DAMNATION, ASRIN HATASI
Damnation oyununda şuan ki zamandan başka bir zamanda ve şimdikinden çok daha değişik bir dünyadayız. Amerika'ya hâkim olmak isteyen iki güç yüzünden bir iç savaş başlar ve bu savaş 40 yıl boyunca sürer. İç savaş sırasında Prescott isimli biri yeni silahlar icat ederek her iki tarafa da bu silahları satar, her zaman olduğu gibi savaşlarda en çok kar eden silah satıcıları bu oyunda da en çok kar eden kişiler olmuştur, fakat bu düzensizliği ortadan kaldırmak için Hamilton Rourke direniş lideri olarak ortaya çıkar ve Prescott'un işlerini baltalamaya başlar. Hal böyle olunca da Prescott, Hamilton'ı ortadan kaldırmak için ucube askerlerini Hamilton'ın peşinden yollar, işte buradan sonra biz devreye girerek Hamilton'ın kontrolünü elimize alıyoruz. Bakmayın siz benim böyle bir efsaneden bahsedermiş gibi oyunun konusundan bahsettiğime, aslında oyunun konusu oldukça sıradan ve benzeri senaryoları senelerdir beyaz perde de seyrediyoruz.
Açıkçası oyun çıkmadan önce umutluydum fakat sonrasında tam bir hayal kırıklığı yaşadım. İçinde, klasikleşmiş bir konuyu ilginç kılabilecek hiçbir öğe içermeyen, ne karakter, ne de çevre tasarımlarında hiçbir özenti gösterilmemiş, çoğu zaman insanı zorlayan bir oynanış biçimi ve oyunlarda ki olmazsa olmaz yapay zekâ sıkıntısı ile oyun daha ilk bakışta sınıfta kaldı.
Öncelikle oyundaki yapay zekâdan bahsedeyim, sanırım durumu açıklamak için iki örnek ve bir kaç cümle yeterli olacaktır. İlk olarak oyundaki düşmanlarınız belli bir durumdan önce size ateş etmiyorlar, bazen hiç ateş etmedikleri de oluyor. Örneğin düşmanınıza arkadan yaklaşıp ateş ettiğinizde hiç vurulduğunun bile farkına varamadan ölebiliyor. Ya da bir diğer örnek, ilk defa böyle bir durumla karşılaştım, uçurum kenarından ilerlerken bir anda karşıma bir düşman çıktı ve adam silahını çekerken uçurumdan aşağı düştü, daha doğrusu silahını çekerken uçuruma doğru ilerleyince haliyle aşağı düştü. Komik bir durumdu ama aynı zamanda oyunun yapay zekâsının acizliğini ortaya koyan üzücü bir durumdu. Düşmanlarınız bırakın çatışmalarda taktik geliştirmeyi, siper almayı dahi akıl edemiyorlar, hepsi adeta beni vur der gibi önünüze atlıyorlar, bu açıdan oyun bir bilgisayar oyunundan çok atari oyununu andırıyor.
Oyunda siper alma sistemi de mevcut değil. Zaten kötü olan oynanış, böylece iyiciden kötüleşmiş durumda. Siper almama durumunun dışında mekân tasarımları da genelde açıklık olduğu için, çoğu zaman gizlenecek bir yer bulamayıp yoğun ateşe maruz kalarak ölüyorsunuz.
Oyunda tek başımıza ilerlemiyoruz, yanımızda dostlarımız da var, ama pek bir vasıfları yok; silahlı çatışmalarda hiçbir işe yaramıyorlar, bazen bir anda ortadan kayboluyorlar; kısacası bu karakterlerin tek vasıfları hikâyeyi derinleştirmek, onda da pek başarılı oldukları söylenemez.
Damnation oyununda şuan ki zamandan başka bir zamanda ve şimdikinden çok daha değişik bir dünyadayız. Amerika'ya hâkim olmak isteyen iki güç yüzünden bir iç savaş başlar ve bu savaş 40 yıl boyunca sürer. İç savaş sırasında Prescott isimli biri yeni silahlar icat ederek her iki tarafa da bu silahları satar, her zaman olduğu gibi savaşlarda en çok kar eden silah satıcıları bu oyunda da en çok kar eden kişiler olmuştur, fakat bu düzensizliği ortadan kaldırmak için Hamilton Rourke direniş lideri olarak ortaya çıkar ve Prescott'un işlerini baltalamaya başlar. Hal böyle olunca da Prescott, Hamilton'ı ortadan kaldırmak için ucube askerlerini Hamilton'ın peşinden yollar, işte buradan sonra biz devreye girerek Hamilton'ın kontrolünü elimize alıyoruz. Bakmayın siz benim böyle bir efsaneden bahsedermiş gibi oyunun konusundan bahsettiğime, aslında oyunun konusu oldukça sıradan ve benzeri senaryoları senelerdir beyaz perde de seyrediyoruz.
Açıkçası oyun çıkmadan önce umutluydum fakat sonrasında tam bir hayal kırıklığı yaşadım. İçinde, klasikleşmiş bir konuyu ilginç kılabilecek hiçbir öğe içermeyen, ne karakter, ne de çevre tasarımlarında hiçbir özenti gösterilmemiş, çoğu zaman insanı zorlayan bir oynanış biçimi ve oyunlarda ki olmazsa olmaz yapay zekâ sıkıntısı ile oyun daha ilk bakışta sınıfta kaldı.
Öncelikle oyundaki yapay zekâdan bahsedeyim, sanırım durumu açıklamak için iki örnek ve bir kaç cümle yeterli olacaktır. İlk olarak oyundaki düşmanlarınız belli bir durumdan önce size ateş etmiyorlar, bazen hiç ateş etmedikleri de oluyor. Örneğin düşmanınıza arkadan yaklaşıp ateş ettiğinizde hiç vurulduğunun bile farkına varamadan ölebiliyor. Ya da bir diğer örnek, ilk defa böyle bir durumla karşılaştım, uçurum kenarından ilerlerken bir anda karşıma bir düşman çıktı ve adam silahını çekerken uçurumdan aşağı düştü, daha doğrusu silahını çekerken uçuruma doğru ilerleyince haliyle aşağı düştü. Komik bir durumdu ama aynı zamanda oyunun yapay zekâsının acizliğini ortaya koyan üzücü bir durumdu. Düşmanlarınız bırakın çatışmalarda taktik geliştirmeyi, siper almayı dahi akıl edemiyorlar, hepsi adeta beni vur der gibi önünüze atlıyorlar, bu açıdan oyun bir bilgisayar oyunundan çok atari oyununu andırıyor.
Oyunda siper alma sistemi de mevcut değil. Zaten kötü olan oynanış, böylece iyiciden kötüleşmiş durumda. Siper almama durumunun dışında mekân tasarımları da genelde açıklık olduğu için, çoğu zaman gizlenecek bir yer bulamayıp yoğun ateşe maruz kalarak ölüyorsunuz.
Oyunda tek başımıza ilerlemiyoruz, yanımızda dostlarımız da var, ama pek bir vasıfları yok; silahlı çatışmalarda hiçbir işe yaramıyorlar, bazen bir anda ortadan kayboluyorlar; kısacası bu karakterlerin tek vasıfları hikâyeyi derinleştirmek, onda da pek başarılı oldukları söylenemez.