karanlık
büyücü Lord Voldemort'un elinden zor kurtulmuş olan Harry Potter'ın
Dementor (Ruh Emici)'lar tarafından saldırıya uğramasıyla başlıyor
oyun. Ardından hikayede ne olup bittiğini anlayamadan koca bir sıçrama
yapıp kendimizi Grimmauld Meydanı 12 Numaralı evde, yani Order of the
Phoenix'in karargahında buluyoruz. Ki bu noktada oyunun hikayesiyle
ilgili ciddi kaygılar duymaya da başlıyoruz aynı zamanda. Eğer
kitapları okumadıysanız ya da filmi izlemediyseniz oyunun hikayesinden
hiçbir şey anlamanız mümkün değil. Her şey o kadar hızlı olup bitiyor
ve detaysız işleniyor ki, olaylar adeta birbirine giriyor. Bir
bakıyorsunuz Dementor saldırısına uğramışsınız, birileri bir duruşmadan
bahsediyor ama siz Grimmauld Meydanı'nda Sirius'un evinde büyü yaparak
etrafı topluyorsunuz sonra hop diye kendinizi büyücülük okulu
Hogwarts'ta buluyorsunuz ve Hermione ile Ron size duruşmadan
aklandığınızı söylüyor. Maalesef Hikayeyi çok daha düzenli ve detaylı
anlatabilirlerdi, ki ilk üç oyuna bakınca orada daha derli toplu ve
anlaşılır şekilde anlatıldığını görüyoruz.
Hogwarts'a ayak
basmadan önceki bölümler oyuna alışma havasında geçiyor, bu sırada büyü
yapmayı ve kontrolleri öğreniyoruz. Büyü yapma sistemi önceki
oyunlardan tamamen farklı ve yeni bir sistem geliştirilmiş. Farenizin
sol tuşuna basılı tutup yaptığınız hareketler (sol tuşa basıp saat
yönüne doğru bir daire çizmek, sol tuşa basıp fareyi sağa sola çekmek
gibi) genel büyülerinizi tetikliyor. (Bir nesneyi havalandırmak,
ittirmek yada kendinize doğru çekmek gibi.) Sağ tuşa basarak yaptığınız
hareketler ise kısıtlı sayıdaki düello sahnelerinde kullanılıyor.
(Rakibi sersemletmek, silahsız bırakmak gibi.) Teoride gerçekten
orijinal ve güzel olan bu sistem, oyun içinde saçmalayan kontroller
yüzünden maalesef çuvallıyor. Oyunun hikaye anlatımından bile kötü olan
şey kesinlikle oyunun kontrolleri. Tam anlamıyla oynayana işkence
çektirmek için tasarlanmış kontrol sisteminde, basitçe bir nesneyi
hedefleyip ona büyü yapabilmek için 10 dakika uğraşmak işten değil.
Normalde bir nesneye büyü yapmak istediğinizde sol tuşa basılı tutup
fareyi nesneye doğrultup gerekli büyü hareketini yapmanız lazım. Ama
oyunun berbat hedefleme sistemi yüzünden tam önünüzde duran meşaleyi
bir türlü hedefleyemeyip Incendio büyüsünü yapamadığınızda ne demek
istediğimi anlayacaksınız. (Oyuna bakılırsa ok tuşları da hedeflemede
bize yardım edebiliyor ama onlar da ayrı saçmalıyor, o yüzden hiç
değinmiyorum.) Kontrollerde başarısız olan sadece hedefleme sistemi de
değil tabi ki. Oyun nispeten az sayıda tuşla oynanıyor, ancak bu az
sayıdaki tuş da işlevlerini doğru düzgün yerine getiremediği için
oyunun kontrollerine alışana kadar (alışabilirseniz tabi) ya da
gözünüzü yumana kadar işkence çekiyorsunuz. Koşmak için Shift tuşuna
basılı tutmanız lazım ama karakteriniz bazen anlamsızca siz Shift'e
basılı tuttuğunuz halde yürümeyi tercih edebiliyor, ya da siz yukarı
doğru giderken değişen bir kamera açısıyla karakteriniz birden geriye
dönüp koşmaya başlayabiliyor vs... Amma kötüledin oyunu, hiç mi iyi
yanı yok derseniz, bu saydıklarım dışında oyunun eğlenceli olduğunu
söyleyebilirim. Özellikle Hogwarts'ın gerçekten büyük ve detaylı
olduğunu da düşünürsek (gerçi kitaplardaki Hogwarts'ı filmdekine tercih
etsem de) okulun o büyülü atmosferini solumak gerçekten eğlenceli.
