Çocukluğunu
80'li ve 90'lı yıllarda yaşayanlar için Transformers ismi bir
efsanedir. O zaman yayın politikası gereği çizgi filmler sabahın
köründe yayınlanıyordu. Kalkıp o saate uykulu uykulu izlerdik bu çizgi
filmi. Esasında Japonların ürettiği bir oyuncak olan Transformers
Hasbro'nun ürüne ortak olmasıyla birlikte çizgi film haline de geldi.
Hasbro, çizgi filmi ya da filmi olan ürünlerin olmayanlardan çok daha
fazla sattığını bildiği için böyle satış kampanyası yapmıştı. Ancak
Transformers'ı 80'lerin dev robotlarından ayıran en büyük özelliği ise,
ileri bir teknoloji olmalarına rağmen bizim seviyemize inmeleriydi.
Diğer dev robotlar her hareketleriyle çok ileri bir teknolojiyiz diye
bağırırken, Transformers robotları, günümüze uyum sağlayıp araba, uçak
gibi her gün gördüğümüz şeylere dönüşüyorlardı. Aynı şekilde
oyuncakları da sektörü tamamıyla değiştirmişti. Reklam olarak yapılan
bir çizgi filme göre Transformers gayet eğlenceli ve iyi bir konuya
sahipti. Aksiyon sahneleriyse bir çizgi filme göre gayet iyiydi. Zaten
bu yüzden Transformers, adı geçen 30 yıl içerisinde tam bir efsaneye
dönüşüp, animelerden, mangalara, çizgi romanlara ve çeşit çeşit yeni
seriye kadar uzandı. Daha sonra Stephen Spielberg Transformers'ın film
haklarını satın aldı. Projenin başına Hollywoodun en klişe sever
yönetmenlerinden birisi olan Michael Bay'in geçmesiyle birlikte birçok
insan projeden umudunu kesmişti. Ancak 2007 yılında gösterime giren ilk
film beklenin çok üstünde bir başarıya ulaştı. Artık Transformers
karakterleri eskiden olduğu gibi, kare hatlara sahip değildi.
Bilgisayar teknolojisini sonuna kadar kullanan yeni tasarımları,
karmaşık parçalar ve oval hatlardan oluşuyordu. Hiç birisi
çocukluğumuzda tanıdığımız karakterlere benzemiyordu ama yine de bu
halleri de gayet tatmin ediciydi. Merakla beklenen ikinci film Revenge
of the Fallen'da yakın zamanda gösterime girdi. Film eleştirmenler
tarafından yerden yere vurulmasın rağmen gişede rekor elde eden
filmlerden oldu. Revenge of the Fallen ne kadar başarılı bir film
tartışılır. Bizi şu anda ilgilendiren oyun versiyonları. Geleneksel
olarak 2007 yılında filmle birlikte bir Transformers oyunu da piyasaya
sürülmüştü. İlk oyunun en büyük eksiği bir türlü doğru düzgün
ayarlanamayan kontrolleriydi. Ayrıca grafikleri de çağın ötesindeydi.
