İlk Silent Hill’in bu kadar çekici olmasındaki etken, sunduğu psikolojik gerilim türünden ziyade şüphesiz ince işlenmiş, üzerinde kafa patlatıldığı her halinden belli olan kurgulanışı ve hikayesiydi. Oyun hikayesi zamanla karşılaştığımız onlarca yan karakter olsa da, daha çok bir baba (Harry Mason) ve kızının (Cheryl Mason) etrafında dönüyordu. Yaşanan olaylardan 7 yıl önce Harry Mason ve karısı evlerinin yakınlarındaki şehirlerarası yolun kenarına bırakılmış bir bebek bulurlar. Bebeği sahiplenerek Cheryl adını takarlar. Zamanla annenin geçirdiği sağlık sorunları aileye pahalıya patlar ve anneyi kaybederler. Harry Mason’da yanına kızını alarak yaşadıkları travmatik durumdan biraz olsun kurtulmak için, Silent Hill kasabasına tatil yapmak için yola koyulurlar. Kasabanın yakınlarında yaşadıkları bir trafik kazası sonucu oyun başlar ve Cheryl’ın araçta olmadığını fark etmemizle onu bulmak için yola koyuluruz. İlk Silent Hill’in oyun sonu biter Cast’ın isimleri ekrandan süzülür ve 10 saniyelik bir görüntü ekranda belirdiğinde tüyleriniz diken diken olur. Kısacık bir görüntüdür belki ancak bu manzarayı gördüğünüzde televizyonun karşısına geçip saygıyla oyunun önünde eğilebilirsiniz.
"Teknolojinin evrimi, korkunun evrimini hızlandırdığında" başlığıyla yazıya başlamamın nedeni ilk Silent Hill oyunundan sonraki yapımların dönemin gelişmiş platformlarında, yani Sony Playstation 2 ve ilk Xbox dahil PC’de de karşımıza çıkmasıdır. Yıl 2001’dir ve teknoloji ilerlemiştir, dolayısıyla Silent Hill 2 daha korkunç görsellerle, ses efektleri ve teknik olanaklar ile oyun endüstrisine bomba gibi düşmüştür. Silent Hill 2’nin hikayesi ilk oyundan bağımsızdı. Sadece Silent Hill’de geçiyordu. İlk oyunda Tolluca Lake’in (Toluka Nehri) ardında göremediğimiz birçok yeri görme fırsatımız olmuştu. Hikayemiz karısını kaybetmiş bir adamın, James Sunderland’in üç yıl önce kaybettiği karısı Mary’den aldığı "Silent Hill" deki "Özel yerimizde buluşalım!" mektubuyla başlıyor. Derhal olay yerine gelen James, başına gelen ilginç deneyimin benzerlerinin başkalarının da başına geldiğini anlar. Kasabaya adımımızı attıktan kısa süre sonra annesini arayan genç bir kadın olan Angela ile tanışırız. Ardından benzer şekilde başka birini arayan Eddie ile tanışıyoruz. Her iki karakter de bize kasabayı terk etmemizi söyleyip duruyor. Oyunun hikayesi yine ilgi çekiciydi ve ilk oyunda bahsedilen efsanevi "Piramid Kafa" karakteriyle ilk defa Silent Hill 2’de karşılaşıyorduk. Grafiksel anlamda gördüklerimiz çok etkileyiciydi ve atmosfer yine karanlık, bolca sisli ortamlarla bizi boğmaya çalışan bir yapıda ilerliyordu ilk oyun gibi.
"Teknolojinin evrimi, korkunun evrimini hızlandırdığında" başlığıyla yazıya başlamamın nedeni ilk Silent Hill oyunundan sonraki yapımların dönemin gelişmiş platformlarında, yani Sony Playstation 2 ve ilk Xbox dahil PC’de de karşımıza çıkmasıdır. Yıl 2001’dir ve teknoloji ilerlemiştir, dolayısıyla Silent Hill 2 daha korkunç görsellerle, ses efektleri ve teknik olanaklar ile oyun endüstrisine bomba gibi düşmüştür. Silent Hill 2’nin hikayesi ilk oyundan bağımsızdı. Sadece Silent Hill’de geçiyordu. İlk oyunda Tolluca Lake’in (Toluka Nehri) ardında göremediğimiz birçok yeri görme fırsatımız olmuştu. Hikayemiz karısını kaybetmiş bir adamın, James Sunderland’in üç yıl önce kaybettiği karısı Mary’den aldığı "Silent Hill" deki "Özel yerimizde buluşalım!" mektubuyla başlıyor. Derhal olay yerine gelen James, başına gelen ilginç deneyimin benzerlerinin başkalarının da başına geldiğini anlar. Kasabaya adımımızı attıktan kısa süre sonra annesini arayan genç bir kadın olan Angela ile tanışırız. Ardından benzer şekilde başka birini arayan Eddie ile tanışıyoruz. Her iki karakter de bize kasabayı terk etmemizi söyleyip duruyor. Oyunun hikayesi yine ilgi çekiciydi ve ilk oyunda bahsedilen efsanevi "Piramid Kafa" karakteriyle ilk defa Silent Hill 2’de karşılaşıyorduk. Grafiksel anlamda gördüklerimiz çok etkileyiciydi ve atmosfer yine karanlık, bolca sisli ortamlarla bizi boğmaya çalışan bir yapıda ilerliyordu ilk oyun gibi.