Bulunacak ve çözülecek bir çok sırı barındıran okulda gezerken her yere
dikkat etmelisiniz. Çünkü öylece duran duvar ya da yer halılarından
yada sönmüş meşalelerden bile keşif puanı kazanabiliyorsunuz.
Peki nedir keşif puanı? Eski oyunlarda toplayabildiğimiz kadar renkli
fasülyeleri toplar, topladığımız oranda da ödüller kazanırdık. Bu
renkli fasülyelerin yerini artık keşif puanları almış durumda. Herhangi
bir şey keşfettiğinizde (Bu keşfettiğiniz şey bir duvar halısının
arkasındaki heykel olabilir, tamir edilmiş bir vazo olabilir vs)
keşfettiğiniz şeye bağlı olarak belli bir oranda keşif puanı
kazanıyorsunuz. Ne kadar çok keşif puanı kazanırsanız büyüleriniz de
seviye atlayarak o kadar güçlü oluyorlar (ben bir fark göremedim gerçi)
ve aynı zamanda "Room of Rewards" adlı odada bulunan ödülleri ve oyunun
yapım aşamalarıyla ilgili videoları açabiliyoruz.
Hogwars
çeşitli binalara mensup (Gryffindor, Slytherin, Ravenclaw ve
Hufflepuff) öğrencilere ev sahipliği yaptığından ve bu oyuna gayet iyi
yansıtıldığından dolayı o büyülü hava gayet iyi kotarılmış.
Slytherin'li öğrencilerin yanınızdan geçerken size sürekli laf
atmaları, diğer binalardaki öğrencilerin ise çeşitli dostça tavırları
gerçekten hoş olmuş ve sizi atmosferin içine çekmeyi başarıyorlar.
Oyunda
yaptığımız şeyler sadece keşiflerle sınırlı değil tabi ki. Sihir
Bakanlığı görevlisi ve Defense Against Dark Arts (Karanlık Sanatlara
Karşı Savunma) öğretmeni Dolores Umbridge'e karşı savaşmak ve
Dumbledore's Army adındaki karşıt grubu oluşturmak, onları eğitmek de
oyunda yapacaklarımız arasında. Dumbledore's Army oyunda ciddi bir yer
kaplıyor. İlk önce Marauder's Map'tan (Çapulcu Haritası) yerlerine
baktığımız gruba katılmaya hevesli öğrencileri bulup onlar adına ufak
görevler yerine getiriyoruz. Fotoğraf makinesini Slytherin'li
öğrencilere kaptırmış olan Colin'in fotoğraf makinesini geri almak yada
Chonun baykuşunu yakalayıp mektup yollamasına yardımcı olmak gibi
çeşitli bir çok görev var. Bu görevlerin oyuna çeşitlilik kattığını ve
eğlenceli olduklarını söyleyebilirim. Tek kötü yanları (kontrolleri
saymazsak) neredeyse her görev için okulun diğer ucuna git-gel yapmak
zorunda oluşumuz. Ama gözünüzü açık tutup keşif puanlarını kollayın
demiştik değil mi? Yol üstündeki mini oyunlara da takılabilme şansınız
var üstelik.
Mini
oyunlar oyunun en keyifli yanlarından biri. Wizard's Chess(Büyücü
Satrancı), Gobstones (Tüküren Bilye) ve Exploding Snap (Patlamalı
Pişti) gibi basit ama keyifli oyunlar vakit geçirmek için birebir.