Her ne kadar oyuncular ve eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuş
olsa da Transformers the movie game eğlenceli bir oyundu. Şimdi sıra
ikinci oyunda
Transformers
Revenge of the Fallen oyunu, çok etkileyici bir ana menü ve giriş
videosuyla başlıyor. Bunları görünce ister istemez seviniyoruz. İlk
tepki güzel bir oyun bu oluyor. Ancak oyunu oynadıkça bu düşünce yavaş
yavaş değişmeye başlıyor. Genelde film oyunlarında iki oynanış türü çok
kullanılır. Birincisi özgürce şehir içinde dolaştığın dev harita
sistemidir. Diğeri ise en ünlüsü Lord of the Rings: Return of the King
oyunundaki, gibi başta filmden bir karakteri seçip, bölüm boyunca önüne
geleni öldürdüğün oynanış türüdür. İlk Transformers oyunu, dev harita
sistemine sahipti ve bu oyunun en büyük artısıydı. Hatta o kadar büyük
bir artıydı ki, oyunun hatalarını görmezden görmek mümkündü. Ancak
Revenge of the Fallen'da bu zorlu dev harita sistemiyle uğraşmak
istemeyen yapımcılar, oynanış türünü değiştirmişler. Artık oyun ikinci
yaygın oynanış türünde oynanıyor
Hoşçakal serbestlik merhaba rutinler
Revenge
of the Fallen da Autobot ve Decepticon'lar için iki ayrı senaryo
bulunuyor. Aslında bu daha çok aynı senaryonun iki bakış açısında
oynanılan hali olmuş. Autbot'larda, Optimus Prime, Bumblebee, Ironhide,
Rachet ve Breakway adlı karakterler seçilebiliyor. Decepticonlarda ise
Starscream, Grindor, Long Haul, Sideways ve tabii ki Megatron var. İki
taraf için de görevleri hologramdan oluşan dev bir dünya haritasından
alıyoruz. Autobot'ların Nest adında insanlarla kurdukları özel bir
askeri birliği var. Onların bölümlerini Nest'in bulunduğu askeri üstten
seçiyoruz. Decepticon'lar ise Nemesis adlı uzay gemisinden seçiliyor.
Bu iki ekranda oldukça detaylı ve karakterlerin kişiliğini yansıtıyor.
Nemesis dağınık ve ürkütücü ortamıyla tam Decepticon'ları en iyi
özetleyen mekan olmuş. Autobot'lar ve Nest'in görevleri ilk başta
dünyada kalan Decepticon'ları tespit edip onları yok etmek.
Decepticon'lar ise hem Megatron'un cesedini bulmaya çalışıp hem de
Autobotlara zarar vermeye uğraşıyorlar. Dünya haritasında seçtiğimiz
bölümler, bölgelere göre değişiyor. Genelde filme göre giden bu
bölümlerden her bölgede üç tane var. Shangay'da, Amerika da ve Mısır'da
oynadığımız bölümler var. Bu süslü makyajları görünce, insan oyunun iyi
olduğunu düşünüyor. Ama Revenge of the Fallen'da biraz zaman geçirince,
oyunun ne çok iyi ne de çok kötü olduğunu anlıyoruz. Aksiyon olarak çok
tatmin edici bir oyun ancak yapımcılar nedense her şeyin kolayına
kaçmış. En komik olanı ise, Autobot ve Decepticon'lar aynı haritalarda
oynuyor. Haritalar aynı, sadece görevler değişik. Oyunda toplam 11-12
harita var. Bunların her birisi, ikişer kez oynanabiliyor. Yapımcılar
daha fazla harita eklemek yerine böyle bir yönteme gitmişler. Bu, oyunu
biraz daha uzun hale getiriyor. İlk önce senaryoyu oynuyoruz, daha
sonra aynı bölümün sadece aksiyon yüklü ikinci senaryosuna
girebiliyoruz. Her bölüm bittiğinde oyun bize başarı puanları veriyor.
Yeni bölgeler açmak için belirli bir başarı puanına ihtiyacımız var. O
yüzden birçok bölümü iki ve hatta üç kere oynamak gerekiyor
More than meets the eyes
Her
iki ırka da iyi hazırlanmış bir eğitim bölümüyle başlıyoruz. Bu bölüm
hiç de baştan savma değil, her anlamda yapılması gereken şeyleri
öğretiyor. Oyundaki kara ve hava olmak üzere iki tane bulunan araç
robot türünün hareketlerini bu bölümde öğrenebiliyoruz. Transformers
2'nin bölüm yapısı en hızlı bitiren kazanır mantığına sahip. Bu ilk
oyunun serbestlik özelliğini sevdiğim için hiç hoşuma gitmedi. Eminim
birçok oyuncu da bundan rahatsızlık duyacak. Her bölümü bronz, gümüş,
altın ve platinyum madalyayla bitirebiliyoruz. Bunları kazanmak ne
kadar hızlı olduğumuza bağlı. Kısacası, karşımızda dev bir harita var,
ancak bunu aceleyle bölümün tadını çıkartmadan bitirmek gerekli. Bu
madalyalar, bölüm sonunda verilen başarı puanlarını artırıyor. Hızlı
oyun ve az zevk eşittir başka bölüme geçmek için daha çok puan. Ne
kadar da güzel bir denklem değil mi?
Rampada geçme beni dönüşüp ezerim seni
Transformers'ların
en çok merak edilen yanı dönüşme sistemleri. İlk oyunda istersek robot
istersek de araç olarak etrafta dolaşabiliyorduk. Tek tuş ile güzel bir
animasyon sayesinde dönüşebiliyorduk. Eminim bu oyundaki dönüşme
sistemi de güzeldir. Eminim diyorum çünkü bunu görmek mümkün değil. Tam
anlamıyla TPS haline gelen kamera açısı sayesinde dönüşme sahnelerinde,
karakterin ön tarafını görmek mümkün değil. Üstelik artık, dönüşmek
için sürekli bir tuşa basmak zorundayız. Kısacası bu oyun karakterlerin
robot hallerini baz almış. İlk oyundaki kontrol sorunlarını aşmak için
böyle yaptıkları ortada. Ancak kendi sorunlarını da yaratmışlar.
Sıradan bir oyuncu için, dönüşmek için sürekli bir tuşa basma yöntemine
alışması zor. Hem robotlarla dövüşüp, hem de bir tuşa basılı tutmak
akıl karıştırıcı olacaktır. Alışıldığı zaman çok eğlenceli bir hal
alıyor ama yine de bu yöntem bir sonraki oyunda kesinlikle
değiştirilmeli. Dövüşme ve dövüş sistemi Transformers adına uygun
şekilde olmuş. Yapımcılar aslında bu tek tuşlu dönüş sistemini,
dövüşlere katkısı olsun diye yapmışlar. Tıpkı filmdeki gibi, dönüş
birini parçala sonra araç olup yoluna devam et. Ya da binadan zıpla,
dönüş araç ol tekrar robot olup karşı binaya in. Oyunda filmi aratmayan
bu aksiyon hareketlerini yapabiliyoruz. Ama bu kamera açılarının
kısıtlı olması nedeniyle, sürekli robotun ensesini izlediğimiz için o
kadar da etkileyici gelmiyor. Robotlarımızın iki tane dövüşme modu var.
Birincisi yakın dövüş ki bunun için çok uğraşılmış belli. Diğeri ise,
uzaktan silahlarla ateş etme. Yakın dövüş oyunda büyük bir önem
kazanmış. Özellikle favori karakterlerim Optimus ve Megatron ile yakın
dövüşe girmek çok zevkli. Optimus iki kılıcı sayesinde, tüm düşmanları
kolayca haklayabiliyor. İlk oyunda gayet saçma şekilde, yakın dövüşleri
tekme tokat mantığıyla yapıyorduk. Bu oyunda ise yakın dövüşte, her
robotun kendine has kılıç, balta gibi silahı çıkıyor. Bu şekilde
düşmana saldırabiliyoruz. Yakın dövüş gerçekten çok etkili. Ancak arada
lazerlerle desteklemeden düşmanları yenmek bayağı zor oluyor.
Yapımcılar bu şekilde uzak ve yakın dövüşü bir birlerini tamamlayan
hale getirmişler. Ayrıca, yakın dövüş tuşuna basılı tutunca,
karakterler etkileyici bir animasyon eşliğinde düşmanlarını tek vuruşta
parçalayabiliyorlar. Uzak dövüş için her robotun iki tane silahı var.
Ironhide ve Long Haul gibi uzak silahları çok ölümcül Transformers
karakterleriyle bu sistemin ne kadar eğlenceli olduğunu çok daha iyi
anlıyoruz. Bazı karakterlerde sniper da bulunuyor. Her karakterin bir
de özel gücü var. Optimus Prime kendine güç kalkanı oluştururken,
Rachet olması gerektiği gibi kendini ve etrafındaki takım arkadaşlarını
iyileştiriyor. Megatron ise kolunu bir süper lazere dönüştürüp, tek
vuruşta 4-5 düşmanı öldürebiliyor
Düşmanları eski oyunda olduğu
gibi öylesine vurmuyoruz. Hepsini farklı şekilde vurma şansımız var.