Büyücü Satrancının normal satrançtan farkı yok, taşların hareket edip
birbirlerini parçalaması dışında tabi. Tüküren Bilye de amaç kendi
bilyenizin ortadaki bilyeye en yakın bilye olmasını sağlamak. Patlamalı
Pişti de ise, kartlar patlamadan önce eşlerini bulmaya çalışıyoruz.
Eğer kontrollerden dolayı çıldıracak gibi olursanız mini oyunlara göz
atıp sakinleşmeye çalışın derim.
Dumbledore's Army'ye yeterli
üye bulduktan sonra ise Room of Requirement (İhtiyaç Odası) isimli
odada onlara saldırı ve savunma üzerine yeni büyüler öğretiyoruz(ve de
öğreniyoruz.). Burada genelde yeni öğrenilen büyüyü üç kere başarıyla
uyguladığınızda bir sonraki büyüye geçebiliyorsunuz.
Dumbledore's
Army kurulduktan sonra ve Dolores Umbridge okul müdüreliğine geldikten
sonra ise amacımız Umbridge'in işlerini sabote etmek haline geliyor.
Okulun her yerine yapay bataklıklar yerleştirmek, Umbridge'in
anonslarını iksirler kullanarak sabote etmek gibi eğlenceli görevler
yerine getiriyoruz bu kısımda. Umbridge'in ne kadar sinir bozucu bir
karakter olduğunu gördükten sonra bu kısımları zevkle yerine
getireceğinizi düşünüyorum. (Ayrıca Umbridge'in iksirle bozulmuş
anonslarının da oldukça eğlenceli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.)
Okul
içinde oradan oraya koşarken en büyük yardımcınız Marauder's Map
olacak. Tab tuşuna basarak açabileceğiniz bu haritada okulun herhangi
bir yerini yada kişisini seçerek ona giden en kestirme yolu hayali ayak
izlerini izleyerek bulabilirsiniz. Gerçekten kullanışlı ve eğer birinin
nerede olduğunu bilmiyorsanız sizi büyük zahmetten kurtarıyor.
Hogwarts büyücülük okulu değil miydi, ders yok mu hiç dediğinizi duyar
gibiyim. Dersler ve geçilmesi gereken sınavlar da oyunun bir diğer
parçası. Görebileceğiniz toplam 4 adet ders var(ki bence çok az bu
sayı). Bu dersler; Transfiguration (Biçim Değiştirme), Potions (İksir),
Charms (Muska) ve Herbalogy (Bitki Bilim). Bu derslerle ilgili
sınavlara girmeden önce her dersin öğretmeni bize ufak görevler
veriyor. (Genelde araştırmamız gereken bir konu oluyor bu ve gerekli
kitabı bularak o konuda bir ödev hazırlamamızı istiyorlar.) Ödevi
getirdiğiniz zaman ise asanızı (farenizi) hızlı kullanmanız gereken bir
dizi büyü yapmanızı istiyorlar kısıtlı zaman içerisinde. Burada
alabileceğiniz en yüksek not O, yani Outsanding (Olağanüstü). Deneme
sınırı olmadığı için eğer başaramazsanız istediğiniz kadar deneme
şansınız var. Peki bu derslerin bize ne katkısı var derseniz, tüm
derslerden O alırsanız Room of Rewards da bir kupa ödülü
açabiliyorsunuz. Ama bunun dışında bir katkısı yok, hatta hiçbir dersle
uğraşmadan da oyunu bitirebilirsiniz rahatlıkla.
Bu
saydıklarımız dışında bir de oyunun sonunda Sihir Bakanlığı'nda geçen
bölümler var tabi. Oyun genelde adventure tadında geçerken neredeyse
doğru düzgün yaşayabileceğimiz tek aksiyon sahneleri burada.
(Hogwarts'ta da birkaç aksiyon sahnesi var ama zaten tam ısınmaya
başladığınız sırada sona eriyorlar.) Ha, tabi ki isterseniz okulda da
sağ tuşa basılı tutarak istediğiniz öğrenciye saldırı büyüleri
yollayabilirsiniz ama ben şu ana kadar karşılık verenini görmedim.
(Slytherin'liler üzerinde denemek lazım.) Sihir Bakanlığında bölümün
çoğunluğu sinematik olarak geçse de ilk aksiyon sahnesinde Sirius Black
(Harry'nin vaftiz babası) olarak oynuyoruz. Lucius Malfoy ve Bellatrix
Lestrange'e karşı aynı anda yaptığımız düellodan sonra ise kontrol
Dumbledore'a geçiyor ve bu sefer Voldemort'un ta kendisiyle düello
yapıyoruz. Dumbledore olarak oynarken zaten tek bir hedefiniz olduğu
için önünüzde hedefleme pek de sorun olmuyor, rahatça
oynayabiliyorsunuz neyse ki.
Oyunun genel içeriğine yeterince değindik sanırım. Teknik detaylara gelecek olursak...
Grafikler
çok muhteşem olmasa da gayet yeterli. Filmdeki karakterlerin suratları
birebir taranarak oyuna aktarılmış. Hogwarts'ın arkaplanındaki dağlar
ve Hogwarts gayet detaylı ve güzel yapılmış. Her ne kadar ben filmlerde
ve son iki oyunda öğrencilerin cüppe yerine gömlek-pantolon-yelek
üçlüsüyle takılmalarına sinir olsam da bu giysilerin ve karakterlerin
animasyonları da hiç fena değil. Merdivenlerden çıkarken yada inerken
karakterlerin merdivenlerin kenarına tutunmaları yada çok ani bir
şekilde bir boşluğa adım attıklarında dengelerini sağlamaya çalışmaları
gibi karakter animasyonları gayet güzel yapılmış ve göze batmıyor.
Seslere
bakacak olursak üzerinde gerçekten uğraş verildiği belli oluyor.
Filmden birçok oyuncuyu bir araya toplayıp oyundaki karakterlerine de
ses verdirtmeyi başarmış EA. Karakterlerin konuşmaları, söyledikleri
gayet güzel düşünülmüş ve eğlenceli olmuş. Okuldaki öğrencilerin
yanından geçerken attıkları laflar gerçekten atmosfere büyük katkı
sağlıyor. Müzikler de filmin müzikleri ağırlıklı olsa da, önceki Harry
Potter oyunlarının bazı müziklerinin yeniden yapılmış hallerini duymak
hoş olmuş açıkçası.
Anlattıklarımızı kısaca toparlayacak
olursak, acınası kontrollerine tahammül edebilecekseniz
eğlendirebilecek bir oyun Order of the Phoenix. Keşke filmi temel almak
yerine kitabı temel alıp kontrollerini de düzgün yapsalarmış demekten
kendimi alamıyorum. Ancak yinede sıkı bir Harry Potter hayranıysanız ve
Hogwartsın büyülü atmosferine kapılmak istiyorsanız bir göz atmanız
yerinde olacaktır. Hele ki benim gibi yedinci kitabı bitirip de serinin
bitmesine üzülüyorsanız, Hogwarts'a tekrar bir ziyaret sizi kendinize
getirecektir.
kitabının henüz çıkmış olduğu ve beşinci filminin de ülkemiz sinema
salonlarına gelmesinin an meselesi olduğu şu günlerde, Harry Potter'ın
yeni oyununu görmek birçoğunuzu şaşırtmamıştır herhalde. Bizde tabi ki
şaşırmadık ve serinin beşinci oyunu olan Order of the Phoenix'i
incelemeye aldık.