Mesela kafasından Headshot ile tek vuruşta öldürebiliyoruz. Aynı
şekilde havadayken de onları vurabiliyoruz. Bunların her birisi oyunun
içinde gizli ayrı bir bonus özelliği açıyor. Dövüş ve dönüşme sistemi
çok iyi şekilde koordine edilmiş. Tabii ki tuşlara alışabilirsiniz.
Özellikle PC'de oynayacaklara bir Joypad ya da Xbox kontrol kolu
kullanmalarını tavsiye ederim böylece daha rahat ederler. Bu dövüş ve
dönüşme sistemi birçok kombo yapmanızı sağlıyor. Mesela araç
formundayken, hızla düşmanın üzerine giderken birden robota dönüşüp, o
hızla düşmana yakın dövüş silahını geçiriyor. Gayet etkileyici bir
animasyonla düşmanları bu şekilde parçalayabiliyoruz. Her bölümde,
yapılması gereken ve fazladan puan (energon) veren ikinci görevler
bulunuyor. Bunlar ırkların karakterine göre tasarlanmış. Autobotlar'da
bu görevler, şu kadar düşmanı şu şekilde öldür tarzıyken,
Decepticonlarda şu kadar araç yok et, etrafa bu kadar zarar ver
şeklinde olmuş. Bu ufak detay sayesinde, oyunu oynarken, seçtiğimiz
taraftaymış gibi hissediyoruz Her bölümde, ekranın sağ alt tarafında
bize yapmamız gerekenleri söyleyen birisi çıkıyor. Hologram şeklinde
olan bu karakter bize bilgi verirken, bir taraftan motive etmeye
çalışıyor. Buradaki konuşmalar her karakterin kendisine göre
tasarlandığı için, çok başarılı olmuş. Soundwave'i bir tek burada
görüyoruz. Bence oyunun eksik yanlarından birisi, filmde sadece Uydu
olarak gözüken Soundwave'i oyunda kontrol edebilirdik. Filmde, konuk
oyunculardan bile daha az gözüken Sideways'i oyunda kontrol
edebiliyoruz. Bu oyunun büyük bir artısı, aynı şekilde Soundwave'i de
oyuna ekleyebilirlerdi. Autobot'larda ise daha fazla karakter
olabilirdi. Bu filmle bir sürü yeni Autobot karakteri gördük ancak
oyunda bunlar yer almıyor. Her bölüm bittiğinde, kazandığımız
energonlarla karakterlerimizi upgrade edebiliyoruz
Oyunun
eksikliklerinden bahsetmek gerekirse, oyunda özgürlük yok. Rutin şeyler
yapmak zorundayız, eğlenceli olsa da ilk oyun gibi özgürlük dolu bir
seçenek varken bu insanın gözüne batıyor. Benim en çok sinir olduğum
şey ise, Revenge of the Fallen'daki görünmez duvarlar ve mantıksız
hasar sistemi. Sanki haritalar görünmez duvarlarla modellenmiş. Dövüş
sırasında ya da araç kullanırken bir yerlere sıkışıp kalabiliyoruz. En
komiği ise, ilgisiz şeyler hasar alıp parçalanırken, esas yok olması
gereken, tanker duvar ve ağaç gibi nesneler parçalanmıyorlar. Düşünün
koskoca Megatron, dev tanka dönüşüyor her şeyi yıkıp geçmesi lazım
ancak oyunun komik hasar sistemi yüzünden, bisiklet gibi oraya buraya
takılıp kalıyor. Bu durumda, hızlı olma sistemi ne işe yarıyor? Tabii
ki hiçbir şeye oraya buraya takılıp kaçmaya çalışırken, zaman akıp
gidiyor.
80'li ve 90'lı yıllarda yaşayanlar için Transformers ismi bir
efsanedir. O zaman yayın politikası gereği çizgi filmler sabahın
köründe yayınlanıyordu. Kalkıp o saate uykulu uykulu izlerdik bu çizgi
filmi. Esasında Japonların ürettiği bir oyuncak olan Transformers
Hasbro'nun ürüne ortak olmasıyla birlikte çizgi film haline de geldi.
Hasbro, çizgi filmi ya da filmi olan ürünlerin olmayanlardan çok daha
fazla sattığını bildiği için böyle satış kampanyası yapmıştı. Ancak
Transformers'ı 80'lerin dev robotlarından ayıran en büyük özelliği ise,
ileri bir teknoloji olmalarına rağmen bizim seviyemize inmeleriydi.
Diğer dev robotlar her hareketleriyle çok ileri bir teknolojiyiz diye
bağırırken, Transformers robotları, günümüze uyum sağlayıp araba, uçak
gibi her gün gördüğümüz şeylere dönüşüyorlardı. Aynı şekilde
oyuncakları da sektörü tamamıyla değiştirmişti. Reklam olarak yapılan
bir çizgi filme göre Transformers gayet eğlenceli ve iyi bir konuya
sahipti. Aksiyon sahneleriyse bir çizgi filme göre gayet iyiydi. Zaten
bu yüzden Transformers, adı geçen 30 yıl içerisinde tam bir efsaneye
dönüşüp, animelerden, mangalara, çizgi romanlara ve çeşit çeşit yeni
seriye kadar uzandı. Daha sonra Stephen Spielberg Transformers'ın film
haklarını satın aldı. Projenin başına Hollywoodun en klişe sever
yönetmenlerinden birisi olan Michael Bay'in geçmesiyle birlikte birçok
insan projeden umudunu kesmişti. Ancak 2007 yılında gösterime giren ilk
film beklenin çok üstünde bir başarıya ulaştı. Artık Transformers
karakterleri eskiden olduğu gibi, kare hatlara sahip değildi.
Bilgisayar teknolojisini sonuna kadar kullanan yeni tasarımları,
karmaşık parçalar ve oval hatlardan oluşuyordu. Hiç birisi
çocukluğumuzda tanıdığımız karakterlere benzemiyordu ama yine de bu
halleri de gayet tatmin ediciydi. Merakla beklenen ikinci film Revenge
of the Fallen'da yakın zamanda gösterime girdi. Film eleştirmenler
tarafından yerden yere vurulmasın rağmen gişede rekor elde eden
filmlerden oldu. Revenge of the Fallen ne kadar başarılı bir film
tartışılır. Bizi şu anda ilgilendiren oyun versiyonları. Geleneksel
olarak 2007 yılında filmle birlikte bir Transformers oyunu da piyasaya
sürülmüştü. İlk oyunun en büyük eksiği bir türlü doğru düzgün
ayarlanamayan kontrolleriydi. Ayrıca grafikleri de çağın ötesindeydi.