Öncelikle oyun, ilk üç oyunun aksine, aynı
Goblet of Fire(Ateş Kadehi)'ın oyunu gibi tamamen filmin üzerine
kurulmuş. Şahsen filmlerinden haz etmesem de kitapların bir fanı
olduğumu söyleyebilirim, ki ilk üç oyunu tamamen kitabın atmosferini
içerdiği için çok seven birisi olarak "filmin oyunu"nu oynamak biraz
hayal kırıklığına uğratmadı değil. Ama hiç değilse Goblet of Fire gibi
bir felaketle karşı karşıya değiliz.
Oyunumuz, 10 Ağustos
itibariyle ülkemizde de vizyona girecek olan Order of the Phoenix
(Zümrüdüanka Yoldaşlığı) filmini konu alıyor. Bir önceki sene, karanlık
büyücü Lord Voldemort'un elinden zor kurtulmuş olan Harry Potter'ın
Dementor (Ruh Emici)'lar tarafından saldırıya uğramasıyla başlıyor
oyun. Ardından hikayede ne olup bittiğini anlayamadan koca bir sıçrama
yapıp kendimizi Grimmauld Meydanı 12 Numaralı evde, yani Order of the
Phoenix'in karargahında buluyoruz. Ki bu noktada oyunun hikayesiyle
ilgili ciddi kaygılar duymaya da başlıyoruz aynı zamanda. Eğer
kitapları okumadıysanız ya da filmi izlemediyseniz oyunun hikayesinden
hiçbir şey anlamanız mümkün değil. Her şey o kadar hızlı olup bitiyor
ve detaysız işleniyor ki, olaylar adeta birbirine giriyor. Bir
bakıyorsunuz Dementor saldırısına uğramışsınız, birileri bir duruşmadan
bahsediyor ama siz Grimmauld Meydanı'nda Sirius'un evinde büyü yaparak
etrafı topluyorsunuz sonra hop diye kendinizi büyücülük okulu
Hogwarts'ta buluyorsunuz ve Hermione ile Ron size duruşmadan
aklandığınızı söylüyor. Maalesef Hikayeyi çok daha düzenli ve detaylı
anlatabilirlerdi, ki ilk üç oyuna bakınca orada daha derli toplu ve
anlaşılır şekilde anlatıldığını görüyoruz.
Hogwarts'a ayak
basmadan önceki bölümler oyuna alışma havasında geçiyor, bu sırada büyü
yapmayı ve kontrolleri öğreniyoruz. Büyü yapma sistemi önceki
oyunlardan tamamen farklı ve yeni bir sistem geliştirilmiş. Farenizin
sol tuşuna basılı tutup yaptığınız hareketler (sol tuşa basıp saat
yönüne doğru bir daire çizmek, sol tuşa basıp fareyi sağa sola çekmek
gibi) genel büyülerinizi tetikliyor. (Bir nesneyi havalandırmak,
ittirmek yada kendinize doğru çekmek gibi.) Sağ tuşa basarak yaptığınız
hareketler ise kısıtlı sayıdaki düello sahnelerinde kullanılıyor.
(Rakibi sersemletmek, silahsız bırakmak gibi.) Teoride gerçekten
orijinal ve güzel olan bu sistem, oyun içinde saçmalayan kontroller
yüzünden maalesef çuvallıyor. Oyunun hikaye anlatımından bile kötü olan
şey kesinlikle oyunun kontrolleri. Tam anlamıyla oynayana işkence
çektirmek için tasarlanmış kontrol sisteminde, basitçe bir nesneyi
hedefleyip ona büyü yapabilmek için 10 dakika uğraşmak işten değil.
Normalde bir nesneye büyü yapmak istediğinizde sol tuşa basılı tutup
fareyi nesneye doğrultup gerekli büyü hareketini yapmanız lazım. Ama
oyunun berbat hedefleme sistemi yüzünden tam önünüzde duran meşaleyi
bir türlü hedefleyemeyip Incendio büyüsünü yapamadığınızda ne demek
istediğimi anlayacaksınız. (Oyuna bakılırsa ok tuşları da hedeflemede
bize yardım edebiliyor ama onlar da ayrı saçmalıyor, o yüzden hiç
değinmiyorum.) Kontrollerde başarısız olan sadece hedefleme sistemi de
değil tabi ki. Oyun nispeten az sayıda tuşla oynanıyor, ancak bu az
sayıdaki tuş da işlevlerini doğru düzgün yerine getiremediği için
oyunun kontrollerine alışana kadar (alışabilirseniz tabi) ya da
gözünüzü yumana kadar işkence çekiyorsunuz. Koşmak için Shift tuşuna
basılı tutmanız lazım ama karakteriniz bazen anlamsızca siz Shift'e
basılı tuttuğunuz halde yürümeyi tercih edebiliyor, ya da siz yukarı
doğru giderken değişen bir kamera açısıyla karakteriniz birden geriye
dönüp koşmaya başlayabiliyor vs... Amma kötüledin oyunu, hiç mi iyi
yanı yok derseniz, bu saydıklarım dışında oyunun eğlenceli olduğunu
söyleyebilirim. Özellikle Hogwarts'ın gerçekten büyük ve detaylı
olduğunu da düşünürsek (gerçi kitaplardaki Hogwarts'ı filmdekine tercih
etsem de) okulun o büyülü atmosferini solumak gerçekten eğlenceli.
Bulunacak ve çözülecek bir çok sırı barındıran okulda gezerken her yere
dikkat etmelisiniz. Çünkü öylece duran duvar ya da yer halılarından
yada sönmüş meşalelerden bile keşif puanı kazanabiliyorsunuz.
Peki nedir keşif puanı? Eski oyunlarda toplayabildiğimiz kadar renkli
fasülyeleri toplar, topladığımız oranda da ödüller kazanırdık. Bu
renkli fasülyelerin yerini artık keşif puanları almış durumda. Herhangi
bir şey keşfettiğinizde (Bu keşfettiğiniz şey bir duvar halısının
arkasındaki heykel olabilir, tamir edilmiş bir vazo olabilir vs)
keşfettiğiniz şeye bağlı olarak belli bir oranda keşif puanı
kazanıyorsunuz. Ne kadar çok keşif puanı kazanırsanız büyüleriniz de
seviye atlayarak o kadar güçlü oluyorlar (ben bir fark göremedim gerçi)
ve aynı zamanda "Room of Rewards" adlı odada bulunan ödülleri ve oyunun
yapım aşamalarıyla ilgili videoları açabiliyoruz.
Hogwars
çeşitli binalara mensup (Gryffindor, Slytherin, Ravenclaw ve
Hufflepuff) öğrencilere ev sahipliği yaptığından ve bu oyuna gayet iyi
yansıtıldığından dolayı o büyülü hava gayet iyi kotarılmış.
Slytherin'li öğrencilerin yanınızdan geçerken size sürekli laf
atmaları, diğer binalardaki öğrencilerin ise çeşitli dostça tavırları
gerçekten hoş olmuş ve sizi atmosferin içine çekmeyi başarıyorlar.
Oyunda
yaptığımız şeyler sadece keşiflerle sınırlı değil tabi ki. Sihir
Bakanlığı görevlisi ve Defense Against Dark Arts (Karanlık Sanatlara
Karşı Savunma) öğretmeni Dolores Umbridge'e karşı savaşmak ve
Dumbledore's Army adındaki karşıt grubu oluşturmak, onları eğitmek de
oyunda yapacaklarımız arasında. Dumbledore's Army oyunda ciddi bir yer
kaplıyor. İlk önce Marauder's Map'tan (Çapulcu Haritası) yerlerine
baktığımız gruba katılmaya hevesli öğrencileri bulup onlar adına ufak
görevler yerine getiriyoruz. Fotoğraf makinesini Slytherin'li
öğrencilere kaptırmış olan Colin'in fotoğraf makinesini geri almak yada
Chonun baykuşunu yakalayıp mektup yollamasına yardımcı olmak gibi
çeşitli bir çok görev var. Bu görevlerin oyuna çeşitlilik kattığını ve
eğlenceli olduklarını söyleyebilirim. Tek kötü yanları (kontrolleri
saymazsak) neredeyse her görev için okulun diğer ucuna git-gel yapmak
zorunda oluşumuz. Ama gözünüzü açık tutup keşif puanlarını kollayın
demiştik değil mi? Yol üstündeki mini oyunlara da takılabilme şansınız
var üstelik.