Her ne kadar oyuncular ve eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuş
olsa da Transformers the movie game eğlenceli bir oyundu. Şimdi sıra
ikinci oyunda
Transformers
Revenge of the Fallen oyunu, çok etkileyici bir ana menü ve giriş
videosuyla başlıyor. Bunları görünce ister istemez seviniyoruz. İlk
tepki güzel bir oyun bu oluyor. Ancak oyunu oynadıkça bu düşünce yavaş
yavaş değişmeye başlıyor. Genelde film oyunlarında iki oynanış türü çok
kullanılır. Birincisi özgürce şehir içinde dolaştığın dev harita
sistemidir. Diğeri ise en ünlüsü Lord of the Rings: Return of the King
oyunundaki, gibi başta filmden bir karakteri seçip, bölüm boyunca önüne
geleni öldürdüğün oynanış türüdür. İlk Transformers oyunu, dev harita
sistemine sahipti ve bu oyunun en büyük artısıydı. Hatta o kadar büyük
bir artıydı ki, oyunun hatalarını görmezden görmek mümkündü. Ancak
Revenge of the Fallen'da bu zorlu dev harita sistemiyle uğraşmak
istemeyen yapımcılar, oynanış türünü değiştirmişler. Artık oyun ikinci
yaygın oynanış türünde oynanıyor
Hoşçakal serbestlik merhaba rutinler
Revenge
of the Fallen da Autobot ve Decepticon'lar için iki ayrı senaryo
bulunuyor. Aslında bu daha çok aynı senaryonun iki bakış açısında
oynanılan hali olmuş. Autbot'larda, Optimus Prime, Bumblebee, Ironhide,
Rachet ve Breakway adlı karakterler seçilebiliyor. Decepticonlarda ise
Starscream, Grindor, Long Haul, Sideways ve tabii ki Megatron var. İki
taraf için de görevleri hologramdan oluşan dev bir dünya haritasından
alıyoruz. Autobot'ların Nest adında insanlarla kurdukları özel bir
askeri birliği var. Onların bölümlerini Nest'in bulunduğu askeri üstten
seçiyoruz. Decepticon'lar ise Nemesis adlı uzay gemisinden seçiliyor.
Bu iki ekranda oldukça detaylı ve karakterlerin kişiliğini yansıtıyor.
Nemesis dağınık ve ürkütücü ortamıyla tam Decepticon'ları en iyi
özetleyen mekan olmuş. Autobot'lar ve Nest'in görevleri ilk başta
dünyada kalan Decepticon'ları tespit edip onları yok etmek.
Decepticon'lar ise hem Megatron'un cesedini bulmaya çalışıp hem de
Autobotlara zarar vermeye uğraşıyorlar. Dünya haritasında seçtiğimiz
bölümler, bölgelere göre değişiyor. Genelde filme göre giden bu
bölümlerden her bölgede üç tane var. Shangay'da, Amerika da ve Mısır'da
oynadığımız bölümler var. Bu süslü makyajları görünce, insan oyunun iyi
olduğunu düşünüyor. Ama Revenge of the Fallen'da biraz zaman geçirince,
oyunun ne çok iyi ne de çok kötü olduğunu anlıyoruz. Aksiyon olarak çok
tatmin edici bir oyun ancak yapımcılar nedense her şeyin kolayına
kaçmış. En komik olanı ise, Autobot ve Decepticon'lar aynı haritalarda
oynuyor. Haritalar aynı, sadece görevler değişik. Oyunda toplam 11-12
harita var. Bunların her birisi, ikişer kez oynanabiliyor. Yapımcılar
daha fazla harita eklemek yerine böyle bir yönteme gitmişler. Bu, oyunu
biraz daha uzun hale getiriyor. İlk önce senaryoyu oynuyoruz, daha
sonra aynı bölümün sadece aksiyon yüklü ikinci senaryosuna
girebiliyoruz. Her bölüm bittiğinde oyun bize başarı puanları veriyor.
Yeni bölgeler açmak için belirli bir başarı puanına ihtiyacımız var. O
yüzden birçok bölümü iki ve hatta üç kere oynamak gerekiyor
More than meets the eyes
Her
iki ırka da iyi hazırlanmış bir eğitim bölümüyle başlıyoruz. Bu bölüm
hiç de baştan savma değil, her anlamda yapılması gereken şeyleri
öğretiyor. Oyundaki kara ve hava olmak üzere iki tane bulunan araç
robot türünün hareketlerini bu bölümde öğrenebiliyoruz. Transformers
2'nin bölüm yapısı en hızlı bitiren kazanır mantığına sahip. Bu ilk
oyunun serbestlik özelliğini sevdiğim için hiç hoşuma gitmedi. Eminim
birçok oyuncu da bundan rahatsızlık duyacak. Her bölümü bronz, gümüş,
altın ve platinyum madalyayla bitirebiliyoruz. Bunları kazanmak ne
kadar hızlı olduğumuza bağlı. Kısacası, karşımızda dev bir harita var,
ancak bunu aceleyle bölümün tadını çıkartmadan bitirmek gerekli. Bu
madalyalar, bölüm sonunda verilen başarı puanlarını artırıyor. Hızlı
oyun ve az zevk eşittir başka bölüme geçmek için daha çok puan. Ne
kadar da güzel bir denklem değil mi?