Mini
oyunlar oyunun en keyifli yanlarından biri. Wizard's Chess(Büyücü
Satrancı), Gobstones (Tüküren Bilye) ve Exploding Snap (Patlamalı
Pişti) gibi basit ama keyifli oyunlar vakit geçirmek için birebir.
Büyücü Satrancının normal satrançtan farkı yok, taşların hareket edip
birbirlerini parçalaması dışında tabi. Tüküren Bilye de amaç kendi
bilyenizin ortadaki bilyeye en yakın bilye olmasını sağlamak. Patlamalı
Pişti de ise, kartlar patlamadan önce eşlerini bulmaya çalışıyoruz.
Eğer kontrollerden dolayı çıldıracak gibi olursanız mini oyunlara göz
atıp sakinleşmeye çalışın derim.
Dumbledore's Army'ye yeterli
üye bulduktan sonra ise Room of Requirement (İhtiyaç Odası) isimli
odada onlara saldırı ve savunma üzerine yeni büyüler öğretiyoruz(ve de
öğreniyoruz.). Burada genelde yeni öğrenilen büyüyü üç kere başarıyla
uyguladığınızda bir sonraki büyüye geçebiliyorsunuz.
Dumbledore's
Army kurulduktan sonra ve Dolores Umbridge okul müdüreliğine geldikten
sonra ise amacımız Umbridge'in işlerini sabote etmek haline geliyor.
Okulun her yerine yapay bataklıklar yerleştirmek, Umbridge'in
anonslarını iksirler kullanarak sabote etmek gibi eğlenceli görevler
yerine getiriyoruz bu kısımda. Umbridge'in ne kadar sinir bozucu bir
karakter olduğunu gördükten sonra bu kısımları zevkle yerine
getireceğinizi düşünüyorum. (Ayrıca Umbridge'in iksirle bozulmuş
anonslarının da oldukça eğlenceli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.)
Okul
içinde oradan oraya koşarken en büyük yardımcınız Marauder's Map
olacak. Tab tuşuna basarak açabileceğiniz bu haritada okulun herhangi
bir yerini yada kişisini seçerek ona giden en kestirme yolu hayali ayak
izlerini izleyerek bulabilirsiniz. Gerçekten kullanışlı ve eğer birinin
nerede olduğunu bilmiyorsanız sizi büyük zahmetten kurtarıyor.
Hogwarts büyücülük okulu değil miydi, ders yok mu hiç dediğinizi duyar
gibiyim. Dersler ve geçilmesi gereken sınavlar da oyunun bir diğer
parçası. Görebileceğiniz toplam 4 adet ders var(ki bence çok az bu
sayı). Bu dersler; Transfiguration (Biçim Değiştirme), Potions (İksir),
Charms (Muska) ve Herbalogy (Bitki Bilim). Bu derslerle ilgili
sınavlara girmeden önce her dersin öğretmeni bize ufak görevler
veriyor. (Genelde araştırmamız gereken bir konu oluyor bu ve gerekli
kitabı bularak o konuda bir ödev hazırlamamızı istiyorlar.) Ödevi
getirdiğiniz zaman ise asanızı (farenizi) hızlı kullanmanız gereken bir
dizi büyü yapmanızı istiyorlar kısıtlı zaman içerisinde. Burada
alabileceğiniz en yüksek not O, yani Outsanding (Olağanüstü). Deneme
sınırı olmadığı için eğer başaramazsanız istediğiniz kadar deneme
şansınız var. Peki bu derslerin bize ne katkısı var derseniz, tüm
derslerden O alırsanız Room of Rewards da bir kupa ödülü
açabiliyorsunuz. Ama bunun dışında bir katkısı yok, hatta hiçbir dersle
uğraşmadan da oyunu bitirebilirsiniz rahatlıkla.