Rampada geçme beni dönüşüp ezerim seni
Transformers'ların
en çok merak edilen yanı dönüşme sistemleri. İlk oyunda istersek robot
istersek de araç olarak etrafta dolaşabiliyorduk. Tek tuş ile güzel bir
animasyon sayesinde dönüşebiliyorduk. Eminim bu oyundaki dönüşme
sistemi de güzeldir. Eminim diyorum çünkü bunu görmek mümkün değil. Tam
anlamıyla TPS haline gelen kamera açısı sayesinde dönüşme sahnelerinde,
karakterin ön tarafını görmek mümkün değil. Üstelik artık, dönüşmek
için sürekli bir tuşa basmak zorundayız. Kısacası bu oyun karakterlerin
robot hallerini baz almış. İlk oyundaki kontrol sorunlarını aşmak için
böyle yaptıkları ortada. Ancak kendi sorunlarını da yaratmışlar.
Sıradan bir oyuncu için, dönüşmek için sürekli bir tuşa basma yöntemine
alışması zor. Hem robotlarla dövüşüp, hem de bir tuşa basılı tutmak
akıl karıştırıcı olacaktır. Alışıldığı zaman çok eğlenceli bir hal
alıyor ama yine de bu yöntem bir sonraki oyunda kesinlikle
değiştirilmeli. Dövüşme ve dövüş sistemi Transformers adına uygun
şekilde olmuş. Yapımcılar aslında bu tek tuşlu dönüş sistemini,
dövüşlere katkısı olsun diye yapmışlar. Tıpkı filmdeki gibi, dönüş
birini parçala sonra araç olup yoluna devam et. Ya da binadan zıpla,
dönüş araç ol tekrar robot olup karşı binaya in. Oyunda filmi aratmayan
bu aksiyon hareketlerini yapabiliyoruz. Ama bu kamera açılarının
kısıtlı olması nedeniyle, sürekli robotun ensesini izlediğimiz için o
kadar da etkileyici gelmiyor. Robotlarımızın iki tane dövüşme modu var.
Birincisi yakın dövüş ki bunun için çok uğraşılmış belli. Diğeri ise,
uzaktan silahlarla ateş etme. Yakın dövüş oyunda büyük bir önem
kazanmış. Özellikle favori karakterlerim Optimus ve Megatron ile yakın
dövüşe girmek çok zevkli. Optimus iki kılıcı sayesinde, tüm düşmanları
kolayca haklayabiliyor. İlk oyunda gayet saçma şekilde, yakın dövüşleri
tekme tokat mantığıyla yapıyorduk. Bu oyunda ise yakın dövüşte, her
robotun kendine has kılıç, balta gibi silahı çıkıyor. Bu şekilde
düşmana saldırabiliyoruz. Yakın dövüş gerçekten çok etkili. Ancak arada
lazerlerle desteklemeden düşmanları yenmek bayağı zor oluyor.
Yapımcılar bu şekilde uzak ve yakın dövüşü bir birlerini tamamlayan
hale getirmişler. Ayrıca, yakın dövüş tuşuna basılı tutunca,
karakterler etkileyici bir animasyon eşliğinde düşmanlarını tek vuruşta
parçalayabiliyorlar. Uzak dövüş için her robotun iki tane silahı var.
Ironhide ve Long Haul gibi uzak silahları çok ölümcül Transformers
karakterleriyle bu sistemin ne kadar eğlenceli olduğunu çok daha iyi
anlıyoruz. Bazı karakterlerde sniper da bulunuyor. Her karakterin bir
de özel gücü var. Optimus Prime kendine güç kalkanı oluştururken,
Rachet olması gerektiği gibi kendini ve etrafındaki takım arkadaşlarını
iyileştiriyor. Megatron ise kolunu bir süper lazere dönüştürüp, tek
vuruşta 4-5 düşmanı öldürebiliyor
Düşmanları eski oyunda olduğu
gibi öylesine vurmuyoruz. Hepsini farklı şekilde vurma şansımız var.