Bu
saydıklarımız dışında bir de oyunun sonunda Sihir Bakanlığı'nda geçen
bölümler var tabi. Oyun genelde adventure tadında geçerken neredeyse
doğru düzgün yaşayabileceğimiz tek aksiyon sahneleri burada.
(Hogwarts'ta da birkaç aksiyon sahnesi var ama zaten tam ısınmaya
başladığınız sırada sona eriyorlar.) Ha, tabi ki isterseniz okulda da
sağ tuşa basılı tutarak istediğiniz öğrenciye saldırı büyüleri
yollayabilirsiniz ama ben şu ana kadar karşılık verenini görmedim.
(Slytherin'liler üzerinde denemek lazım.) Sihir Bakanlığında bölümün
çoğunluğu sinematik olarak geçse de ilk aksiyon sahnesinde Sirius Black
(Harry'nin vaftiz babası) olarak oynuyoruz. Lucius Malfoy ve Bellatrix
Lestrange'e karşı aynı anda yaptığımız düellodan sonra ise kontrol
Dumbledore'a geçiyor ve bu sefer Voldemort'un ta kendisiyle düello
yapıyoruz. Dumbledore olarak oynarken zaten tek bir hedefiniz olduğu
için önünüzde hedefleme pek de sorun olmuyor, rahatça
oynayabiliyorsunuz neyse ki.
Oyunun genel içeriğine yeterince değindik sanırım. Teknik detaylara gelecek olursak...
Grafikler
çok muhteşem olmasa da gayet yeterli. Filmdeki karakterlerin suratları
birebir taranarak oyuna aktarılmış. Hogwarts'ın arkaplanındaki dağlar
ve Hogwarts gayet detaylı ve güzel yapılmış. Her ne kadar ben filmlerde
ve son iki oyunda öğrencilerin cüppe yerine gömlek-pantolon-yelek
üçlüsüyle takılmalarına sinir olsam da bu giysilerin ve karakterlerin
animasyonları da hiç fena değil. Merdivenlerden çıkarken yada inerken
karakterlerin merdivenlerin kenarına tutunmaları yada çok ani bir
şekilde bir boşluğa adım attıklarında dengelerini sağlamaya çalışmaları
gibi karakter animasyonları gayet güzel yapılmış ve göze batmıyor.
Seslere
bakacak olursak üzerinde gerçekten uğraş verildiği belli oluyor.
Filmden birçok oyuncuyu bir araya toplayıp oyundaki karakterlerine de
ses verdirtmeyi başarmış EA. Karakterlerin konuşmaları, söyledikleri
gayet güzel düşünülmüş ve eğlenceli olmuş. Okuldaki öğrencilerin
yanından geçerken attıkları laflar gerçekten atmosfere büyük katkı
sağlıyor. Müzikler de filmin müzikleri ağırlıklı olsa da, önceki Harry
Potter oyunlarının bazı müziklerinin yeniden yapılmış hallerini duymak
hoş olmuş açıkçası.
Anlattıklarımızı kısaca toparlayacak
olursak, acınası kontrollerine tahammül edebilecekseniz
eğlendirebilecek bir oyun Order of the Phoenix. Keşke filmi temel almak
yerine kitabı temel alıp kontrollerini de düzgün yapsalarmış demekten
kendimi alamıyorum. Ancak yinede sıkı bir Harry Potter hayranıysanız ve
Hogwartsın büyülü atmosferine kapılmak istiyorsanız bir göz atmanız
yerinde olacaktır. Hele ki benim gibi yedinci kitabı bitirip de serinin
bitmesine üzülüyorsanız, Hogwarts'a tekrar bir ziyaret sizi kendinize
getirecektir.