Mesela kafasından Headshot ile tek vuruşta öldürebiliyoruz. Aynı
şekilde havadayken de onları vurabiliyoruz. Bunların her birisi oyunun
içinde gizli ayrı bir bonus özelliği açıyor. Dövüş ve dönüşme sistemi
çok iyi şekilde koordine edilmiş. Tabii ki tuşlara alışabilirsiniz.
Özellikle PC'de oynayacaklara bir Joypad ya da Xbox kontrol kolu
kullanmalarını tavsiye ederim böylece daha rahat ederler. Bu dövüş ve
dönüşme sistemi birçok kombo yapmanızı sağlıyor. Mesela araç
formundayken, hızla düşmanın üzerine giderken birden robota dönüşüp, o
hızla düşmana yakın dövüş silahını geçiriyor. Gayet etkileyici bir
animasyonla düşmanları bu şekilde parçalayabiliyoruz. Her bölümde,
yapılması gereken ve fazladan puan (energon) veren ikinci görevler
bulunuyor. Bunlar ırkların karakterine göre tasarlanmış. Autobotlar'da
bu görevler, şu kadar düşmanı şu şekilde öldür tarzıyken,
Decepticonlarda şu kadar araç yok et, etrafa bu kadar zarar ver
şeklinde olmuş. Bu ufak detay sayesinde, oyunu oynarken, seçtiğimiz
taraftaymış gibi hissediyoruz Her bölümde, ekranın sağ alt tarafında
bize yapmamız gerekenleri söyleyen birisi çıkıyor. Hologram şeklinde
olan bu karakter bize bilgi verirken, bir taraftan motive etmeye
çalışıyor. Buradaki konuşmalar her karakterin kendisine göre
tasarlandığı için, çok başarılı olmuş. Soundwave'i bir tek burada
görüyoruz. Bence oyunun eksik yanlarından birisi, filmde sadece Uydu
olarak gözüken Soundwave'i oyunda kontrol edebilirdik. Filmde, konuk
oyunculardan bile daha az gözüken Sideways'i oyunda kontrol
edebiliyoruz. Bu oyunun büyük bir artısı, aynı şekilde Soundwave'i de
oyuna ekleyebilirlerdi. Autobot'larda ise daha fazla karakter
olabilirdi. Bu filmle bir sürü yeni Autobot karakteri gördük ancak
oyunda bunlar yer almıyor. Her bölüm bittiğinde, kazandığımız
energonlarla karakterlerimizi upgrade edebiliyoruz
Oyunun
eksikliklerinden bahsetmek gerekirse, oyunda özgürlük yok. Rutin şeyler
yapmak zorundayız, eğlenceli olsa da ilk oyun gibi özgürlük dolu bir
seçenek varken bu insanın gözüne batıyor. Benim en çok sinir olduğum
şey ise, Revenge of the Fallen'daki görünmez duvarlar ve mantıksız
hasar sistemi. Sanki haritalar görünmez duvarlarla modellenmiş. Dövüş
sırasında ya da araç kullanırken bir yerlere sıkışıp kalabiliyoruz. En
komiği ise, ilgisiz şeyler hasar alıp parçalanırken, esas yok olması
gereken, tanker duvar ve ağaç gibi nesneler parçalanmıyorlar. Düşünün
koskoca Megatron, dev tanka dönüşüyor her şeyi yıkıp geçmesi lazım
ancak oyunun komik hasar sistemi yüzünden, bisiklet gibi oraya buraya
takılıp kalıyor. Bu durumda, hızlı olma sistemi ne işe yarıyor? Tabii
ki hiçbir şeye oraya buraya takılıp kaçmaya çalışırken, zaman akıp
gidiyor.